00.00
...
Sinsice çöken karanlığın içine sinen Hanzade ve Selin saklandıkları arabanın bagajından çıkma cesaretini gösterdikten sonra bir duvarın dibinde sessizliğe gömüldüler.
Şehrin dışındaki pahalı sitelerden birinde olduklarının bilincine vardığı andan beri Hanzade, hedefinden şaşmanın verdiği afallamayı hissediyordu. Gecenin karanlığından fırsat bulabildiğince gördüğü sarmaşıklı duvarı bekli de sekizinci kez inceleyişiydi bu. Yutkundu ve ellerinin altındaki otları koparırken yeniden duvarı incelemeye koyuldu. Sarmaşığın tutunduğu düz yüzeyi canlandırdı zihninde ve bir yılanın insan vücudunu sarışı gibi seneler içinde büyüyen sarmaşığı düşündü. Zamanın akıcılığı yüreğinde ufak bir kıvılcım çaktı ve geçen sekiz ayda kaybolmuş olabileceğini düşündü. Ailesi için kaybolmuş olmak. Duvardaki sarmaşığın bedenini yavaşça sardığını hissederken hiçbir şekilde hareket edemiyordu. Endişe ve korku dışında gözden kaybolan bedenine dair hissettiği hiçbir şey yoktu.
Sert bir sesle irkilip sırtını villanın duvarından kopardı. Sessizce bekleyen Selin'de aynı tepkiyi verdi. İkisi de birbirine sarılırken Hanzade, Selin'in de problemleri olabileceğini düşündü. Sormak geçti içinden fakat hızla uzaklaştı bu düşünceden. Aynı soru ona yöneltildiğinde çözülmekten korkuyordu. Kuru nefesi boğazına tırmandı dudaklarını ıslatan dili dişlerinin arkasına saklandı.
Aynı ses tekrar ettiğinde bu defa kızlar kafalarını kaldırdı ve yukarıya baktı. Villanın ikinci katının açık penceresi rüzgarla birlikte çerçeveyi dövüyordu. Selin söze karıştı. "Biri pencereyi kapatmaya gelecektir."
Hanzade gözlerini kısıp elindeki kopmuş çimenleri yere bıraktı. Ayaklarını altına doğru toplayıp bu defa sırtını sarmaşıklı duvara çevirdi. Selin'e bakıp "Bizi fark etmemesi pek mümkün değil gibi." dedi. Selin kıkırdadı ve dudakları yay gibi gerilirken yüzündeki izler açığa çıktı.
"Yer değiştirmemiz gerekiyor." Selin'in sıradanlığa kavuşan ses tonu Hanzade'yi gerdi. İrkilerek sesindeki çaresizliğe kulak kabarttı. Sonra bildiklerini sıraladı. Aynı çaresizliği o da hissediyordu. "Her tarafta silahı adamlar var."
"Biliyorum." diye tısladı Selin. Gözüne Hanzade'nin boynundaki zümrüt kolye ilişti. Geceyi bile delen parıltısı onu hayata karşı umutlandırıyordu. "Bilmek işe yaramıyor ama..." bu defa Hanzade sadece kendi duyabileceği bir tonlama kullanmıştı. Kısık sesi birazda yaptığı şeyden dolayı Selin'i sorumlu tuttuğundan ona karşı tepki niteliğindeydi. "Ne yapıyoruz?" diye döndü Selin'e. Pencere rüzgârın etkisiyle bir kere daha dövdü çerçeveyi. Bu defa çarpıcı ses kızların serinkanlı duruşuyla karşılaşınca toprağa dökülen su gibi hızla kayboldu. İkisi de kafalarını kaldırıp sadece çarpan pencereye bakmakla yetindiler. Hanzade saçındaki siyah lastiği sol eliyle hızla çekip bileğine geçirdi. Saçları akşam rüzgârında dalgalanırken boynundaki kolyenin ağırlığıyla Selin'e olan öfkesini anımsadı. İçini yiyip bitiren bir tür kurt vardı. Reddetmesi gereken reddedilemez bir teklif yapmıştı ona. Vicdanı kasıp kavururken içini, zihni onu çaldıkları insanların asla böyle bir şeye ihtiyaç duymayacağını söylüyordu. Sağ elini yüzüne götürüp, belirgin bir baskıyla alnından çenesine kadar çekti elini. Bu bir gerekçe olamazdı. Dili dişlerinin arkasında tutsak düşmüştü. Dudaklarındaki baskı kelimeleri frenlemek için oradaydı. Göz ucuyla Selin'e baktı. Hala hareketsizce pencereyi izliyordu Selin. Kafasındaki ses, ya manevi değeri olan bir şeyse diye ekledi. Selin'e çevirdiği bakışları bir an da alev alev yanmaya başladı. Bu bir ihtimaldi. Gözlerindeki yangın kafasından kollarına kadar bedenini sardı. Kulağında rüzgârın getirdiği bir uğultu oluştu. Annesi ve babasının defalarca bunun ne kadar yanlış bir davranış olduğunu açıklarken kullandığı kelimeleri hissetti. Gözlerinde canlandı annesinin işaret parmağını kaldırıp "Sakın!" diye uyardığı o an. Küçük bedenini düşündü. Mavi gözlerinin nasıl da korkuyla annesini izlediğini anımsadı.
Koluna aldığı ani darbeyle düşüncelerinden kopup kendini bu ağustos gecesinde buldu. "Ben acıktım." Dedi Selin'in sesi. Hanzade ifadesiz kalmayı tercih ederken midesindeki hareketlenmeyi fark etti. Selin'e kızgın olsa da bu onun da aç olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Bu kolyeyi oturup yiyemeyecekleri için bir çözüm bulmaları gerektiğini o da biliyordu.
"Ben de uzun zamandır açım." Diye ekledi Hanzade keyifsiz sesiyle. Selin, Hanzade'nin sesindeki keyifsizliği hissetmesine hissetti fakat henüz bunu umursayacak kadar onu tanımadığını düşünüp aldırış etmedi.
"İçeri girip mutfakta bir şeyler atıştırmak dışında bir seçenek göremiyorum." Selin konuşurken bir yandan da ayağa kalktı.
"Başka bir seçenek görmüyorsan yanlış tarafa bakıyor olman gerek. Zira buradan çıkıp şehre geri dönebiliriz ve orada karnımızı doyurabiliriz." Kolye fikrinden sonra Selin'le olan ani arkadaşlığının bir anda duraklama dönemine geçmesine sebep olacak bir tonlamaydı bu, elbette ki Selin yeterince düşünceli olsaydı durum bu olurdu. Fakat yılların getirdiği umursamazlıkla Selin "Ha paran var yani!" dedi. Ellerini yerleştirdiği bel boşluğundaki duruşuyla Hanzade'ye mahalle kadınlarını anımsattı Selin. Sonra ekledi duruşunu bozmadan "Taksi için, yemek için!" Hanzade bir anda avuçladığı kolyenin ucundaki kocaman zümrüdü sallayıp ukala bir tavırla gülümserken çenesi iyice belirginleşti. Gece gibi karanlıktı gözleri.
Selin'in dudakları gerildi ve inci dişleri aydınlatmanın yardımıyla parıldadı. Aynı ukala gülümsemenin başka bir versiyonuydu bu. "Gerçekten bunu hemen paraya çevirebileceğimizi mi düşünüyorsun? Peki, sana bunu üşündüren şey beş dakika içinde yakayı ele vermemizi istemenden mi kaynaklanıyor?"
Ani bir atakla bir tık yükseltti fısıldayan sesini Hanzade "Ben yakalanmak istemiyorum!"
Belki de ilk defa bu kadar ciddiydi Selin. "O zaman..." dedi duraksadıktan sonra işaret parmağıyla Hanzade'nin göğsünün sol yanına vurarak "Olaylar karşısında seçenekler üretirken bu durumu da göze al!" Kahverengi gözleri öylesine çekikti ki küçük burnunun üzerine kadar geliyordu.
Hanzade daha mantıklı kararlar için derin bir nefes aldığında gözleri gökyüzüne kaydı. Açlıktan kararan gözleri ona bir an için, soluğuyla birlikte yıldızların içine dolduğunu hissettirdi. Selin'e dokunmadan toparlandıktan sonra onun bu konu da haklı olduğunu fark etti. Öylece gidip zümrüt bir kolyeyi paraya çeviremezdin. Bunu yapacak özel kuyumcular olmalıydı. Zira bu gibi kolyeler genelde özel parçalar olurdu ve kişiler üzerine kayıtlı olurdu. Yani sadece çalmak hayatlarını kurtarmazdı. Tıslayarak yenilgisini kabullendi. Midesinden yükselen guruldama sesini avucuyla kapatırken Selin bir kere daha umursamazdı. "Hadi gidelim." Dedi. Hanzade nereye gideceklerini elbette biliyordu ama canını sıkan şey bir yabancının evine gizlice girmek değildi. Canını sıkan asıl şey bu kıza karşı ikinci kez tükürdüğünü yalıyor olmasıydı. Böyle biri olmadığını biliyordu ama bu defa bu canını sıkmıştı. Yüzü asık bir şekilde Selin'e bakarken "Her taraf adamlarla dolu içeri nasıl gireceğiz?" diye sordu.
Elbette ki yemek yemek istiyordu ama bir yanı da içeri girmemelerini diliyordu. Bir kere de Selin'in haksız çıkmasını diledi.
Selin iki üç adım ilerledikten sonra yerdeki tahta, eğik yüzeyi gösterdi. Hanzade daha önce ilgisini hiç çekmemiş olduğuna şaşırarak Selin'in parmak uçarlındaki yüzeye baktı. Tahtalardan oluşan yüzeyin dışında yatay başka bir tahta daha vardı. Büyük bir kareyi andırıyordu. İri yapılı birinin rahatça geçebileceği kadar büyük bir kareydi bu. Sonra gözüne karenin hemen hemen ortasında sallanan metal halkalar çarptı ve saniyeler sonra tam ortasından ikiye ayrılmış iki ayrı yüzey olduğunu fark etti.
"Nedir bu?" dedi Hanzade. Sorduğu sorunun cevabı zihninde belirirken Selin'de aynı anda kelimeyi tekrarladı. "Kapı!" dedi fısıltıyla. Yukarıdaki pencere bir kere daha hızla çarptığında kızlar bu defa boş bulunmuştu. İkisi de korkuyla irkilip tahta yüzeye doğru uzandılar. "Acele etmemiz lazım." Dedi Selin. Hanzade kafasını sallayıp "Nasıl içeri gireceğiz bu kapıdan?" diye sordu.
Selin kafasını yüzeye çevirip bu kısıtlı zamanda uzun uzun denebilecek kadar kısa bir süre baktı. "Bir bodrum kapısı olduğunu var sayıyorum. Ve üzerinde anahtar deliği göremiyorum." Dedi. Hanzade, Selin konuşurken bedenini aynı onun gibi yüzeyden uzaklaştırdı. İki eliyle metal halkaları kavrayıp kendine doğru çekerken Selin "Bu da demek oluyor ki kilitli değil!" kapı hafif bir gürültüyle açılırken Selin'in gülümsemesi ışığın altında bir kere daha parladı. Bu defa Hanzade'de ona eşlik etti. Eğer her şey Selin'in var saydığı gibiyse doyacaktı.
İçerisi oldukça karanlık gözükse de en azından kapının önünde seyreden merdivenler ışıkta belirgindi. Selin merdivenlere yönelirken kapatma kapılarından birini tutup geri geri inmeye başladı ve hemen arkasından Hanzade'de aynı şeyi yapmaya başladı. Tahta kapının gıcırtıları son bulurken, tahtaların aralarından birinin üzerine bir kıvılcım düştü. Selin hızla ikisinin de ağzını kapattığında kalın bir ses işittiler "Bir pencerenin isyankar sesi eksikti bu akşam!"
Sanki bir çeşit küfür gibi öfkeyle ağzı doldurmuş hissi uyandırdı kızlarda. Sesin kalınlığı mana kazanırken ufak bir rahatlama hissetti kızlar. Hak etmedikleri bu rahatlamayla kıl payı atlattıkları tehlikenin boyutları ikisinin de gözlerinde az buçuk canlandı. Soğuk ter kendini hissettirirken bunu konuşmama kararı almış gibi kimse bahsetmedi. İkisi de bu an yokmuş sayarak acıkan karınlarına odaklandılar. Daralan duvarlarla basamakları inerken tek sıra oldular ve sonunda ikisinin de rahatça iki duvara da dokunabileceği kadar daraldı alan. 10- 15 basamaktan sonra ip gibi uzanan zifiri karanlık koridoru tek kelime etmeden tamamladılar. Ara ara kapı kollarını hissetse de Selin izlediği filmleri düşünerek bodrumda fazla oyalanmadan hızla üst kata ulaşmanın derdindeydi. Ve biliyordu. Üst kata çıkmak için koridoru takip etmek en mantıklısıydı. Geri de kalan Hanzade ise sadece kıl payı kurtulmanın verdiği korkuyu hissedip Selin'in hareketlerini bir gölge gibi takip ediyordu. Elbette hissedebildiği kadar...
Sonunda yukarıya çıkan basamaklara gelip kapıya ulaştıklarında kapıyı açma işi Selin'e düşmüştü. Çünkü kolye hala Hanzade'nin boynundaydı ve bu büyük bir sorumluluktu ve bu yüzden Selin'in bir seferde olmasa da toplamda bu kadar büyük bir sorumluluk altına girmesi gerekiyordu. Anlaşma buydu. Bagajda bunu konuşmuşlardı.
"Yavaş..." dedi kapının ince gıcırtısını hisseden Hanzade. Selin'in yüzü ufak bir ışık huzmesiyle aydınlanıverdi. Hanzade uzun zamandır olmadığı kadar gergin hissediyordu. Bir pencereye karşı böylesine öfke besleyen adam onlara neler yapmazdı? Zaten kapıdaki adamları anımsamak dahi onu korkutuyordu.
YOU ARE READING
30 GÜN
ActionGenç kız gözlerini önüne düşürüp yaşadıklarını anlamayı umdu. Bütün yaşadıklarının bir anlamı olmalıydı. Böyle umuyordu genç kız. Evet, bir anlamı ve bir amacı vardı 8 aydır yaşadıklarının. Genç kız kendinden istedikleri şeyi düşündü. Her gün bıkm...