Kapının önünde beni bekleyenleri daha fazla bekletmeden hemen giyindim ve ofisimden çantamı hızlıca alıp çıktım. Sinan iş kıyafetlerini değiştirmişti. Ray-Ban gözlüğünü takmış, vücudunu saran lacivert bir tişört giymişti ve altında Lewis pantolonu vardı. Converseleri ise siyahtı. Dışarıdan bakıldığında kimse ona doktor demezdi. Bu haliyle o kadar genç gözüküyordu ki. Hastanenin duvarına yaslanmıştı ve bir yandan sigara içiyor diğer yandan düşüncelerin de kaybolmuş gibi dalgın dalgın etrafına bakınıyordu. Beni anca yanına gidince fark edebilmişti.
"Selam" dedim küçük bir gülümsemeyle. Oda bana çapraz bir tebessüm gönderdi ve "Selam" dedi. Ne demem gerekirdi ki cevap vermeli miydim? Nasılsın diye sormalı mıydım? Üzerimdeki nar çiçeği rengi elbisemin kenarındaki tüllerle uğraşmaya başladım.
"Güzel elbise ayrıca sana da yakışmış." dedi ve ben kızarmaya mı başlamıştım şimdi. Ahh !! Hayııır olamaz. Bu da neydi şimdi. Ayla kızım kendine gel hemen ve kız gibi davranmayı bırak!
"Şeyy.. teş teşekkür ederim. Sana da yakışmış. Yanii.. ııı tişörtün demek istedim tabi pantolonun da" dedim ve şaşkın şaşkın bana bakıyordu. " Sende güzel yani iyi gözüküyorsun." artık daha da saçmalamadan şu koca çenemi kapatamaz mıydım?
"Sağol" dedi gözlüklerini beni görebileceği şekilde aşağı indirirken " Sen kızardın mı ?"
"Ne? Hayır. Neden ki? Yok ya hava sıcak ondandır." dedim ama ağzımdan güler gibi garip bir ses çıktı. "Nerede kaldı bu Hüseyin Efendi yahu ?!"
"Gelir şimdi. Bir kaç işini halledip gelecekti. Ah, bak geliyor işte." dedi. "Hüseyin Efendi buradayız." diyerek bizi görebilmesi için el salladı.
"Geldim Sinan Bey inşallah fazla bekletmemişimdir. Kusura bakmayın sizde Ayla Hanım." dedi üzerindeki gömleği tutup biraz eğilerek.
"Yok biz de daha yeni gelmiştik. Şöyle bir havadan sudan konuşuyorduk işte." dedi gülerek bana bakarken. Ben biraz daha kızardım ve konuyu değiştirmek için;
"Eee, Hüseyin Efendi göster bakalım bize şu evi nasıl bir yermiş bizde görelim." dedim. Tabi der gibi başını eğdi ve "Buyrun bu taraftan gidelim." dedi.
Hüseyin Efendi önümüzde biz Sinan'la arkada yan yana gidiyorduk. Onun uzun olduğu zaten belli oluyordu ama aramızda on beş santim falan fark olduğunu o zaman fark ettim. Haftanın bir kaç günü spor salonuna gittiği de belli oluyordu. Form da gözüküyordu. Onu göz ucuyla incelemeye dalmışken eve geldiğimizi anca onlar durunca fark ettim. Yaklaşık on beş yirmi dakika yürüdükten sonra biraz eski iki katlı bir evin önünde durduk. Etrafta pek insan yok gibi duruyordu. Orman biraz ileride belli oluyordu. Her yerde otlar vardı. İyiki topuklu ayakkabımı değiştirip yerine babetlerimi giymiştim.
Sinan "Senden önce bu evde -tabi oturursan- Psikolog İnci Hanım oturuyormuş. Hani bugün bahsetmiştim. Hatırlıyor musun?" dedi.
"Evet, tabi hatırlıyorum. Ama o burada oturuyorsa neden burası bu kadar bakımsız?" dedim.
"Doktor İnci Hanım genelde hastane de kalırdı." dedi hemen Hüseyin Efendi. Onun burada olduğunu neredeyse unutmuştum. O kadar yakınımda duruyordu ki ürpermeme sebep oldu. "İçeriye de bir bakalım isterseniz." dedi ve önden giderek bizden önce eve girdi.
"Merak etme alışırsın Hüseyin Efendi biraaz... farklıdır." dedi Sinan.
"Anlıyorum." dedim ve bir taşın üzerinden rahat geçebilmem için Sinan benden önce geçti ve elini uzattı. Elini tutarken bir yandan da teşekkür eder gibi gülümseyip başımı eğdim. Oda aynı şekilde karşılık verdi. Elini tutmamla birlikte bir his hissettim oda aynı şeyi hissetmişe benziyordu ki kafasını kaldırıp bana baktı. Bir süre öyle durduktan sonra elimi çektim ve;
"Teşekkür ederim." dedim hafif bir tebessümle. Sonra biraz şaşkınlık biraz da endişeyle içeri girdim. Arkamdan da tahtaların gıcırtısıyla Sinan'ın da içeri girdiğini anladım. Etraf ne kadar kirli ve dağınık olsa da evde ki bir şeyler ilgimi çekmişti. Eşyaların üzerindeki beyaz örtüleri çektik ve etraf bir anda toz içinde kaldı. Her nefes alışımda -daha doğrusu alamayışım da- kalbim daha hızlı atmaya başladı. Küt, küt, küt. Elimi hemen çantamın içine attım ve ilacımı aramaya başladım. Sinan ve Hüseyin Efendi ne olduğunu anlamaya çalıyorlardı. Bende onlara yardımcı olmaya çalışır gibi nefes alamadığımı belli eden hareketler yapmaya başladım. 'Nerede bu lanet ilaç' diye düşünürken çantamı yere düşürdüm. Sinan hemen yanıma koştu ve beni bir koltuğa oturttu. Elimle çantamı işaret ettim.
"İlacın çantanda mı?" diye sordu. 'Evet' der gibi kafamı salladım ve o sırada Hüseyin Efendi çantamın içinden ilacı almış ve bana getirmişti bile. İlacı aldım ve havayı ağzıma sıkmamla nefes alışım ve kalp atışlarım yavaşça düzelmeye başlamıştı. Eski halime geri döndüğüm de ikisine de minnettar gözlerle bakıp,
"Çok teşekkürler." dedim "İkinize de." Sinan bana 'her zaman' der gibi baktı. Aramızda ki bu ilişkiyi sevmiştim. Bakışlarımızdan birbirimizin ne demek istediğini anlayabiliyorduk. Hüseyin Efendi Sinan'ın aksine hiç bir şey söylemeden öylece durdu ve yüzünde ki o katı ifadesi de değişmedi. Bu adam beni gerçekten ürkütüyordu. Bir kaç dakika daha benim kendime gelmemi beklediler ve sonra;
"Evet Ayla Hanım ev hakkında ne düşünüyorsunuz?" dedi Sinan çarpık bir gülüşle.
"Astım krizimden sonra 'hayır' demem lazım ama.." dedim ve cümlemi bitirmemi bekler gibi Sinan kaşlarını havaya kaldırdı. Hüseyin Efendi'ye bakmıyordum bile çünkü büyük olasılıkla hala bana dik dik bakıyordu, hissedebiliyordum.
Sinan meraklı bir şekilde "Ama ne?" dedi.
"Ama tutuyorum!" dedim gülerek.
"Tamam o zaman temizliğe eğer istersen yardım edebilirim?" diye sordu ama bunu gerçekten istiyordu sanki yani kibarlık olsun diye sorulmuş bir soru değildi.
"Şey aslında gerek yok yani ben hallederdim. Şimdi sana da zahmet olmasın." dedim ama aslında yardım etmesini de içten içe istiyordum.
"Ne zahmeti canım." dedi kibarca "Ve seni az önce şu astım krizinde bir kez daha yanlız bırakamam." dedi.
"O sorun değil arada oluyor zaten her zaman değil." dedim.
"İtiraz istemem! Bende sana yardım ediyorum." dedi ve benim ağzımı açmamla birlikte elini havaya kaldırdı, sanki susmamı istermiş gibi ve arkasını dönüp "Hüseyin Efendi arkadaşın içinde bir sorun olmazsa Ayla Hanımı bugün buraya taşıyoruz." dedi.
"Yok Sinan Bey istediği zaman yerleşebilir Ayla Doktor. Zaten ev sahibi buraya pek uğramaz. Evin anahtarlarını da bana teslim etmişti." dedi ve elini cebine atıp bir kaç anahtar çıkardı ve bana doğru uzattı. Elimi uzatıp alırken,
"Her şey için çok teşekkürler Hüseyin Efendi. Hakkını nasıl öderim." dedim ve elimi çantama uzatıp cüzdanımı almamla ;
"Yok hayır Ayla Hanım. Ben bunu para için yapmadım. Kim olsa aynısını yapardı ve bende sizin yerinizde başkası olsa da aynısını yapardım." dedi ve Sinan'la bana 'hoşçakal' der gibi kafasını hafif eğdikten sonra arkasına bakmadan kapıdan çıktı.
OKUMAYA DEVAM EDİN LÜTFEN OLAYLAR DAHA YENİ YENİ BAŞLIYOOORRR !!! :)))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAKTAKİ EV
ParanormalAyla İstanbul'a ilk defa gelmiş bir genç kız idi. Şimdi onu yepyeni sorunlar ve bambaşka bir hayat bekliyordu. Bakalım Ayla yeni hayatında neler yaşayacak ?