0.5

8.1K 472 403
                                    

0.4'ü atlamayın, iyi okumalar. ♡

Bilinmeyen Numara: Partiye son iki gün kaldı.

Bilinmeyen Numara: Heyecanlı mısın ;) ?

İdil: Ya sorma, çok ;) !

Bilinmeyen Numara: Dalga geçme.

İdil: Tamam.

Bilinmeyen Numara: Aferin.

İdil: Teşekkür ettim.

Bilinmeyen Numara: Rica ettim.

İdil: Görüşürüz?

Bilinmeyen Numara: Görüşeceğiz.

Görüldü

|Bilinmeyen Numara|

Bir İdil ile olan mesajlarımıza bakıyordum, bir de karşımda oturan İdil'e. Yüzü düşmüştü bir anda. Her ne kadar sebebini bilsem bile -ki sebebi bendim, yani bilinmeyen numara- sordum.

"Ne o, yüzün düştü birden?" sorduğum soru ile eski ruh haline dönüp gülümsedi.

Şöyle gülme, kalbim eriyor.

"Parti için giyecek hiçbir şeyim yok."

Yalan söylediği elleri ile oynamasından belliydi, her yalan söylediğinde yapardı bunu.

O tutamadığım elleri. Uzun, kemikli ve damarları belirgin parmaklarına defalarca öpücük kondurabileceğim elleri.

Çok irdelemedim, ufak bir tebessüm edip "Halledersin sen." dedim. Tam bir şey söylemek için ağzımı açmıştı, ki ders zili çaldı.

"Hadi, çıkalım bahçeye." dedi ve beni kolumdan tutup kafeteryadan bahçeye sürüklemeye başladı.

Dokunduğun yerler alev alıyor be kızım! Tenin tenime değdiği an uyuşuyor her yerim, haberin yok.

Dersimiz Beden Eğitimiydi fakat Can Hoca, antrenörlük yaptığı bir spor kulübü ile maç için şehir dışına gitmişti.

Sınıf başkanımız Bora yoklamayı alıp sınıf defterini imzaladı.

Ah Bora, ah. Sen de şu kıza aşıksın işte, itiraf etsene. Kız paramparça senin yüzünden, haberin yok.

İdil birden yanımdan kaybolduğunda istemsizce kaşlarımı çattım. Bahçeye göz gezdirdiğimde voleybol oynuyordu. Oynayanların arasına katıldım. Bir onbeş dakika kadar oynadık.

İdil, tam gelen topa smaç ile karşılık verecekken Öykü'nün çelme takmasıyla yere düştü. O an benim için hayat durdu adeta. İdil'in küçük çığlığı ile Öykü'ye baktım. Masummuş ayakları çekiyordu.

"Ayyy, çok özür dilerim. Tam ben karşılayacaktım, o yüzden öyle oldu."

Ha, ha ve ha.

Biz bilmiyoruz sanki isteyerek yaptığını. Bora senle İdil'i unutmak amacı ile çıktığı için hasetlikten delir.

İdil'in yanına koşup ayağa kalkmasına yardım ettim ama adım atamıyordu. Giydiği tayt delinmişti ve bacakları kan içindeydi. Siktim ciğerini Öykü.

"Tamam, iyiyim ben. Birkaç dakika böyle oturursam düzelebilirim."

Dediğini kale almadan bir elimle iki bacağını tutup diğer elimle sırtını kavradım ve onu kucağıma alıp revire koştum.

"Ben iyiyim gerçekten, gerek yok hiçbir şeye." Regl olma görevini bacakların üstlenmiş gibi ve baya iyisin, aynen.

Şebnem abla -Revir Hemşiresi- pansuman malzemelerini ayarlarken bana seslendi; "Sen kabin dışında bekle istersen, pansuman yapabilmek için taytını çıkarmamız gerek."

"Sorun yok, bakmam ben." dedim.

Gerçi İdil ne ister düşünmeyip karar vermiştim ama şu an şu durumda onu burada yalnız bırakamazdım. Her ne kadar iyiyim dese bile gözlerindeki acıyı görebiliyordum.

Senin acından daha çok acıdı canım. Canının acısına, acıdı canım.

Elimi tutan el ile irkildim. Gözlerimiz buluştuğunda mahcupça bakıyordu. Gözlerinden öptüğüm. Destek vermek istercesine daha sıkı tuttum elini.

-

Bu bölüm baya uzun oldu önceki bölümlere göre. İlham fazla geldi biraz. Çoğunuzun kafası karışmış olabilir. Önünde sonunda anlayacaksınız. Veya eninde sonunda mı neydi. Neyse işte ondan.

Sizi seviyorum.

İdil & Bora ?

İdil & Bilinmeyen Numara ?

İdil | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin