12.Bölüm (Geçmişin Tozu)

450 121 16
                                    

BİR YIL ÖNCE
MIRAJANE

Çok sıradan bir gündü ve can sıkıntısından ölmek üzereydim. Müşteriler arasında ilgi çeken kimse yoktu ve herkes sakindi.

Belli etmesem de kaos seven biri olarak benim için sessizlik sinir bozucuydu. Eğer barda çalışıyorsa bir iki aksiyon görmek istiyor insan.

Kinana'nın bardakları silmesine yardım ettikten sonra yeni gelen müşteriyle ilgilenmek için ona doğru ilerledim.

Sarışın bir adamdı ve gözünde yıldırım şeklinde bir yara vardı. Harry Potter'dan fırlamış gibiydi. Sanki Voldemort Harry'den sonra ona da uğramıştı da asa elinden kayıp alnı yerine gözünü hedef almış gibi bir işaretti gözündeki.

Aklımdan geçen bu düşünceyle adama daha sıcak gülümseyip "Hoşgeldiniz." dediğimde onun beni yeni fark etmiş bir hali vardı. Oysaki bir kaç dakikadır önünde dikiliyordum.

Ciddiydi ve sesime karşılık sadece "Aa." dedi. Aa mı? Bu ne zamandan kalan bir selamlama şekli, taş devrinden mi?

Ama yine de bu tavrının çekingenliğinden olduğunu yanağındaki ter damlasından fark edince gülümsemeden edememiştim.

İstediği içkiyi söylediğinde hazırlamak için giderken onun o yakışıklı suratında düşünceli bir hal olduğunu fark ettim.

Kaşları çatıktı ve sanki her an biriyle kavga edecekmiş gibi bakıyordu. Vitrindeki bardaklar bu bakışlarla çatlamadılarsa hiçbir şeyle çatlamazlardı belki de.

Elimde olmadan onu izlediğimde telefonunun çalmasıyla sinirlenmişe benziyordu. "Bir huzur verin!" diye sitem ettikten sonra telefonu açtı ve dinlerken elini alnına koyup başını ovmaya çalıştı.

Baş ağrısını geçirmek için ovması gereken yerlerden çok uzaktaydı parmakları. Gülümsedim çünkü bu sitresli ve sinirli hali bana fazlasıyka çekici gelmişti.

Aksi bir ihtiyar gibi davranıyordu. "Size söyledim zaten! Beni delirtmeye mi çalışıyorsun sen? Madem sözümü dinlemeyecektin neden bana sordun? Ne istiyorsan onu yap! Gerçekten tam bir serserisin. Bix... Sana hayır dedim! Ölmek mi istiyorsun, bu senin için bile tehlikeli. Kendine fazla güveniyorsun. Aah, senin çenenle aşık atamam, pes ediyorum. Ne halin varsa gör."

Telefonu kapattığı gibi gözlerini de kapatmıştı. Durmuş öylece bekliyordu. Kendime engel olamadım ve içkisini önüne bıraktıktan sonra parmağımı iki kaşının ortasına bastırdım.

Şaşkınlıkla açılan gözleriyle bana baktığında gülümseyerek "Rastgele başını ovmak ağrılarına çözüm olmaz." dedikten sonra parmağımla o noktaya masaj yaparken "Burası Yintang bölgesi, üçüncü göz olarak da bilinir. Baş ağrısına ve göz yorgunluklarına iyi gelir." dedim.

Suratındaki sertlikten ödün vermeden eliyle parmağımı tutup indirdiğinde yine gülümsedim ve tuttuğum elinde baş parmağı ile işaret parmağı arasındaki noktayı bulup elini daha sıkı tuttum.

"Bak. Burası da He Gu noktası, sadece baş ağrısı değil, gerginliğe de çok iyi gelir."

Suratımdaki gülümsemeden ödün vermiyordum çünkü somurtursam bu aksi Harry'i yumuşatmak için girdiğim savaşı kaybedeceğimi biliyordum.

Ciddi bakışlarını bir süre üzerimde gezdirdikten sonra "Gerçekten işe yarıyor mu?" diye sordu. "Şu noktalar."

Omuz silkip "Doğru parmaklar doğru masajı yaptığı sürece işe yaradığını söyleyebilirim." dediğimde ellerine bakıp sessizce "Doğru parmaklar demek..." diye mırıldanmıştı.

Ev Kokulu Bar (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin