too busy with his lips

796 73 60
                                    

Kelime sayısı: 886
 
~○~○~○~○~○~○~○~  

Bu bölümü Beyza'ya itafen yazıyorum. Teşekkür ederim.

~○~○~○~○~○~○~○~  

Jinyoung duş alacağını söyleyip yukarı çıktı. Bayan Park ise kocasıyla ilgilenmek için dışarı, balkona çıktı. Jackson yalnız kalınca cebinden telefonunu çıkardı ve internette gezinmeye başladı. Bir süre sonra telefonunu tekrar cebine soktu. Kafasını kaldırdığında Jinyoung'u gördü. Yanağını ısırdı ve onu süzdü. Yarı çıplaktı, saçları nemliydi ve bir iki tutamdan küçük damlalar akıyordu. Jackson, Jinyoung'la göz göze geldiğinde kafasını çevirdi ve boş bardağı alıp ayağa kalktı. Hizmetçileri on dakika önce çıkmıştı. Zaten ondan su istemezdi. Saygısızca davranmak istemiyordu. Mutfağa giderken Jinyoung'un mükemmel kokusu burnuna ulaştı. Başını sağa sola sallayıp kokuyu dağıtmaya çalıştı.

Mutfağa ulaştığında musluğu açıp kendine su  koydu. Tam bardağı dudaklarına götüreceği sırada arkasında hissettiği baskıyla tezgaha tutundu. İki kol belini kavradı ve vücudunu onunkine bastırdı. Jackson tezgahı sıkıca kavrayarak gözlerini kapadı. Boynunda hissettiği sıcak nefesle dudaklarını yaladı. "J-jinyoung b-bekle." Gözlerini açıp doğrulmaya çalıştı. Boynuna bastırılan dudaklarla olduğu yerde kaldı. Küçük bir kıkırdama duyup kaşlarını çattı. "N-ne gülüyor-" Jinyoung dudaklarını tekrar Jackson'ın boynuna bastırdı. Ama bu sefer geri çekilmedi. Boynunu yavaşça emerken Jackson elinde olmadan ağzından küçük bir inleme kaçırdı. "B-bekle..." sesi fısıltı halinde çıkıyordu. Ellerini tezgahtan ayırıp ince, kemikli ellerinin üstüne koydu. Elleri açılmayınca arkasına uzanıp onu kasıklarından yavaşça itti.

İkisi de geri doğru yalpaladı. Jinyoung ellerini hala açmamıştı. Jackson ondan uzaklaşmak istemiyordu. Fazlasını istiyordu ama anne ve babası onları görürse...Her şey biterdi. Derisine kapanan dişleri hissedince yanağını sertçe ısırdı. İnlememeliydi. Jinyoung'un elleri yavaşça aşağı inmeye başladığında arka plandaki yürüme sesleri daha belirgin gelmeye başladı. Jackson aniden vücudunu döndürüp onu iktirdi. Jinyoung sırıtarak ona baktı ve omuz silkti. Mutfaktan çıkıp anne ve babasını uğurlamaya gitti. Dışarı çıkacaklardı.

"Ölümüm olacaksın Park Jinyoung..." Jackson suyu içti ve derin bir nefes aldı. Buzluğu açıp bir küp buz aldı ve Jinyoung'un dudakları tarafından kutsanmış yere tuttu. Onun izlerini taşımayı çok isterdi...ama bunu yapamazdı. İşe gerçekten ihtiyacı vardı...en çok da onu görmeye.

Telefonu çalmaya başlayınca tezgahtan ayrıldı ve telefonu açtı. "Alo?" Karşı taraftan boğuk bir ses geldi. "J-jackson?" Buzu bir kenara bırakıp doğruldu. Mark ağlamazdı. O asla boşu boşuna ağlamazdı. "Mark? Ne oldu?" Elini bir havluya sürdü. "Sakin ol. Neden ağlıyorsun?" Karşı taraf hıçkırdı. "G-gelmeni istiyorum. Ş-şimdi. S-sana ihtiyacım var l-lütfen Jackson." Jackson telefonu kapadı ve hızla oturma odasına gitti. Jinyoung oradaydı. Televizyon izliyordu. Jackson gelince ona dönüp koltuğu patpatladı. Jackson "Gitmem gerekiyor." Dedi. Jinyoung kaşlarını çattı. Jackson ilk defa ona karşı gelmişti. Ceketini giyerken mırıldandı. "Özür dilerim. Gitmem gerekiyor önemli bir şey." Çantasını koluna attı ve evden çıkıp koşmaya başladı.

Mark'ın evine geldiğinde kapıyı çaldı. Kapıya ard arda vuruyordu. Kapı açıldığında Mark'ın kan kırmızısı gözleriyle karşılaştı. Mark kendini onun kollarına atarken ağzından küçük bir hıçkırık kaçtı. Ona sıkıca sarıldı. Jackson "İyisin..." diye fısıldadı. "Sakin ol... Ne olduysa düzelecek." Mark bütün gece ağladı. Tek kelime edemeden. Bütün gece hıçkıra hıçkıra ağladı. Sonra da uyuya kaldı.

Jackson o uyuduğunda da yanından ayrılmadı. Saçlarını okşayıp ona tatlı şeyler mırıldanmaya devam etti. Ay alçalana, güneş doğana dek. Mark'ın alarmı sesli bir şekilde uyanması için çalıyordu. Mark gözlerini açtı ve Jackson'ın kan çanağı gözlerine baktı. Doğrulup ona sarıldı ve yanağını öptü. Öylece durdular. Jackson gözlerini kapadı. "Anlat...lütfen Anlat." Mırıldandı. "Lütfen Mark...bilmem gerekiyor." Mark geri çekildi. "J-joey...Joey trafik kazası geçirmiş." Ellerine baktı. "B-ben sadece çok korktum. Özür dilerim..." Jackson, Mark'ın saçlarını öptü. "İyi mi?" Mark başını sağa sola salladı. "İyi değil..." Jackson başını salladı ve mırıldandı. "Ama olacak. Bunu biliyorsun. Biliyorsun değil mi?" Mark kafasını belli belirsiz salladı. "Pes edemezsin. Bana bak." Elini Mark'ın çenesinin altına koydu ve kafasını kaldırmasını sağladı. "Pes. Edemezsin. Duyuyor musun? O iyileşecek." Mark yavaşça başını salladı.

Jackson doğruldu ve ayağa kalktı. "Gitmem gerek...yalnız kalabilecek misin?" Mark başını salladı. Jackson gerindi. "Bayan Park'a dün akşam neden aniden gittiğimi açıklamam gerekiyor." Ayakkabılarını giydikten sonra Mark'a döndü. "Ağlamayacaksın." Derin bir nefes aldı. "Banyo yap ve kendini düzeltip hastaneye git." Mark başını salladı ve mırıldandı. "Seni seviyorum." Jackson ona sıkıca sarıldı ve yanağını öptü. "Ben de seni seviyorum. Dikkatli ol."

Evden çıkıp Bayan Park'a ne diyeceğini düşündü. Ofladı ve gözlerini ovuşturdu. Evin önüne geldiğinde kapıyı çaldı. Bayan Park kapıyı açtığında ciddi gözüküyordu. Jackson derin bir nefes alıp içeri girdi. "Merhaba Bayan Park." Gözlerini ovuşturdu. "Ailemden biri trafik kazası geçirdi...ve ben...ben burada kalamazdım. Çok korktum." Elleri titriyordu. Uykusuzluktan olduğunu düşündü ya da bütün gece Mark'ın ağlamasından...onu gerçekten etkilemişti. Jackson kendini çok kötü hissediyordu.

Kafasını kaldırdı ve Bayan Park'a baktı. Kadın endişeli gözüküyordu. Ciddi hali gitmişti. Jackson'ın yanına oturdu ve elini omzuna koydu. "Çok...özür dilerim Jackson. Ben...bilmiyordum. Jinyoung bana...aniden gittiğini söyleyince." Jackson gülümsedi. "Onu suçlayamazsınız...bir şey bilmiyordu." Bayan Park başını salladı ve ayağa kalkıp ona gelmesini söyledi. "Dün gece hiç uyudun mu?" Jackson ayağa kalkıp başını sağa sola salladı. "Ben...uyumadım." Bayan Park başını salladı ve Jinyoung'un odasının kapısını açtı. İçeride kimse yoktu. Onu içeriye çağırdı ve yatağın örtülerini kaldırdı. Jackson başını sağa sola salladı. "A-ah hayır bakın ben...ben eve gidebilirim." Kadın başını sağa sola salladı. "Jackson uzan lütfen. Jinyoung sorun etmez." Jackson yavaşça yatağa uzanıp gözlerini kapadı.

Jackson gözlerini açtığında karşısında onu izleyen Jinyoung'u bulmayı beklemiyordu. Yavaşça gözlerini kırpıştırdı ve doğruldu. "B-ben...Bayan Park uyuyabileceğimi söyledi üzgünüm." Jinyoung gülümseyip ona yaklaştı ve onu göğsünden itip sırt üstü yatmasını sağladı. Üstüne eğilip dudaklarını onunkilere bastırdı ve onu yavaşça öptü. Jackson gözlerini kapatıp karşılık verdi.

Jinyoung'un günlüğünü ayağıyla yatağının altına ittiğini fark etmedi. Orada ne yazdığını merak edemedi.

Park Jinyoung onu dudaklarıyla meşgul ediyordu.

~○~○~○~○~○~○~○~ 
 💚
-Light

muteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin