[Ji Eun'ın fazlaca gecikmiş günlüğü]
<06/10/2017>Üniversiteyle alakalı en çok sevdiğim şey muhtemelen okul saatlerinin liseye kıyasla daha esnek olmasıydı. Sabahın köründe kalktığım da oluyordu ama ders programımın çoğunluğunu öğle saatleri dolduruyordu. Ayrıca öğretmenler de liseye göre daha rahatlardı. Çoğu yönden daha güzeldi üniversite. Sergilediğimiz her harekete yaratıcı bir kulp bulmayı beceren insanlarla aynı ortamda bulunmuyorduk mesela. Herkes vizeleri geçme derindeydi genelde. Kısaca üniversite öğrencileriyle olsun, öğretmenleriyle olsun tamamen farklı bir ortamdı.
Tek bir şey hariç.
Öğretmenin hastalanıp okula gelmemesine aynı şekilde seviniyorduk ve şansa bakın ki üç gün art arda öğretmenimiz hastaydı ve üç gün boyunca tek dersim de onaydı. Benimle aynı dersleri alan arkadaşlarım kudurup partilere akma planları kurmaya başlamıştı bile.
Ben de bu zamanı eski yaşadığım köye gidip annemle babamı ziyaret etmek için kullandım. Kendimce hayırlı evlat imajı çiziyordum işte. Oldukça da iyiydim bence.
Otobüsün bagajına küçük kırmızı valizimi yerleştirdikten sonra biletimde yazan numaraya yerleştim. Otobüs yolculuklarını oldum olası sevmiştim. Tek başıma bir yerden bir yere giderken yanımda oturan insanlarla sohbet etmek, yeni karakterler tanımak ve bilmediğim hayatlar hakkında bilgi edinmek her zaman mutlu ederdi beni.
Kulaklığımın bir tekini takmış, otobüsün kalkmasını beklerken camdan dışarıyı izliyordum. Seoul'e düşen sonbaharın etkisiyle hava karanlık bir hal almıştı. Sonrasında şiddetlenecek gibi duran yağmur çiseliyordu. Camıma yapışan küçük damlalar yavaşça aşağı doğru süzülüyor, diğer damlalarla birleşerek büyüyor ve sonrasında plastik köşede birikiyordu.
Kulaklığımın boşta olan tekinin kucağımdan görüş açıma giren erkek elleri tarafından alınmasıyla başımı yan tarafıma çevirdim. Sağ kulağına yerleştirdiği kulaklıktan çıkan şarkıyı dinlemeye başlayan genç çocuğa diktim gözlerimi.
"Her gün seninle..." mırıldanmaya başlayınca kaşlarımı çattım. Ne yapıyordu bu aptal? "Sabah güneşini görünce. Her gün seninle açmak istiyorum gözlerimi." Şarkıyı söylediğini anlayınca gözlerimi devirip tekrar cama döndüm.
Otobüs çalışmaya başladı ve yanımdaki çocuk şarkı söylemeye devam etti.
Üçüncü günahım, o gün ona izin vermekti.
Kulaklığımı almasına izin vermemeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOONA! [JK+IU]
Fiksi PenggemarNoona! Nereye gidiyorsun?" Nefes nefese konuştu. Kumral saçları rüzgarın etkisiyle hafiften arkaya uçuşmuştu ve saç diplerinden kaşlarına doğru inen ter damlaları bana yetişmek için koştuğunu belirtircesine parlıyordu. "Kaç kere daha söylemem gerek...