3. Bölüm

42 2 0
                                    

Multimedia : Tuana -İrem İnce-

Korkmamak elde değil burada. Ve ben çok korkuyorum... Araba halen daha hızla ilerliyordu korkumu yenmek için içimden rap mırıldanmaya başladım...

'-Gidemem canım burnuma gelsede ben,
Yine herkesi kendim sandım!..
Ya adam bulamam,
Ya da ben olamam...
Bana kendimi ver git.
Eğer bir umut varsa içinde,
Yüreğim avuçlarının içinde!
Benim ol diyemem sana,
Beni, seni başkası her gün gözlüyorken!-'

Rap... Seviyordum rapi. Bir gün hiç bıkmadan dinlerdim. Bir gün değil her gün. Araba hızla viraj alıp durunca etrafa bakmak istedim fakat gözlerime kapatılan bez ile nereye geldiğimizi göremedim. Hızla çırpınmaya başladım. Küçük mırıltılar ile beraber delice çırpınıyordum. Bir adam gelip ağzımıda kapatınca omuzlarım çöktü. Anlamamışlar mıydı bir anormallik olduğunu? Kaç zamandır ne sesimi çıkarmış nede çığlık atmıştım. Kot kafalılar!

Beni kolumdan sıkıca tutup sürüklüyorlardı. Artık gözlerimden yaşlar sessizce akmaya başlamıştı. Ben bir şey yapmamıştım ki! Ben karıncayı bile inciltmiyorum, neden bir insan öldüreyim? Ama yapan yapıyor işte! O adamın öyle yorgunca ağacın altında yatışı geldi aklıma. Neden bir insan bir insana böyle yapardı ki? Hiç mi Allah korkuları yoktu! O adamdan ve adamlarından anladığım kadarıyla belalı tiplerdi.

'Nasıl bir belaya bulaştım ben?'

Hızla ittirilince yeri boyladım. Dizim çok acıyordu, belkide kanıyordu? Adamlardan biri gözlerimi açınca gözlerimi kırpıştırıp etrafa bakındım. Odanın içinde sadece yatak ve küçük bir dolap vardı. Beyaz bir odaydı ama camı fazla küçüktü burdan ışık gelme ihtimali çok düşüktü.

"Bana bak küçük şeytan, buradan suçsuz olmadığını kanıtlayana kadar sadece ölün çıkabilir! Sakın ha kaçmaya kalkışma! Bodrumdasın zaten camlar yüksekte ve ayrıca demir parmaklık takılı. Kapıda korumalar var! Fatih abimin uyanmasına dua et sen!" dedi beni ilk suçlayan adam. Demek adı Fatih'ti. Babamın adıda Fatih'ti. Suratım asılırken başımı yukarı aşşağı salladım. Adam dışarı çıkarken yatağa uzandım. Düşüncelere dalarken fark etmeden uykuya dalmışım

***

"Kalk seni küçük şeytan!" diye gelen ses ile irkildim ve gözlerimi araladım. Mavi gözlerim etrafı tararken yine aynı adam karşımdaydı. "Kusura bakmayın keyfinizi bozduk ama-" dedi ve sesini ciddileştirdi. "Konuşma vakti!" dedi ve saçlarımdan tutup çekti. Acı dolu bir inleme çıktı dudaklarımdan. Canım yanıyordu.
"Kalk şimdi!" dedi ve kolumdan tutup beni kaldırdı. Aynı odadaki bir sandalyeye oturtup arkadan ellerimi bağlattırdı.

Korkuyordum ama güçlü kalmaya çalışıyordum.

Hem korkunun ne faydası vardı ki ecele?

" Konuş neden yaptın, kim tuttu seni, birde kızsın hiç mi düşünmedin elimin hamuru ile ne yapıyorum diye?" neden düşüneyim ki sonuçta ben yapmadım ama bunu onlar bilmiyordu söyleyemiyordum onlara bu hayinliği yapanın ben olmadığımı. Yüzlerine baktım ve mırıltılar çıkarmaya başladım belki anlarlar umudu ile...

"Ne söyliyeceksen çıkar azındaki baklayı evirip çevirme!" dedi sertçe. Ah bu ne biçim adamdı böyle? Hiç zeki değil. Düz mantık.

Korkudan tir tir titriyordum ama yapacak bir şeyim yoktu. Ne yapabilirdim ki? Elim kolum bağlı ağızımda ise görünmez bi el vardı ve konuşmamı engelliyordu. İşte bu el belkide benim sonum olacaktı...

***

Neredeyse bir haftadır buradayım ama bu kot kafalar hiç bir şey anlamıyorlardı. Konuşamadığımı anlamıyorlardı!
Bu olay ise benim sinirimi hayli bozuyordu! Bir haftadır yaptıkları şey korkudan titreyen ruhuma boş tehtitler savurmak ve sert tokatlar atmalarıydı. Dudağım patlamıştı bunu biliyordum, çünkü o mayhoş kan tadı ve mayhoş sızı kendini hayli belli etmişti.

Şu an ise bekliyorum. Ne zaman gelip bana tehtit savuracaklarını bekliyorum. Ve çok az kalmıştı o ana. Ayak seslerini duyuyordum. Yaklaşıyordu. Yakın zamanda gelecek ölümüm yaklaşıyordu. Gözlerimi kapıya dikip öylece bekledim. Kapı kulpu aşşağı indi ve içeri midemi bulandıran bana her gün işkence eden o pis adamın vücudu girdi. Sahi ya birde bu adamın kim olduğu dolanıyordu beynimde isminin ne olduğu.

"Fatih abi bu gün uyanabilir. Dua et suçsuz olduğunu söylesin. Yoksa seni kimse elimden alamaz. Ne kadar kız olsan bile. Yıllarca ekmeğini yediğim adama ihanet edeni yaşatmam!"  -hemen bir dip not şiddete karşıyım ama kitabın ilerlemesi için böyle bir cümle kurdum kusura bakmayın :)- 

Bu gün uyanacaktı belki ve benim suçsuz olduğum ortaya çıkacaktı. Suratı hep aklımdaydı. Nedense vicdan azabı duyuyordum onu kurtaramadım diye. Yine suratına baktım ve mırıltılar çıkarttım.

"Ne var ne? Kaç zamandır bir şeyi söyleyemiyorsun hep bir şeyler mırıldanıyorsun! Dilsiz misin sen kızım?" Öyle bir bağırmıştı ki korkudan yerimde sarsıldım. Dilsiz misin demişti. Doğru demişti. Dilsizdim, yetim ve öksüzdüm. Hayat buydu işte, hiç beklemediğin yerde senin aklına gerçekleri pervasızca vuran patavatsız bir kelimeydi. Bazıları derinden sarsar bazıları derinden yaralar ama hep bir acısı korkusu tam o derinde kalırdı. Ne kadar sarsıntılar artçıya, yaralar ise ize dönüşsede getirdiği acı ve korkular hep yerinde sayardı. Omuzlarım çoktan düşmüştü benim. Elli iki kiloluk bedenime elli iki tonluk yük binmişti çünkü. Düştüğümde babama sarılamamıştım onun kucağında teselli bulmamıştım, eski sevgilimin bana bıraktığı acıyı annemin kollarında unutamamıştım, okulumu tamamlıyamamıştım hayalllerime ulaşamamıştım. Her şeyimle yarımdım ben. Bütün olan bir şey varsa o da bedenim. Ruhum paramparçaydı.

Gözlerimi kaldırıp adamın gözlerine diktim. Hani gözler kalbin aynasıdır derlerya 'Evet' dediğimi anlasın istedim. O an yüzüme yeniden tokat inmişti. Bir insan bu kadar alçalamazdı asla! Bir kafına el kaldıracak kadar halsiyetini yitirmiş olamazdı. Bir kere bencildi insanoğlu. Bir kadından doğduklarını unutup, geleceğin hatta belki şimdinin annelerine el kaldırıyordu.

Kapı heyecanla açıldığında daha önce görmediğim bir adam "Batu koş Fatih abi uyandı!" dediğinde hüzünle gülümsedim kurtulacaktım birazdan, az kaldı.

İğrenç adam -her ne kadar adını öğrensemde o iğrenç biri- mutlulukla gülümseyip kafasını Semaya kaldırdı ve "Rabbim! Sen onu bize bağışladın. Bizleri bataklıktan kurtaran adamı bize bağışladın. Sen ne büyüksün Allah'ım!" dedi. Fatih'i çok seviyor olmalıydı. Yüzünden okunuyordu bu. Bende bu düşüncemle bu iğrenç ama sadık adamın haline içten bir şekilde gülümsedim. Biliyorum çok anormalim. Bana ters ters baktı ve odadan çıktı. Yüzümdeki gülümseme evrim geçirip tekrar somurtma oldu.

Yine ne yapmıştım? En önemlisi buradan ne zaman kurtulacaktım?

Selam Dilhun okuyucuları :)

Bölümler fazla heç geliyor malum LGS :(

Okuma sayısı düşük olunca da yazasım gelmiyor açıkcası.

Her neyse saat gece 01:05 benim uykum geldi hepinize iyi geceler.

Yazar instagram;   _semihaduran_

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 09, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DilhunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin