Sonunda vardık galiba. Diğer yolcular eşyalarını toplamaya başlamıştı. Yeni çalışacağım yere yani İstanbul'a gerçekten gelmiştim. Hava kapalıydı, kara bulutlar yukarıda dolaşıyordu. Gerçekten böyle bir duyguymuş demekki. Farklı bir şehir, farklı insanlar, farklı ben. Etrafıma bir bakıyorum doğduğum ve büyüdüğüm İzmir'den o kadar farklı ki. Henüz 23 yaşında olabilirim fakat her zaman arkadaşlarımdan farklı bir kişiliğe sahip oldum. Onlardan daha olgun, daha düşünceli davranırdım. Hep içine kapanık bir çocuk oldum. Odam da sürekli bilgisayarın başında oturur, kitap okur veya ders çalışırdım. Beni rahatlatan şeylerden birisi de yağmur yağarken bir elimde kahve diğer elimde kitap pencerenin önünde oturmaktı.
Ama şuan da hiç gelmediğim bir şehirde hiç tanımadığım insanlarla olmak beni korkutuyor mu yoksa heyecanlandırıyor mu bilmiyordum. Öylece ortada durmuş etrafıma bakınırken taksi şöförü ;
" Kızım bu soğukta neden duruyosun. Yağmur başlayacak birazdan. İstersen bin seni istediğin yere kadar götüreyim." dedi. Bir anda seslenmesi beni ürkütmüştü ama kötü birisine benzemiyordu.
" Evet, evet benim bir hastaneye gitmem lazım ama nerede olduğunu bilmiyorum." dedim elimdeki adres kağıdını göstererek.
"Bin sen güzel kızım." dedi ve samimi ve içten bir gülüş gönderdi bana. "Ver bakayım bana şu elindeki kağıdı. Hemen götüreyim seni oraya." Kağıdı verdim ve arabaya bindim.
"Hastanelik ne işin var ki ? Kötü bir şey yoktur ya ?" dedi şöför amca.
"Yok yok ben iyiyim yinede sorduğunuz için teşekkürler. Ben bu gideceğimiz hastanede çalışmaya başlayacağım." dedim gülümserken.
"Hadi yaa! Doktor musun sen kızım ? Bak benimde sürekli direksiyon çevirmekten sağ kolum ağrıyor. Var mıdır bunun bir çaresi ?" demesiyle hafif bir kahkahayı basıverdim.
"Hayır bey amca ben öyle doktor değilim. Ben psikoloğum. Ruhsal sorunları olan hastalarla ilgilenirim. Sen en iyisi kolunun daha da ilerlemeden bir fizik tedavi doktoruna git. O benden daha iyi bilir." dedim.
" Ah be hanım kızım ben nereden bileyim. Doktor deyince benim yaşımdaki bir adamın aklına ne gelebilir ki." dedi ve oda kendi söylediğine gülüverdi bir anda. Sonra konuşmaya devam etti. Kendi çocuklarından bahsetti. İki oğlu bir kızı varmış ama hiç biri ona bakmıyormuş. Hepsi farklı şehirler de hayatın teleşına dalıp ve babalarını unutup gitmişler.
Hastane şehrin biraz dışındaydı ve yolları bu yüzden biraz ıssızdı. Yolculuk yaklaşık bir saat sürmüştü. En sonunda hastaneye vardığımda arabadan indim ve taksi şöröfü camdan bana el salladı.
"Haydi kendine iyi bak kızım. Görüşürüz." dedi.
"Görüşürüz" diye karşılık verip el salladım ve arkamı dönüp hastaneye doğru yürümeye başladım.
Kapıdan içeri girdiğimde beni karşılamaya çıkmışlardı. Orta yaşlı bir adam takım elbise giymişti, diğer adam da hastane kıyafetleri vardı. Diğerlerinden daha iriydi. Hemşire kıyafetleri giymiş bir bayan daha vardı birde biraz daha arka taraf da duran hizmetliye benzeyen yaşlı bir adam vardı. Adamın kaşları çatılmıştı ve bana hoşlanmayacağım bir şekilde bakıyordu. Yaşlı adama biraz daha dikkatli bakmaya başladığımda,
"Merhaba, ben Sinan" dedi iri olan "Merhaba, ben de Ayla" diye karşılık verdim. Tekrar kafamı yaşlı adamın oraya çevirdim ama çoktan gitmişti. Uzattığı elini görmemiştim, biraz mahcup bir şekilde elini sıktım ve özür diler gibi bir bakış attım. Diğerleriyle de tanıştım Müdürüm Ahmet Bey, kapıya karşılamaya çıkan hemşirenin adı ise Gülçin Hanımdı. Arka taraf da duran adam gerçekten hastanenin hizmetlisiymiş ve adı da Hüseyin Efendiymiş.
Bir süre daha kapı da durduktan sonra içeri girdik ve Sinan Bey bana hastaları tanıtmaya başladı.
BU BENİM İLK HİKAYEM ARKADAŞLAR. BEĞENMENİZİ UMARIM. VOTELERSENİZ VE YORUM YAPARSANIZ ÇOK SEVİNİRİM ARKADAŞLAR ;))
![](https://img.wattpad.com/cover/19403495-288-k493836.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAKTAKİ EV
ParanormalAyla İstanbul'a ilk defa gelmiş bir genç kız idi. Şimdi onu yepyeni sorunlar ve bambaşka bir hayat bekliyordu. Bakalım Ayla yeni hayatında neler yaşayacak ?