Her canlının en azından bir korkusu vardır. Korkunun ne derecede olduğu, etkileri, nedeni ve neyden korkulduğu değişse de derinlerde korkularımız vardır. Kimisi korkularının üzerine gider, kimisi korkularının esiri olur. Bu ayrıma cesaret ve korkaklık denir.
Korkular, yaşanmışlıklar, psikolojik sıkıntılar kabusa yol açan etkenlerdendir. Cesurca bunların üzerine gitmek de onlarla yaşamayı öğrenmek de insanın elinde olan bir şeydir.
İnce yollar çizerek tenimde kayan ter damlalarını, üşüyen ve titreyen bedenimle tezatlık yaratan gözyaşının yakıcılığını yanağımda hissedebiliyor, gözlerimi kırpmaya dahi korkuyordum.
Her yıl, bugün o anı tekrar ve tekrar yaşıyordum. Her yıl, bugün gün aymadan gittiğim mezarlıkta güneşin batışını ailem ile izliyor, her şeyi onlara anlatıyor, akşama doğru yanıma gelen büyükannem eşliğinde ateşler içerisinde eve geri dönüyordum.
Yüzümdeki ıslaklıkları, ince kazağımın koluyla silerken ayaklarımı yatağımdan sarkıttım. Telefonumdan saati kontrol edip kurduğum alarma yaklaşık yarım saat olduğunu fark edince banyonun yolunu tuttum.
Üzerimdekiler, kirli sepetindeki yerini teker teker alırken suyun sıcaklığını ayarladım kendime göre. Birkaç saniye sonra suyun altına girdiğim an ıslandığı için alnıma yapışan saçlarımı geri ittim. Tepemden akan sıcak suyun aksine buz gibi soğuk olan fayanslarla kaplı duvara yasladım sırtımı. Gözlerimi yumarak içime çektiğim nefes beraberinde kabusumu da getirdi.
Ailemle birlikte geçirdiğim son tatilde başlamıştı her şey. Çin'e, doğduğum yere, birkaç akrabamızı ziyarete gitmiştik. Akrabalarımızın gülüşüme sesleri, bahçeden gelip kulağıma dolarken annemle oyun oynuyordum ben.
Her şey çok güzeldi. Annemin grip olmasına rağmen gülümseyerek bana eşlik etmesi, benim ona arabalar hakkında, babamdan öğrendiğim, bilgilendirmeler yapmam, her söylediğimin ardından annemin 'aigo! Benim oğlum çok akıllı.' diyerek saçlarımı okşaması ve mutfaktan gelen yemek kokuları...
Ben annemle kıkırtılar eşliğinde oyunuma devam ederken burnuma gelen yanık kokusu ile gözlerimi etrafta gezdirirken "Anne, yemek!" diye mırıldanmayı da ihmal etmemiştim.
"Evet bebeğim, birileri yemeği yaktı sanırım." demişti dolu burnunu sertçe içine çektikten sonra. Annemin boğuk çıkan sesi kahkaha atmama sebep olurken annemin beni yere yatırıp gıdıklamaya başlaması dudaklarımdan dökülen neşeli bir çığlık eklemişti kahkahalarımıza.
Kısa bir süre sonra kokular daha yakından gelmeye başlamış, aşağıdan gelen kahkahaların yerini çığlıklar almıştı. Neler olduğunu anlamak için etrafıma bakındığımda alt kata inen merdivenlerden yükselen alevler görüş açıma girmiş ve büyük bir çığlık atmama sebep olmuştu. Annem şokun etkisiyle gözlerini alevlerden alamazken ben annemin gözlerine yansıyan alevlere bakıyordum endişe ve korkuyla.
Ciğerlerimi yakan duman, anneme seslenişlerimi öksürüklerle bölüyor, titreyen ellerim annemi sarsarak kendisine getirmeye çalışıyordu. Kısa sürede şoktan çıkan annemin beni göğsüne çekip neler olduğunu görmemem için gözlerimi kapatması ona daha çok sokulmama sebep olurken dışarıdan gelen çığlıklar beynimin içini dolduruyordu. Annem, öksürükleri arasında babama sesleniyordu. Babam ise bir yandan sakin olmamızı, alevlerden uzak durmamızı söylüyor, diğer yandan 'bırakın beni!' diye bağırıyordu. Sesleri ayırt etmek de zorlansam bile annemin ve babamın sesini duymak için büyük bir gayret gösteriyordum.
Annemin beni sakinleştirmek için kulağıma fısıldadığı "Her şey güzel olacak." , "Seni kurtaracağım buradan." sözleri, saçımı okşarken koşuşturması anneme sardığım kollarımın sıkılaşmasına sebep oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
muse ❧ renjun ✅
Fanfiction❛❛O... Hayallerimden daha güzeldi.❜❜ Tüm hakları saklıdır. Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükkanı'ndan satın alınmıştır.