Yorgunluğun çok farklı çeşitleri vardır. Bedensel, zihinsel, sadece yattığın halde hastalandığın için oluşan yorgunluk...
Çantamı, yatağımın hemen yanında yerle buluşturduktan sonra bedenimi yatağa fırlattım. Gün boyu o kadar çok düşünmüştüm ki kafamın içinde tedirgin ve kızgın hayvanların bulunduğu bir safari varmış gibi hissediyordum.
Sanki büyük bir arazi aracının içindeydim ve her saniye başka bir hayvanı görüyor, yeni bir çevre keşfediyordum. Bir an çölde, bir sonraki an kutuplarda, ardından yağmur ormanlarında gibiydim. Duygularım, düşüncelerim birbirine karışmıştı. Ne yapacağımı, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Gözlerim hala duvarımda asılı olan çerçeveye kaydığında bu sabaha, onu ilk gördüğüm ana, gittim bir kez daha. Sonrasında ise yukarı kıvrılan dudaklarının benim adımı anmasına...
❛❛Dudaklarından ismimin dökülmesi, beni büyük bir bozguna uğratırken sadece başımla onaylayabildim onu. Gülümsemesi büyürken bitişiğimdeki sıraya oturdu ve çantasını karıştırmaya başladı.
Bakışlarım tahtaya sabitlenmişken bir an önce derse odaklanabilmeyi umdum. Fakat bu umudum da birkaç saniye içerisinde tökezlemişti. Gözlerim, sıraya defterini ve kalemliğini bırakmış, defterinin ilk sayfasına renkli kalemiyle öğretmenin tahtaya yazdığı başlığı yazan kıza takıldığında ise umudum, beyaz bayrağı havaya kaldırmıştı.
Ne oluyordu? İsmimi nereden biliyordu? Resmimdeki kıza nasıl bu kadar benzeyebilirdi?
Bu sorulara daha nicelerini eklerken kağıdın üzerinde gezdirdiği kalemi tutan parmaklarını izliyordum. Dalgalı saçlarından parmaklarının üzerine düşen kısmı elinin tersiyle omuzlarının gerisine bıraktıktan sonra yerini koruyan gülümsemesiyle defterini benim önüme ittirdi.
Bakışlarım, güzel el yazısıyla renkli yazılmış başlığı geçip sağ üst köşeya kurşun kalemle yazılmış silik yazıya değdiğinde ders başladığından beri kaçıncı şokum olduğunu şaşırmıştım.
"Teneffüste bana okulu gezdirir misin Renjun-ah~?" yazısı, gözlerimin defter ve onun arasında mekik dokunmasıyla sonuçlanmıştı. Titreyen ellerime rağmen stresten oynadığım kalem, parmaklarım arasında hız kazandı. Gözlerimi, gözlerine sabitlediğimde karşılaştığım ufak parıltılar çoktan emirleri altına almıştı beni. Tek yapabildiğim, başımı yavaşça sallamak olmuştu.❜❜
Derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım. Bütün teneffüsü ellerim ceplerimde yanımda heyecanla beni dinleyen, fark ettiği şeyleri gülerek bana gösteren o kızla beraber geçirmiştim. Her zaman uzun olan teneffüs bir anda neden o kadar kısalmıştı ki?
Gülümsemesi ve ışıldayan gözleri aklıma gelince istemsizce mırıldandım. "Hyunjin. Kim Hyunjin."
Adının yanına birçok şey getirebilirdim. Sevimli yanakları, nazik ama bir o kadar da sert kişiliği, düşündüğü şeyleri söylemesi, gün boyu süren heyecanlı hareketleri...
Kaşlarım kendiliğinden çatılırken tabloda olan gözlerim kısılmıştı çoktan. Sırtımı yatağımdan ayırdım ve ayaklarımın üzerine bastım. Temkinli adımlarla tabloya adımlarken her adımda biraz daha çatılıyordu kaşlarım. Nefesim daralıyor, bilinmezlikte kayboluyordum.
Kişiliği, onu çizerken aklımdan geçen şeylerden oluşuyordu. Tesadüflere inanırdım ama bu kadarı fazlaydı. Bile isteye böyle bir şeye kalkışsam bile bu kadarı olmazdı, olamazdı.
Büyükannemin beni çağırışı kulaklarıma doluyordu fakat en ufak bir harekette bulunamıyordum. Gözlerimi ondan ayıramıyor, ciğerlerimi oksijen ile dolduramıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
muse ❧ renjun ✅
Fanfiction❛❛O... Hayallerimden daha güzeldi.❜❜ Tüm hakları saklıdır. Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükkanı'ndan satın alınmıştır.