3. BÖLÜM: "KABUĞUN İÇİNDEKİ KIRIK İNCİ"

52 11 2
                                    




BÖLÜM ŞARKILARI;

Şebnem Ferah - Kıramazsın

The Weeknd – Call Out My Name

Blackfield - Cloudy Now


3. BÖLÜM: "KABUĞUN İÇİNDEKİ KIRIK İNCİ"



Ruhumun derinliklerinde unutulmaya yüz tutmuş başka bir ben vardı. Gözlerimi her kapadığım da onu gördüğüm, aslında her zaman yanımda taşıdığım. Fakat sanki kendimden gizlemek istiyordum. Görmek istemiyordum belki de onu.

Kendi öncülüklerime o kadar bağlanmış ve onları tüm benliğimle büyütmüştüm ki içimde ki gizli kalmış o beni göremiyordum.

Her insan içinde kendi şeytanını ve meleğini taşır derlerdi. Buna daima inanmıştım. İçinde karanlığı taşıyan bir insanın içinde bile ufacık da olsa minik bir beyaz nokta vardı.

Ben ise ikisi de değildim. Ben griydim. Ne bir adım fazla siyaha ne bir adım fazla beyaza gidiyordum.

Karşımda duran siyah perdelere dalan gözlerim, onun içeriye girmesiyle tıpkı bir kum gibi dağıldı. Altında ki siyah eşofmanın dışında üzeri çıplaktı. Boynunda beyaz bir havlu vardı. Göğsünden aşağıya sicimle inen su damlacıklarına baktığımda yutkunma isteği takılmıştı boğazıma.

Vücudu o bilindik kas yığınlarından değildi. Ne de bir deri bir kemik cılızdı. Kasları belirgindi fakat göze batmıyordu. Kasları yılların birikimi gibiydi. Ne kadar güçlü olduğunu görebiliyordum. Gözlerimi sonunda yüzüne çıkarabildiğim de, serseri bir yüz ifadesiyle bana baktı.

Elinde ki havluyu ensesine bastırdı. Bana doğru bir adım attığında, çıplak ayakları koyu kahve rengi parkelerde hafif bir ses çıkardı. Gözlerini bir an bile benden çekmezken, kendimi uçurumun kenarında her an atmaya hazır biriymiş gibi hissettiriyordu bakışları.

"Sanırım hiç erkek görmedin. " dedi bakışlarını benden çekti ve karşımda ki kahverengi tekli koltuğa oturdu. Ben ise karşısında ki geniş kanepeye yayılmış, geldiğimizden beri onun duştan çıkmasını bekliyordum. Halimden şikayetçi olduğum da sayılmazdı.

İçeri de yanan şömine sayesinde sıcacıktı. Evi söylediği gibi merkez dışında bir bağ eviydi. Odada koyu renkler hakimdi. İçeri de bir tane oturduğum geniş kanepe, iki tane tekli koltuk vardı. Karşım da büyük ekran bir plazma ve etrafında dekor olarak tuğla ile örülmüş bir ünite vardı. Raflar da çeşit çeşit film ve kalınlığı gözümü korkutan kitaplar dizilmişti. Hemen orta da ise orta boyda bir sehpa ve altında el örgüsü bir kilim vardı.

Ona cevap vermeden bakışlarımı karşımda ki pencereye çevirdim ve dışarıda yağan yağmuru izledim. Saat sabahın biriydi.

"Dilini yuttun yine. " dedi. Sesi sert olsa da onun konuşmasının böyle olduğunu anlamıştım. Bakışlarımı izlediğim yağmurdan sıyırmadan,

"Merak etme. " dedim. Bakışlarımı ona çevirdiğim de, tahmin ettiğim gibi beni izliyordu.

"Beni zorla kaçıran yaşlı adamları çekici bulmuyorum. " dedim gayet ciddi bir şekilde. O ise benim aksime eğleniyor gibi bir hali vardı. Söylediklerimle sağ kaşı havalandı.

"Ya? Çekici bulmuyorsun demek. " dedi her ne kadar alayla söylemiş gibi olsa da sesi düzdü.

"Evet. " dedim yutkunarak. Bakışları tüm yüzümde dolandı. Öldürücü bakışları var! dedi içimde ki ses.

FİZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin