Yukarıya odama çıktım ve tam üzerimi değiştirirken kapı çaldı. Aşağı indirken 'heralde Sinan bir şeyini unuttu' diye düşünürken kapının gözetleme yerinden bakmamla karşımda her yeri kan içinde olan bir adamın bağırışını duydum. Kapıyı bütün gücüyle yumrukluyor ve 'açın kapıyı' diye bağırıyordu. Ne yapmam lazımdı? Polisi mi aramalıyım? Yoksa hiç ses çıkarmadan gitmesini mi beklemeliydim. Yaklaşık yarım saat geçmişti ve artık dışarıdan ses gelmiyordu. Yavaşça olduğum yerden kalktım ve bir süre başımı kapıya yaslayıp dışarıyı dinledikten sonra yavaşça kapının gözetleme yerinden baktım ve artık dışarıda kimse yoktu. Sanki bütün her şey toz olup gitmişti. Kapıyı sessiz ve yavaş bir şekilde açtım ve dışarıya kafamı uzatmamla önüme birisi çıkması bir oldu. Çığlık attım ve hızlıca geriye doğru giderken kapının önündeki hafif çıkıntıya takılıp düştüm. Hemen toparlandım ve duvar kenarında duran şemsiyeyi alıp dışarıya çıktım.
"Kim var orada?" Etrafıma bakınıyordum ama kimseyi görmüyordum. Yavaşça geriledim ve hızlıca kapıyı kapatıp kilitledim. Bir anda kapının arkasına doğru kayıp oturdum. Saçlarımı ellerimin arasına aldım ve kafamıda dizlerimin arasına koyup sessizce sallanmaya başladım. Ne olmuştu bana? Şokta falan mıydım? Hayır hayır ben önemli değilim asıl o dışarıdaki adam da kimdi? Acaba pizza gelmeden önce dışarıda gördüğüm o karartı bir insan mıydı? Yada az önce dışardaki adam o muydu? Kafam o kadar karışmıştı ki şuan da ne hissediğimi bile bilmiyordum. Korkuyor muydum? Yoksa bu kadar zayıf olduğum için kendimemi öfkeliydim?
Kendi düşüncelerime dalmışken gözüm kolumdaki saatime daldı ve saat sabahın ikisi olmuştu. Sonra ayağa kalktım ve duvara tutunarak yukarıya çıktım. Kendimi banyoya attım ve bir duş alıp kendime geldikten sonra pazen pijamalarımı giyip kendimi yatağa attım. O kadar yorgundum ki hem vücudum hem de başım çok kötü ağrıyordu. Çantamdan ağrı kesici çıkarıp içtim ve tekrar yatağa yattım. Ne kadar süre sonra uyuduğumu bilmiyordum ama uyandığımda ter içindeydim ve hava hala karanlıktı. Mutfağa gidip su almak için ayağa kalktım ama gözüm pencerenin dışındaki ışığa takıldı. Uzaktaki bir evin ışıkları yanıp sönüyordu. Sanki bitmek üzere olan bir ampulün ışığı gibiydi. Üzerime bir ceket aldım ve ayağıma converselerimi geçirdikten sonra eve doğru ilerlemeye başladım. Uzaktaki eve gidebilmek için ormanın içinden geçmem gerekiyordu ve devam edip orman da yürümeye başladım. Etraf karanlık olduğu için çevremi net olarak göremiyorum. Yürürken ayağımın altında ezilen otların sesleriyle birlikte sanki benim adımlarıma eş bir çift ayak sesi daha duyuyordum. Ben yavaşladım seslerde yavaşladı, ben hızlandım seslerde hızlandı ve ben aniden durunca seslerde yok oldu. Yavaşça hızlanarak koşmaya başladım ve ilerledikçe eve daha da yaklaşıyordum. Arkama baktığımda kimse yoktu ama peki o ayak sesleri de neyin nesiydi öyle? Evin önüne gelmemle birlikte kafamda ki bütün sesler gitti sanki bütün her şey hayalmiş gibi. Kapının önüne geldim ve kapıyı tıklattım ama hiç bir ses yoktu. Sonra tekrar vurdum ve kapı gıcırdayarak açıldı. Ups! Bu biraz korkuttu. Yavaşça içeri girdim.
"Merhaba? Kimse yok mu?" diye bağırdım. Ama cevap gelmedi. "Pekala, işte ben geliyorum." İçeriye doğru biraz daha ilerledim ve merdivenlerden ses gelmeye başladı. Sanki birisi aşağıya doğru iniyordu. Kafamı kaldırdım ve yaşlı bir adam merdiveler inerek bana doğru geliyordu ve başından kan akıyordu. Yaralanmıştı galiba.
"Merhaba, Bayım. Siz.. siz iyi misiniz?" dedim. Ama adam cevap vermeden bana daha da yaklaşıyordu. Onun her adımında ben de biraz geriliyordum. Sonra hızlandı ve üzerime doğru koşmaya başladı. Ne yapacağımı bilmiyordum ve panik etrafımı sarmıştı ki telefonum çalmaya başladı ve uyandım. Sırıl sıklam olmuştum.
"Ahh! Hepsi rüyaymış. Nasılda gerçekciydi ama." Daha doğrusu bir kabusdu. Telefon hala çalıyordu ve sonradan sustu. Perdenin arkasından içeriye güneş sızıyordu ve bir kısmıda benim yüzüme geliyordu. Demek ki sabah olmuştu. Telefonu kimin aradığını bakmak için aldım ve ekran da üç cevapsız arama yazıyordu. Bu saatte kim bu kadar çok arayabilirki derken arayanın Sinan olduğu yazıyordu ve saat çoktan dokuz olmuştu ve ilk iş günüme geç kalmıştım.
Aman ne güzel !!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAKTAKİ EV
ParanormalAyla İstanbul'a ilk defa gelmiş bir genç kız idi. Şimdi onu yepyeni sorunlar ve bambaşka bir hayat bekliyordu. Bakalım Ayla yeni hayatında neler yaşayacak ?