-5-

1.7K 108 31
                                    

hi babiess!! Bölüm geciktiği için üzgünüm bilgisayarımızda bir sorun var ne olduğunu bilmiyorum. O yüzden halamın pcsinden yazmak zorunda kaldım. Bol ekşınlı bir bölüm oldu iyi okumalaarr!! <3

Isaac'in Ağzından

''Sadece bize yardım et. Ve herşey iyiye dönsün.'' dedi yüzündeki sinsi gülümsemeyle. Bunu en az yüz defa söylediğine bahse girerim. Zamanı tam olarak bilmesem de yaklaşık yarım saattir buradayız ve kafamıza bir silah dayalı. Üçümüzün de. Sıkıcı bir nefes aldım ve kafamı yere çevirdim. Adamın bakışlarını bende hissettim.

''Sen kimsin?'' dedi baş parmağıyla beni göstererek. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Yüzündeki sinsi bakış yerini soru işaretlerine bırakmıştı. 

''Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum.'' dedim normal ses tonuyla. Gülümsedi ve bana doğru gelmeye başladı. Elleriyle saçlarımı kavradı ve geriye doğru yatırdı.

''Sana. Kimsin. Diye. Sordum.'' dedi her kelimenin üzerine basarak. Gözlerim adamdan yanımda duran Rose ve Sarah'a kaydı. Rose endişeli gözlerle bana bakıyordu fakat Sarah'ın yüzünden hiçbir şey okunmuyordu. Çok soğukkanlı görünüyordu. Bu olanlar içerisinde soğukkanlı olması beni şaşırtmıştı doğrusu. Gözlerimi yine adama çevirdiğimde dişlerini sıkarak bana baktığını gördüm. 

''Isaac.'' dedim kısaca. Rose bıkkın bir nefes aldı ve bakışlarını kaçırdı. Beni bu işe bulaştırmak istemediğini söylemişti fakat artık onların elindeydik. Çıkış yolu yoktu ve onlar ne istiyorsa yapmak zorundaydık. 

''Seni hiç görmemiştim. İsmini de duymadım. Bu özgüven nereden geliyor?'' dedi kaşlarını çatarak. Gözlerimi devirdim.

''İsmimin duyulup duyulmaması önemli değil. Önemli olan burada sana düşman olmam. Saçma bir nedenden dolayı o kızı burada tutamazsın. Senin gayet de zengin biri olduğunu görebiliyorum.'' dedim gözlerimi gözlerine dikerek. Saçlarımı hızla bıraktı ve masasına doğru ilerlemeye başladı. 

''Bunun seni alakadar ettiğini düşünmüyorum çocuk. O yüzden... Rose ile aramıza girmezsen çok sevinirim.'' dedi yapmacık bir gülümsemeyle. Gözlerim yine Rose'a kaydığında adama dik dik bakıyordu. 

''Tamam.'' 

Gözlerim inanamıyorcasına açıldı. Rose ona itaat mı etmişti yani? Bunun Rose için ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordum ve buna izin veremezdim. Yanımdaki adamın da dikkatinin dağıldığını gördüğümde hızla dirseğimi yüzüne geçirdim. Rose'un tarafındaki adama da yere eğilerek ayağımı altından geçirince yere yığıldı. Sarah'ın yanındaki adamın da yüzüne yumruk atıp tekme atınca yere yığıldı. Adam şaşkınca etrafına bakınırken yakasına yapıştım.

''Kız. Nerede?'' dedim kelimelerin üstüne bastırarak. Eliyle bir yeri işaret edince Rose hızla oraya doğru gitmeye başladı. Adamın yüzüne bir kere daha baktıktan sonra onu ittirdim ve Rose'un arkasından gittim. Bir odanın kapısına geldiğimizde Rose kapıyı zorladı fakat kilitli olduğu için açılmadı. 

''Geri çekil.'' dedim. Rose bana bakarak geri çekildi. Yerimde biraz geriye gittim ve hızla ilerleyerek kapıya bir tekme attım. Kapı hızla açılırken içeride sandalyeye bağlanmış küçük kızı görünce Rose hızla oraya gitti. Kollarındaki ipleri açarken ben sadece izliyordum. İpleri açınca hızla birbirlerine sarıldılar. Kızın arkasından bana bakan Rose minnetle gülümsedi. Ben de ona ufak bir gülümseme yolladım. 

                                                                                       ***

Araba yerdeki çakıl taşları yüzünden sarsılırken yola odaklandım. Birkaç saniye daha baktıktan sonra arkamda oturan Sarah ve Rose'un kardeşine baktım.

''İyisin değil mi şey...'' Kızın ismini bilmiyordum ki daha. Yüzünde ufak bir gülümseme oluştu.

''Sophie.'' dedi kız küçük gülümsemeyle. Yüzümdeki gülücük yerini acıya baktım. Adı Sophie miydi yani? Rose'un bana arada baktığını hissettim. Başımı eğip önüme döndüm. Yola üzgün gözlerle bakarken derin bir nefes aldım. Gözümün önüne Sophie'nin gülümseyen yüzü geldi. Onu gerçekten özlemiştim. 

''Sarah, yardımına ihtiyacım var. Isaac benim kardeşimi kurtardı ve ona karşılık bir şey vermem lazım.'' dedi Rose gözlerini yoldan ayırmayak. Onlara hiç bakmasam da kulağım onlardaydı. 

''Ne yapabilirim?'' dedi Sarah. Gözlerimi yoldan ayırıp Sarah'a baktım. Soru soran gözleri bende ve Rose'da geziniyordu. 

''Benim... sevdiğim bir kız var.'' dedim fısıltıyla. Bakışları yumuşadı ve yüzünde ufak bir gülümseme oluştu. ''Yaklaşık 2 hafta önce öldü.'' dedim. Son kelimeyi söylerken nefesim kesiliyormuş gibi hissettim. ''Buralara da onun intikamını almak için gelmiştim ve o sırada da Rose ile tanıştım. Bana Sophie'yi geri getirmek için bir yol olduğunu söyledi.'' Gözlerim Rose'un kardeşi Sophie'ye kayınca kaşlarının çatıldığını hissettim. ''Onu geri getirebileceğini söyledi ve tek seçeneğim sensin. Beni kendimden uzaklaştıran, kendi cehennemimden kurtaran tek kişi Sophie'idi ve o da gitti. Lütfen. Bana yardım et.'' 

Sarah gözlerini yumdu. Derin bir nefes alınca başını hafifçe salladı. ''Peki. Yardım edeceğim.'' dedi fısıltıyla. Yüzümde büyük bir gülümseme oluştu. Ona olan minnettarlığım kelimelere sığmıyordu resmen. Önüme dönünce uzun zamandır ilk defa rahat bir nefes aldığımı farkettim. 

''Mezarlık.'' dedi Sarah. ''Mezarlık nerede?'' Gözlerimi Rose'a çevirdim.

''Beacon Hills'da. Biraz uzak biliyorum fakat...''

''Önemli değil. Sen bana yardım ettin ve kardeşimi bulabildim. Sana minnettarım. Bu yüzden mesafe önemli değil. Ne olursa olsun seni oraya ulaştıracağım.'' dedi gözlerini yoldan ayırmayarak. Başımı salladım ve koltuğuma iyice yerleştim. 

                                                                                      ***

''Burdan sağa dön. İlerleyince göreceksin.'' 

Biraz daha arabayla ilerledikten sonra mezarlığa varmıştık. Mezarlığın girişinde durduğumuzda hızla arabadan çıktım. Girişten içeri girerken Rose,Sophie ve Sarah beni takip ediyordu. Güneş batmak üzereydi Beacon Hills'e vardığımızda. Mezara geldiğimde başında birinin olduğunu gördüm. Elimdeki çiçekleri üstüne bırakmış ve yüzünü ellerine gömmüş öylece duruyordu. Biraz daha yaklaşınca ağladığını gördüm. Tam başında dikilince kız başını kaldırdı. Bunun Melissa olduğunu görmemle şok oldum.

''Melissa?'' dedim şaşkınlıkla. Ağlamaktan şişmiş gözleriyle ayağı kalktı. Birkaç kez gözlerini kırpıştırdığında beni gördüğüne inanamıyormuş gibi gözüküyordu.

''Isaac? Sen... buralarda değildin.'' dedi Melissa şaşkınlıkla. Sonra hızla bana sarıldı. Ben de ona sarıldım. Onu görmek bana hep Sophie'yi hatırlatıyordu. Çok benziyorlardı. Birbirimizden ayrılınca gözündeki yaşları sildi. 

''Burada ne yapıyorsun?'' dedim şaşkınlıkla. Gözlerini Sophie'nin mezarına çevirdi. 

''Onu ziyarete geldim. Yakın arkadaştık. Tabii o bilmese de.'' dedi son cümleyi fısıltıyla söyleyerek. Gözlerim kısıldı fakat konuşmadım. Gözlerini yine bana çevirdi. ''Ben gitsem iyi olacak. Seni yalnız bırakayım.'' dedi ve yanımdan geçerek uzaklaşmaya başladı. Birkaç saniye arkasından baktıktan sonra gözlerimi mezara çevirdim.

''Burası.'' dedim. Sarah başını salladı ve elini toprağın üzerinde gezindirdi. 

''40 gün geçmedi değil mi? Yoksa işe yaramaz.'' dedi bana bakarak. Başımı sağa sola salladığımda gözleri yine mezara döndü. ''Onu mezardan çıkartmalıyız ve gizli bir yere götürmeliyiz. Rahat bir yer olursa daha iyi olur.'' dedi. Başımı salladım.

''Arabanın bagajında kürek var. Hemen getiriyorum.'' dedi Rose hareketlenerek. Birkaç dakika sonra Rose geldi ve elime verdi küreği. Hızla mezarı kazmaya başladım. Bir yarım saat sonra Sophie'nin bedenini çıkartmıştık. Toprağı yine içine koyduktan sonra telefonumu çıkarttım. Scott'ı aramak iyi bir fikir mi diye düşünürken parmaklarım numarasını yazmıştı bile. 

''Alo?'' Scott'ın sesi çok şaşkın geliyordu. Onu ilk defa aramıştım.

''Scott mezarlığa gel. Yardımına ihtiyacım var.''

Teen Wolf Revenge (TWBNF 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin