14.Bölüm (Manzara Tepesi)

519 122 28
                                    

Laxus arabayı manzara tepesine sürerken fazlasıyla gergindi ve soğuk soğuk terliyordu. Gittikleri yerin annesinin öldüğü yer olduğu düşünülürse gayet doğaldı hissettikleri. Ölüm gününden beri de buraya sadece rutinleri halletmek için uğrardı genç adam.

Aksi halde tüm ev onu basıyormuş gibi üstüne çökerdi kocaman bir ağırlık. Bir türlü üstünden atamadığı bu hissi artık atması gerekiyordu belki de. Sonuçta annesini ondan çekip alan evin kendisi değil de acımasız bir hastalıktı.

Ayrıca ona söz vermişti... Laxus annesine bu eve kendisi için değerli bir kızı getireceğine dair huysuzca söz vermişti. Mira'dan daha uygun bir aday düşünemiyordu bu sözü yerine getirmek için.

"Laxus." Kafasını yanındaki güzel kadına çevirmişti genç adam. "Bir sorun mu var? Gergin görünüyorsun."

"Sadece biraz yorgunum, dün iyi uyuyamadım."

Elini Laxus'un bacağına koyduktan sonra "Keşke söyleseydin, daha sonra da gidebilirdik." demişti Mira.

Bacağına değen elin sıcaklığıyla gülümsemişti genç adam. "Bir yıl boyunca bekleyen tek kişi sen değilsin." Doğrudan gözlerine bakmıştı güzel kadının. "Zaten neredeyse geldik."

Elini çekerken kızarmıştı Mira, onunla başbaşa kalmanın düşündüğünden daha fazla etkisi olmuştu üzerinde. Heyecandan tüm vücudu kasılmıştı sanki. Yol boyu da bu heyecanı yaşamıştı içinde.

Arabadan inerken de eve girerken de aynı heyecan sarmıştı kalbini. Laxus ile başbaşa olma düşüncesi hayallerinin bile ötesindeydi halbuki. Ne ara gerçekle hayalleri arasındaki çizgi bu kadar incelmişti bilmiyordu bile.

Laxus etleri dışarı taşırken Mira mutfağa geçip bir şeyler hazırlamaya koyulmuştu. Malzemeleri birlikte almışlardı ve Laxus barbekü yapmak istediğini söylemişti. Bu durumda Mira da salata ve meze işini halledecekti. Ve tabii ki bir barmen olmanın en önemli yetkisini kullanıp içkileri de o seçmişti.

Bir an arsızca bu genç adam sarhoş olsaydı neler olurdu diye geçirmişti aklından Mira ama daha sonra bir yıl boyunca kaç kadeh içerse içsin sarhoş olmadığını düşünüp umudunu bu fikirden çabucak kesmişti.

Etleri pişirirken terlediği için tişörtünü çıkaran Laxus'a bakarak dudaklarını ısırmıştı, Mira. Genç adamın iyi bir vücudu olduğunu tahmin etmişti güzel kadın ama bu kadar iyi olduğunu görmek teninin cayır cayır yanmasına sebep olmuştu. Üstelik ona dokunmamıştı bile.

Bu sefer "Sen iyi misin?" diye soran kişi Laxus olmuştu. Bu soruyla bakışlarını doğrudan adama çevirip "Dalmışım." demişti. "Seni izliyordum da."

Gülümsemişti genç adam bu itiraf karşısında. Güzel kadının bu cesur yanını seviyordu ve onun tarafından beğenildiğini bilmek hoşuna gidiyordu.

Kadının hazırladığı güzel sofraya baktıktan sonra kafasını çevirip bir de manzaraya bakmıştı genç adam. Bu ev gerçekten insana huzur veriyordu. Tepede kalan ahşap bir evdi ve manzarası tüm şehri görüyordu. Dışarıda yere gömülü masası ve sandalyesi vardı. İçip sakinleşmek veya kafa dinlemek için ideal bir yerdi.

İkinci kez düşününce annesinin böyle güzel bir evde ölmüş olması içini ısıtmıştı Laxus'un. O da onunla aynı mazaraya bakıp aynı şekilde gülümsemişti sonuçta. Bunu bilmek bile onun kendini toparlaması için yeterliydi.

O bunları düşünüp gülümserken Mira ukalaca "Ben yanık sevmem haberin olsun." demişti. "Dalıp gitmenin sırası mıydı sence?"

Kendini çabucacık toparlayan Laxus etleri yanmaktan son anda kurtarmıştı ama bu uğurda bir iki sucuk feda etmek zorunda kalmıştı.

Ev Kokulu Bar (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin