'Aşk nedir mi? Benim için aşk sensin Leyl!' gözlerini bana dikmiş umutla konuşan adama baktım. Gözlerim izinsizce bir kaç adım ötemde kuma oturmuş, yanındaki sarışınla ilgilenen adama kaydı. Bana baksın istiyordum! Baksın ve gözlerimdeki boşluğu görsün istiyordum! 'Aşk, aptallıktır!' sesimi duyunca, kafasını ağzının içine düştüyü sarışından çekip bana bakmaya başladı. Tatmin olarak gözlerimi ondan çektim. Canı yanmalıydı. Benim canımın yandığından da çok yanmalıydı!
'Bunu sen mi söylüyorsun?!' alaycı sesi kulağımı doldurunca ona döndüm. Sırıtarak, alayla süzüyordu beni.
Yumruklarımı sıktım. Her kes bir bana, bir ona bakıyordu. Bunca saatdir zahmet edip de, kimseyle tek kelime etmeyen adam, bana cümle kurmuşdu. Ne büyük bir başarı, değil mi?
Nerde benim madalyam?!
'Derken?!' boş gözlerimi yüzüne diktim. Bir kaç saniye yüzünde garip bir ifade oluşdu. Ama tekrar yan ağız sırıtmaya başladı. 'Aşk aptallıkdır dedin ya, bunu yıllar önce telefonda birine 'beni sev' diye yalvaran biri mi söylüyor?' sanki çok büyük zafer kazanmış gibi güldü. Canımı mı yaktığını düşünüyordu? Yoksa laf soktuğunu mu? Kafamı iki yana salladım...
Gözlerime yıllar önceki saf ve aptal kızın, yağmurun altındaki titreyen hali gelince kalbim iki büklüm oldu... Yüzüme yansımadığına emin olduğum salt acı, kalbime oturup tırnaklarıyla kaburgalarıma onun adını çizerken, ben sadece boş bakışlarımı karşımdaki adama dikmişdim..Hissiz bir tebessümü dudaklarıma misafir ederek güldüm.
'Ben aptal olmadığımı söylemedim ki...' söylediklerimle gözleri donuklaşdı. Bunu beklemiyordu, onu az çok tanıyordum ve bunu dememi beklemediyine yemin ede bilirdim. Gözleri gözlerimde ne arıyordu bilmiyordum ama, benim gözlerim artık ona dair tek bir şeyi bile görmüyordu.
Gözlerimi ondan çekdim. Bu kadar bakışma yeterdi. Ne ben ona eskisi gibi bakabilirdim artık, ne de onun oyuncu gözleri beni aldata bilirdi.
Değişmişdim, bunu oda anlamıydı...
'Umrumda değil Leyl! İster aptallık olsun, ister delilik! Ne hissetdiğimi biliyorsun! Ve ben vazgeçmem!' elektrik çarpmış gibi dikeldim ve gözlerim onu buldu. Aynı benim gibi gözleri beni bulmuşdu.
Hatırlamışdı...
'Her kes,' Arslana dönerek gözlerimi ondan çektim.'Her kes vazgeçer Arslan ve inan, aşk sandığın kadar güzel bir şey değil. Ben de, artık aşk saçmalığına inanacak kadar aptal değilim!' yerimden doğrularak şalımı aldım. ' Aşk sandığın şey için bu kadar alçalma, inan insan daha sonra çok pişman oluyor..' bir nefese söylediklerimle Arslan gerilirken ben,hızlı adımlarla otele ilerlerledim. Ve aynı anda geçmişden sızıp gelen cümleler beynimi tırmalamaya başladı.
'Ben seni asla bırakmam küçük kız,' burnumun ucuna bir öpücük kondurdu. 'Vazgeçmem de... Her kes vazgeçer minik, ama ben senden asla vazgeçmem! Asla!'
Acı acı güldüm, vazgeçmişdi...hem de en kimsesiz anımda..
*†*†*†*†*†
Merhaba, okuyan varmı bilmiyorum ama bunu buraya bırakıyorum. Uzun zamandır yazamıyorum. Beynim allak bullakdı. Şimdiyse acıdan kaçış yerim yazmak. Babamı kaybetdim ve bende kayboldum... Delirmiş gibiyim ve tek kendime gelebidiyim yer burası. Yalnışlar varsa affedin lütfen, öyle bir ruh halindeyimki ne yaptığımı bilmiyorum... Keyifli okumalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİRKİNDİ AŞK (ÇİRKİN SERİSİ )Watty2019
ChickLitGüzel kadınlar hep sevilirdi... Peki ya...çirkin kadınlar...? Mutlu kadınlar güzeldir. Ve eyer bir kadın çirkinse, mutluluğuna henüz ulaşmamış demektir. Hayatın, çirkinliyin arkasındaki güzelliyi göstermesi için, perdeleri kapatması gerekti... Çün...