Pandemonyum'daki Cinayet

425 13 76
                                    

İlk bölüm ile başlayalım. Keyifli okumalar ponçik poğaçalarım 💞
__________

1. BÖLÜM

Güneş yine Manhattan'ı altın sarısına boyamıştı sabahın ilk ışıklarında. Clary Fray onu uykusundan eden huzursuz telefonun sesine uyanmıştı.

"Alo... Efendim Simon... Ah onu tamamen unutmuşum ben. Gelmek zorunda mıyım ki!!.. Eric'in o berbat şiir dinletisinden kaçmaya yer arıyorum zaten... Peeki, senin için geleceğim... Olur sen gelince zile bas... Hoşçakal..."

Simon'un arkadaşı Eric'in şiir dinletisi vardı o gün. Ama ne yazık ki kurduğu cümleler şiiri berbat yapıyordu. Hoş, şiir de güzel bir şey değil ya Simon orda yalnız kalmasın diye eşlik edecekti ona Clary. Gözlerini ovuşturarak kalktı ve üstünü değiştirdi. Çizgili bir tişört üzerine koyu renk kot ceketini giydi, ve klasik bir pantolon ile sırt çantasını alıp odasından çıktı.
O arada annesi yeni bir tuval almış eve geliyordu. Annesi çok güzel resimler yapan bir ressamdı. Bu özelliği Clary'ye bulaşmış olsa gerek o da çantasından ayırmazdı resim defterini. Onun resimleri de çok güzeldi ama karakalem çalışmaları üzerinde durduğundan annesi gibi yağlı boya yapamazdı. Annesinin peşinden Luke da gelmişti. Luke annesinin yakın bir arkadaşıydı. Clary çok küçükken babası ölmüş ve ona hep Luke bakmıştır. Kendisini bildiğinden beri Luke onun hayatındaydı. Saçını rastgele bir kalemle topuz yaparken bir yapışkanlı kağıda garip bir şekil çizmişti. Ama Clary bunun farkında değildi. O arada annesi yapışkanların o sayfasını alıp Luke'a gösterdi. Buruşturup sakladı.

"Buraya bir numara yazmıştım, sen mi aldın ?"

"Hayır, kendini nasıl hissediyorsun bugün?"

"Gayet iyiyim."

"Nereye gidiyorsun peki ?"

"Şiir dinletisine gidiyorum, Simon'la beraber"

"Tamam ama gece geç kalma"

"Anne altı üstü bir şiir dinletisi"

"Peki"

Clary çıktı ve Luke ile Jocelyn baş başa kaldı. Luke gergindi.

"Ona söylemelisin"

"Hayır söyleyemem, daha hazır değil buna"

"Jocelyn o hazır, sen hazır değilsin"
~~~~~~~~~

"Ee gidiyor muyuz kulaklarımızın pasını silmeye ?" Clary'nin sesinde gerginlik vardı.

"Bence pas silmeye değil de paslanmaya gidiyoruz." Simon onun aksine neşeliydi. "Ve geldiğin için çok teşekkürler. O şiirlerini çok önemsiyor"

"Önemli değil, arkadaşlar bunun içindir"

~~~~~~
"Gel.. Benim sahte inancım... Hain soyum... Yay... Her yumruyu çorap misali... Istırap, işkence........"

"Ben daha fazla dayanamayacağım, bir kahve daha ister misin ?" Simon çok sıkılmıştı.

"Olur"

Simon iki kapuçinoyu beklerken orda oturan bir başka kız Simon'a gülümsedi. Simon da kibarlık gereği karşılık verdi. Tabi bunu Clary de fark etti. Simon geldiğinde biraz takılacaktı ona.

"Köşedeki kız ile flörtleştin az önce. Bence numarasını almalısın"

"Ah hayır ! Kendimi bir başkası için saklıyorum. Ona haksızlık etmek istemem"

"Vaayy, kime ?"

"O da bana kalsın"

Clary'nin kapuçinosunun üstünde bugün çizdiği ama fark etmediği şekil vardı. Simon'unkine baktı ama onunkisi sıradan bir kapuçinoydu. Biraz garipsedi ama bunu kahveyi hazırlayanın yaptığı bir şekil olarak düşündü. Boşverdi.
~~~~~~~

CITY OF BONESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin