[Jungkook'un Bakış Açısı]
''Jungkook hala uyanık mısın?'' Sesi benim kulaklarımda neredeyse fısıltılı, düşük ve hışırtılıydı. Cevap olarak hmmladım, uzanmak için hareketlendim.
Saatlerdir tekrar rastgele şeyler hakkında telefonda konuşuyorduk. Şimdi telefonda daha sık konuşmaya başlamıştık. Onun sesini duymak güzeldi. Beni normal hissettirmesini seviyordum. İlk zamanlardaki gibi gergin değildim; çok fazla kekelememi durdurmuştum, yükselmiştim.
Duvarımdaki dağınık posterlere baktım, zayıflığımda parlayan ay ışığı, krem renkli perdeden, donuk odamı aydınlatıyordu. Çoğunlukla sessiz, Taehyung'un kıkırdamaları ve aşağıdaki televizyon seslerini deneyimlemişti; neyse ki babam evde değildi.
''İlk öpücüğünü verdin mi?'' Bir süre sonra sordu. Utançtan kanın yanaklarımda toplandığını hissettim.
Tabi ki hayır.
Demek istediğim teknik olarak evet, önceden birini öptüm. Bunu hesaba katmak için yeterli gerçeklikte değildi. Hiçbir duyguya bağlı değildi ve öpücüğün ne demek olduğunu anlamak ya da olayın nasıl yapıldığını bilecek kadar bile büyük değildik.
On ya da on bir civarındaki zamanlarımı hatırladım. Yan kapıda bir çocuk vardı ve bir yaz yakınlaşmıştık. Annemin bir öğlen heyecanla eve gelmesini, yan tarafa yeni bir ailenin taşındığını ve oğlunun benim yaşlarımda olduğunu söylediğini hatırladım.
Sanırım o farklıydı. En azından benden farklıydı. İnek tipindeydi. Her zaman en havalı oyuncakları vardı, uzaktan kumandalı arabalar ve robotlar sürerdi, binlerce Lego'su vardı. Onun evine gittiğimi, korku içinde odasını taradığımı hatırladım. Görünürde odasında tamı tamına yüzlerce Lego koleksiyonu vardı. Odasına dağılmış oyuncak trenler, arabalar ve uçaklar vardı.
Bir yıldan fazla sürede yakın olduk, teknik olarak her zaman birbirimizin etrafındaydık. Bu onlar taşınana kadar, orta okula başlamadan önceydi.
Bir gün onların evine gittiğimi, arka bahçede genellikle yaptığımız gibi oynadığımızı hatırlıyorum. Aslında ne olduğunu hatırlamıyorum ama onun söylediği bir şeye gülmeyi bitirmiştik, annesinin bahçesinde bir çalının arkasında saklanıyorduk.
Tişörtümü kavradığını hatırlıyorum. Her zaman bana dostça övgüler yağdırırdı. Sonraki şeyi biliyordum, yakınıma eğildi, dudaklarını benimkine bastırdı.
Bundan nefret etmedim. Ama anlamadım. Sadece erkeklerin kızları öptüğünü zannediyordum ve eğer babası bu kadar yakın bulursa muhtemelen bir daha oynayamayacaktık.
Bu gerçek bir öpücük değildi. Yarım yamalak ve hızlıydı. Bu nedenle, bunu saymıyordum.
''Jungkook beni duydun mu?'' Taehyung alıcıdan sordu, beni düşüncelerimden kopardı.
''Evet duydum... Ve hayır, öp-öpmedim.''
Utangaçça cevapladım. Sessizce kıkırdadı, nefesini verdi.
''Buna inanmayı zor buluyorum. Eminim kızlar her tarafındadır~'' Hayır, aslında erkeklerden hoşlandığımı bilmiyordu. Önceden ortaya çıkacak bir şey değildi.
''Hayır. Çoğu zaman kimse bana önem vermiyor...'' Bu doğruydu. Gerekmedikçe kimse yumruk torbasına ya da yüzünde acımasız yorumlar olan birine ihtiyaç duymazdı, kimse beni kabul etmiyordu.
'' Eğer benimle şahsen buluşursan sana tüm dikkatimi veririm.'' soğukkanlılıkla söyledi.
Bazen benimle şahsen buluşmasının ya da her şeyin büyük bir iddia olduğundan endişeleniyordum.
Bununla ilgili düşünürken çok gergin oluyordum. Ama sanki ona gündelik bir olay gibi görünmüyordum.
''Ama cidden? Daha önce kimseyle çıkmadın mı?'' Sordu, sesi aniden benim aşk hayatıma ilgiliymiş gibiydi- ya da bu konuda eksik olan.
'' Önceden söyledim, çekici değilim tamam mı? Şimdi konuyu değiştirebilir miyiz lütfen?'' dedim, tonum sertti, ama ses tonum hala yumuşak ve titrekti. Güldü, iç çekti.
'' Bahse girerim son derece tatlısın.'' dedi.
'' Bahse girerim tatlısın ve sadece farkına varmamışsın. Bu utanç verici.'' Son yeri mırıldandı. Tekrar sıcakladığımı hissettim, battaniyeyi üstümden tekmeledim.
''Buluştuğumuzda hayal kırıklığına uğrayacaksın.'' fısıldadım.
''Sen delisin. Çok mutlu olacağım. Muhtemelen sana sarılıp boğacağım gibi. '' Devam etmeden önce durdu.
''Muhteşem olacak.''
_
Bu gece uyumak çok zordu.
Kim bilebilir kaç saat savurmaya devam ettim; huzursuzdum.
Taehyung'u düşünmeyi bırakamıyordum ve eminim yavaşça deliriyordum.
Bir noktada uyuya kalmıştım, sıradan şişe şakırdamaları ve babamın telefondaki yüksek sesine kadar. Kiminle konuştuğunu merak ediyordum. Muhtemelen onun düşük arkadaşlarından biridir. Her zaman borçlar hakkında tartışıyorlardı.
İç çektim, sesi yükselince diğer tarafa döndüm, tartışığı kişiye söylediği kelimeler sertti. Keşke çenesini kapatsaydı.
Yeteri kadar dinlendiğimi düşünmüyordum. Eğer yüksek sesi ve gece dörtte müzik olmasaydı, benim düşüncem. Gece yarısındaki bilinçli düşüncelerim olmasaydı. Annem ayrıldığından beri oluyordu.
Hayır, o ölmemişti; gitmişti.
Uzun süre, ona sinirliydim, sürekli her şeyde onu suçluyordum. Her zaman ona oğlunu arkada bir canavarla bıraktığı için kızıyordum.
Ama bazı noktalarda, şansım olsaydı benim de gideceğimi fark ediyordum. Ben de kaçardım. Tabi ki ebeveyn olsaydım kesinlikle çocuğumu bir pislik için bırakmazdım Ama şimdi onun neden gittiğini anlayabiliyordum.
Aptal kavgalarını hatırladım.
Annem gece gündüz aileye katkı olması için sıkı çalışıp eve para getirmeye çalışıyordu. Bizi beslemek ve başımızı bir çatının altına koymak için milyarlarca farklı işte çalışıyordu, gücünün yettiği her şeyi yapıyordu. Ama babam; tüm gün koltukta tembellik yapıyordu, içiyordu, sigara içiyordu ve yiyordu.
Annemin onda ne gördüğünü bilmiyordum. Bazen banyo yapardı ve temiz çift kıyafetler giyerdi ve yemin ederim yarım dakika , belki, muhtemelen onun ne gördüğünü görebilirdim. Ama nadiren görürdüm.
Ancak her zaman kötü değildi. Ben gençken daha iyi ve huzurlu şeyler olurdu. Babamın kenarlarda hırçın ve kaba olmasına neden olan zaman boşluğunda neler olduğunu merak ediyordum.
Bazen tekrar çocuk olmayı diliyordum; kaygısız. Tekrar masum ve mutlu olabilmeyi diliyordum.
Her şeyin farklı olmasını diliyordum.
22.07.2018

YOU ARE READING
Internet Friends [vkook] (Tr)
FanfictionBu kadar mı olacağız? Sadece ekranda kelimeler ve alıcı üzerinde boğuk bir ses? Thanks for permission:) @nerdyjimin DEVAM ETMEYECEK