you have to wake up

790 84 33
                                    

Kelime sayısı: 1092

~○~○~○~○~○~○~○~

Biliyorum bölüm çok geç geldi. Özür dilerim tatildeyim ve yazmak için pek zamanım yok. Umarım beğenirsiniz!

~○~○~○~○~○~○~○~

Jackson hastane zeminine oturmuş bacaklarını kendine çekmişti. Yugyeom da yanına oturmuştu. İkisi de yere bakıyor, ağızlarını bıçak açmıyordu. Jinyoung'un babası, annesi ve yeni tanıştığı iki ablası yan yanalardı. Yugyeom, yavaşça Jackson'a eğildi. "Su alacağım...ister misin?" Jackson ona bakıp yavaşça başını salladı. "Lütfen." Sesi ağlamaktan pürüzlüydü.

Yugyeom başını sallayıp koridorun sonunda kayboldu. Jackson önünde duran gölgeyle başını kaldırdı. Bay Park'ın uzattığı eli tuttu ve ayağa kalktı. "Yerde hasta ol istemeyiz..." Onu yanlarına oturturunca Jackson gözlerini tavana dikti. "Bu ilk deneyişi değil." Duyduğu ses ile kafasını yanında oturan, kişiye Jinyoung'un ablasına çevirdi. "Sakın." Babasının sert sesi kulaklarına ulaşınca kız göz devirdi. "Bir gün öğrenecek nasıl olsa." Jackson'ın gözleri ikisi arasında gidip geliyordu. Bir süre baktıktan sonra kız derin bir nefes aldı. "Daha önce iki kere denedi...aptal birinde bugün yaptığı gibi uyku haplarını kullandı, diğerinde kendini bir arabanın önüne attı." Kız boş boş yere baktı. "Hiç kimseyi düşünmedi. Aynı şimdi yaptığı gibi. Ona yardım etmek işe yaramıyor. Madem bu kadar istiy-" "Yeter." Kız derin bir nefes alıp yerinden kalktı ve kollarını önünde birleştirdi. "Bizi de onun kadar sevebilirdin..." Çıkışa doğru yürürken gözlerinden yaşlar akıyordu. Koridorun sonundan gelen Yugyeom ona endişeyle baktı. Kız ona buruk bir gülümseme sunup yoluna devam etti.

Yugyeom, Jackson'ın ellerinin arasına bir şişe sıkıştırıp zorla gülümsedi. Jackson kafasını çevirip diğer kıza baktı. Kesik kesik nefesler alıyor durmadan iç çekiyordu. Babası onun saçlarını okşayıp sakinleştirmeye çalışıyordu ama işe yaradığı söylenemezdi.

Jackson onu suçlamıyordu. Küçük kardeşlerinin ölüm yıldönümünde, ailesinden başka birini kaybetme riskiyle sıkılıp durmak...üstüne bir de az önce olan tartışma. Kötü hissettiğinden emindi. Jackson da kötü hissediyordu. Saçlarında hissettiği parmaklar yüzünden kafasını kaldırdı ve Yugyeom'u gördü. Bir süre ona bakıp dolan göz yaşlarını sildi. Beklemek istemiyordu. Kafasında yeni senaryolar, yeni kurgular yaratmak sonra da onlara nasıl tepki vereceğini ölçmek istemiyordu.

Kendi beyni onunla dalga geçiyor gibi olacak şeyleri tek tek sıralıyor onun ne hale geleceğini, ailesinin ne hale geleceğini düşünmeden edemiyordu. Dudakları titriyordu. Önü özlemişti. İfadesiz yüzünü, dolgun dudaklarını, kelimeleri yansıtan gözlerini, birlikte sarılarak Scooby Doo izledikleri zamanları. Oflayıp gözlerini kapadı ve kafasını Yugyeom'un omzuna yasladı.

Dayanmak zorundasın Park Jinyoung.

Jackson gözlerini Yugyeom'un vücudunu sarsmasıyla açmıştı. Çıkan doktoru görünce herkes ayaklandı. Jackson birkaç adım ötede duruyordu. Adamın ağzına bakıyorlardı. Adam gözlüklerini düzeltti ve elindeki raporlara bir göz attı. "Park Jinyoung için buradasınız değil mi?" Jackson kendi kendine düşündü. Keşke bu bir nikah memuru olsaydı... Herkes başını hevesle salladığında adam derin bir nefes aldı.

"Bay Park'ın midesini zamanında yıkayabildik...tek sorun ilaçların bir kısmının etki etmiş olması yani bir süre uyuyacak. Eğer uyanmazsa..."Adam gözlüklerinin üstünden onlara baktı. "Onu yapay bir komaya sokma durumunda kalırız. Ki vücudu tekrar işlevli hala gelsin." Jackson boş boş adama bakmaya başladı. "Yarına kadar uyanırsa...şanslı. Şu an tek yapabileceğiniz şey beklemek." Herkes başını salladı. Yugyeom mırıldandı. "Uyanacak." Babası başını salladı. "Tabi ki uyanacak." Annesi hıçkırınca babası kollarını ona sardı ve mırıldandı. "Tamam artık...ağlama. O ölmeyecek. Doktoru duydun."

muteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin