15 Kasım, 2010.
.
"Yardım edin!" Ağaca sıkıca sarılmıştı düşmemek için. Siyah uzun saçları yüzünü kapatırken, korkuyla kapatmıştı gözlerini. "Allah'ım." Dala daha çok sarıldı. "Ölmek için çok küçüğüm." Daldan bir çatırdı sesi geldiğinde korku dolu bir çığlık daha attı. "Ölüyorum vallahi."
"Ne yapıyorsun sen orada?" Sesiyle korku dolu gözlerini araladı, karşısında gördüğü kıvırcık saçlı çocuğa kaşlarını çattı. "Güneşlenmeye çıktım gerizekallı. Hâlâ hâlâ ya! Görmüyor musun? Ölüyorum burada."
Çocuk kalın kaşlarını çatarak, karşısındaki üstü başı çamur içinde ağaçtan düştü düşecek olan kıza bakarak kafasını iki yana salladı. "Ne halin varsa gör." Elindeki topuyla ilerlemeye başlamıştıki, kız kırılmaya başlayan dalla ağlayarak bağırdı. "Lütfen yardım et, lütfen."
Çocuk topu yere hizalayarak ağacın altına ilerledi kollarını açarak. "Atla tutarım seni." Kız tereddütlü bir şekilde dudağını ısırdı. "Düşürürsün." Mırıldanarak dolan gözlerini kırpıştırdı.
"Söz düşürmem. Delikanlı sözü."
"Tut tamam mı?" Kızın kedi gibi çıkan sesine çocuk gülerek başını salladı. "Tutarım."
Kız kuşkuyla çocuğa baktı. Kızın ona bakan kararsız gözlerine çocuk derin bir nefes alarak bağırdı. "Bana güven." Elma ağaçlarının olduğu bahçede sesi dağıldı. Çocuğa göre çok güçlü ama çelimsiz olan kollarını salladı. "Hadi kızım seni bütün gün bekleyemem."
Kız korkarak gözlerini kapattı. Kendini boşluğa doğru bıraktığında, bir iki saniye sonra yumuşak bir şeyin üstüne düştüğünü hissetti. Acıyla bağıran sese kadar neyin üstünde olduğunu fark edememişti. Gözlerini yavaşça açtığında biraz önceki çocuğun üstüne düşmüş. Üstüne düşmekle kalmayayıp çocuğa yaralamıştı. Çocuk acıyla başını tutarken kız yutkundu.
Hızlıca çocuğun üstünden kalkarak yüzüne doğru eğildi. "Aptal!" Çocuk acıyla gözlerini açarak yüzüne değen saçları üfledi, huysuzlaşmıştı. "Saçların çok rahatsız edici." Diye mırıldandı çocuk. "Çek şunu yüzümden."
Kız duraksadı. Beline kadar gelen siyah saçlarını seviyordu. Yerde acıyla kıvranan çocuğa elini uzattı. "Zırlayıp durma." Eğilip çocuğun kolundan tutarak kaldırmaya çalıştı. "Çok ağırsın."
"Sen fazla güçsüzsün."
Çocuk yerden destek alarak ayağa kalktı, kıvırcık saçlarından akan kanla kız çığlık attı. "Ay başın kanıyor." Çocuk yüzünü buruşturarak sarsak adımlarla yerdeki topu aldı ve kıza döndü. "Bir daha karşıma çıkma." Başını tuta tuta ilerlerken, kız silkenerek ona koşarak yetişti. "İsmin ne?"
"Seni ilgilendirmez."
"Farklı bir isimmiş."
Çocuk sinirle durarak kaşlarını çattı. "Kızım şaka mısın sen!" Kızın iri gözleri daha çok alayla açıldı. "Yok." Dedi uzatarak. "Gerçeğim. Halis mulis Türk malı."
"Git başımdan ufaklık."
"Ne ufaklığı be! 10 yaşıma girmeme bir hafta var benim."
"Çocuksun hala!"
"Gören bakan seni 30 yaşında adam sanır. Ergen seni." Kız sinirden kızaran yanaklarına inat çocuğa doğru bağırdığında, çocuk kızın alnına fiske attı. "Aptal ufaklık."
"Kıvırcık domuz!"
"Şuna bak!" Çocuk yüzünü buruşturdu. "Üstün başın çamur içinde. Kız olduğunu bile zor anladım."
Kızın ağzı şaşkınlıkla açıldı. "Hah!" Üstüne baktıktan sonra çocukla buluştu gözleri. Siniri biranda uçup gitmişti. Ona bakan yeşil gözlerine bakarken gülümsedi. "İsmin ne?"
"Arsız mısın kızım?" Çocuk ofladı. "Çattık ya!"
"İsmini söyle söz rahat bırakacağım."
"Şafak."
Kız kocaman gülümseyerek elini uzattı. "Bende.." Tam ismini söylüyorduki Şafak sözünü kesti. "Umrumda değil." Kıza son kez bakış atarak, ilerlemeye başladı.
Kız siyah uzun saçlarını eliyle havalandırdı. Aklında yankılanan cümleyle omuzları düştü. Saçların çok rahatsız edici.
Kız, o saatten sonra asla saçlarını uzatmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A'şk • Texting
Short StorySapık: Kıvırcık buklelerini seviyorum. Sapık: Senin aksine gerçekten saçlarını seviyorum. Sapık: Elaya çalan gözlerini. Sapık: Kaşının kenarındaki küçük beni. Sapık: Gülünce kısılan gözlerini. Sapık: Herkes senin okulda ki halini seviyor. Sapık: Am...