1. Bölüm🌙

20 9 2
                                    

🙈🙉🙊

Sabah gözüme inen güneş ışığıyla ayağa kalktım. Güneşten ve sıcaktan pek hoşlanan biri olduğumu söyleyemeyemem.

Telefonumu elime alıp saate baktım. 8.30 olmuştu. Baya geç kalkmıştım kendime göre.

Sarsakça  yataktan sıyrılıp birkaç saniye gri laminantın üzerindeki ten rengi kilimi seyrettim. Sonra zor da olsa ayağa kalktım ve lavaboya doğru ilerledim.

Elimi yüzümü yıkadıktan sonra biraz daha kendime gelebilmiştim. Odama geçip bütün işleri Zeliha teyzeme bırakmamak adına ortalığı kendine getirdim. Kütüphanemi toplamak büyük zevklerim arasındaydı. Dolabımı da düzelttikten sonra spor çantamı kaldığım merdivenlere doğru ilerledim.

Merdivenleri inerken ağzımdan da şarkı mırıldanmakla meşguldüm. Mutfağa indiğimde 'sözde' annem olan Alev ablayla göz göze geldik. Kendi dünyamda ona bu şekilde seslensem de babam bu işte çok katı kurallara sahipti. Örneğin bir kere ona yanlışlıkla bile olsa abla desem beni bir hafta kendi annemi görememekle tehdit ediyordu ve bunu cidden tehditle bırakmıyordu.

"Günaydın anneciğim!" dedim yalancı gülüşümü suratıma yerleştirirken. O da bana aynı şekilde karşılık vermişti.

"Günaydın güzelim." dedi babam ben spora giderken kullandığım detoks ürünlerimi dolaptan çıkarırken. Yanıma 1.5 litrelik su da alıp babama cevap verdim.

"Ben spora gidiyorum." dedim gülümseyerek.

"Erkan'a söyle bugün de işe geç kalmasın." dedi babam her zamanki asabiliğiyle.

"Peki." dedim sondaki i harfini uzatarak. Zeliha teyzemin yanağına ufak bir öpücük kondurup evden çıktım. Bu evde tek değer verdiğim insan oydu.

Kulaklığımı takıp rastgele bir müzik açtım. Gittiğim spor salonu bize ait olan Aykutalp Spor Salonu'ydu. Sinirden elimi sıktım. Aykutalp Holding, Aykutalp Otel, spor salonu, Aykutalp İnşaat... Bunun gibi bir sürü saçmalık. Her şeyi maddiyata bağlayan bir babanın sahip olduğu maddi değerler. Çok saçma değil mi? Bir babanın 17 yaşındaki kızına veremediği sevgiyi maddiyata ve sırf onunla parası için onunla evlenmiş bir kadına vermesi...

Gözüm dolsa da aldırmadım. Ben ağlamamayı öğrendiğimde 12 yaşındaydım. Annem elindeki bavulla evden giderken öyle ağlamıştım ki. Kendinizi benim yerime koyun. Kendinden 10 yaş küçük bir kadınla eşini aldatan bir babanız var. Anneniz tam 3 yıl senin mutluluğun ve huzurun için her şeye gözünü yumuyor.  Aklınıza gelen Her Şeye...

Size emin olun annem o kapıdan giderken öyle ölmek istedim ki. Allah'a öyle bir yalvardım ki Allah'm ne olur dedim,ne olur şu an şu saniye al canımı. Yemin ederim öyle bir bağırdım ki canımı al diye. Öyle canım yandı ki böyle bir şeyin tarifi yok. Öyle yalvardım ki, öyle yalvardım ki Allah'a ama olmadı ben ölmedim, ölemedim. İntiharı düşünmemek için her şeyi yaptım. Ama yalan söylemeyeceğim çok geçti aklımdan intihar etmek. Bazen hala da geçiyor. Ama şöyle bir gerçek var. İster inanın ister inanmayın dine, tanrıya ne bileyim bir şeylere inancınız olmasın, ki benim var. Ama ne olursa olsun size bir can verilmiş, tabi siz bunu kendi kendine oluşmuş olarak da yorumluyor da olabilirsiniz tercih sizin. Ama sizde bir emanet var. Siz o en feci anı yaşayana kadar o bedene sahip çıkmak zorundasınız. Her canlı ölümü tadacaktır. Siz ne yaparsanız yapın. Ama eğer şu an hala nefes alabiliyorsanız bir ümit vardır, daha çok erkendir her şeye. Asla ümitsizliğe kapılmayın, çünkü gün doğuyorsa ne bileyim şu an sen bunları okurken yağmur yağıyorsa, üşüyorsan, sıcaktan çok bunalmış olsan bunları hala hissedebiliyorsan halinden memnun ol. Çünkü senin hala yaşamanı isteyen biri var. Dolu dolu geçir her anını. Bol bol gülümse, pozitif ol, kalp kırma, iltifat et, sevgi saç etrafına. Çünkü şu an senin yerinde olmak isteyen o kadar insan var ki. Hastane penceresinde öylece senin yerinde olmak isteyen. Nefes almak için boğazını tutan, şu an elinde ilaç olan ne bileyim ölüm döşeğinde olan. Bir saniye gözlerini kapa. Sen o gözünü tekrar açtığında birçok insan hayatına veda etmiş olacak. O gözünü kapatmasan bile binlerce kişi ölecek. Az önce sen de ölmüş olabilirdin, şu an bile ölme şansın var. Bilemezsin ki. Ama kalk ayağa ya da otur yerinde ne bileyim. Kendi kendine gülümse. De ki ben kaç kere acı çektim, kaç kere canım yandı, içim gitti. Ben hep atlattım bunları de. Yapamayacağım bir şey yok de. Kendine güven. Kalk bir aynaya bak. Saçların uzun mu, kısa mı, boyun çok mu uzun,çok mu kısasın, kilolu musun, kemiklerin gözükecek kadar zayıf mısın? Sen yemin ederim o kadar güzelsin ki bunların hiçbirinin önemi yok. Çünkü sen çok özel bir ruha sahipsin, çünkü senden başka bir tane daha yok. Sen kendine iyi bak, senin ruhun bana, bize lazım.

Kafamdaki düşünceler daha hızlı mekik çekmemi sağlıyordu. Üstümdeki kıyafet rengi dönen bir kıyafetti. Kuruyken üstünde haydi devam pes etmek yok yazıyordu, yeterince terlediğimde rengi değişerek hadi artık eve yazıyordu. Aynanın karşısına geçip kendime baktım. Artık ev vakti diye mırıldandım kendi kendime. Ya da olmayadabilir. Kulaklığımı çıkartıp kendime ait odaya ilerledim. Erkan Abi bana bakıp gülümsedi, ona tabiki babamın dediğini iletmeyecektim. Ilık bir duş alıp odama ilerledim. Günlük kıyafetlerimi çıkardım. Yanıma yedek olarak siyah salaş bir elbise getirmiştim. Saçlarımı tarayıp, yüzüme hafif bir makyaj yaptım. Telefonumu elime alıp Serdar Abi'yi aradım.

"Serdar Abi benim arabayı getirebilir misin bizim spor salonuna rica etsem?"

"Tabiki hanımefendi hemen getiriyorum."

"Tamamdır." dedikten hemen sonra telefonu kapattım. Annemi aradım.

"Alo Tülin Hanım sizinle mi görüşüyorum." dedim tatlı bir ses tonuyla.

"Efendim güzelim." diye karşılık verdi annem.

"Dükkana geliyorum haberin ola istediğiniz bir şey var mı benden?"

"Yok annem sen gel yeter ki." derken Güneş atladı ordan.

"Abla çikolata ve cipsi al." diye bağırdı.

"Sus bir Güneş. Sen gel yeter annem." dedi annem.

"Tamamdır hadi görüşürüz." deyip telefonu kapattım.

Arabam da gelmişti. Serdar Abi arabadan inip benim ön koltuğa binmemi bekledi. Teşekkür ettikten sonra arabaya binip emniyet kemerini taktım. Güneş gözlüğümü torpido gözünden çıkartıp gözüme taktım. Bu arada söylemeyi unuttum. Arabam siyah bir Honda Civic Hatchback. Küçüklükten beri, büyük bir Honda hayranıyım.

Güneşim benden bir şey ister de ben yapmaz mıyım? Arabayı bizim alışveriş merkezinin olduğu yere doğru sürmeye başladım. Annem evi terkederken Güneş  annemin karnındaydı. Güneş hiç baba sevgisi görmedi. Bir an kendimden tiksindim. Bencilin tekiyim belki de. Ben hiç olmazsa biraz da olsa tattım o duyguyu. Sinirden kahkaha attım. Kimden bahsediyorduk biz. Ali Aykutalp'den mi? O paradan başka hiçbir şeyi düşünmezdi. Her ay Güneş'e para yolladığı için kendini dünyanın en iyi babası olarak görmekten çekinmez üstelik. Bana her hafta harçlık verirken de öyle tabi. Alışveriş merkezine girdiğimde kafamdaki düşünceleri yuttum. Plakayı gören vale arabaya doğru koştu hemencecik. 34 GA 2001. Anahtarı ona verdikten sonra içeri girdim. Birkaç kişiye selam verdikten sonra asansöre binip marketlerin bulunduğu en alt kata indim. Markete girdiğimde kasadaki kızlara gülümsedim, onlar da bana aynı şekilde karşılık verdiler. Ama gözüme başka biri çarptı. Aleyna'nın kasasında başka biri vardı.

Ben Gece Aykutalp. 17 yaşında bir liseliyim. En sevdiğim renk siyah. Honda sevdalısı biriyim. Geceye aşık bir kızım. Derslerim oldukça iyidir. İnternette binlerce takipçim var. Bu yaşıma kadar onlarca belki yüzlerce kez çıkma teklifi aldım. Sadece bir kez sevgilim oldu. Benim için hayatımın ufak da olsa yaptığım hatalar kısmında. Ben hiç aşık olmadım. Evet birinden hoşlanmadım bile. Hayatımda birçok yakışıklı erkek oldu. Ama hiçbirine karşı bir şey hissetmedim. En ufacık bir his bile. Ama şu an karşımdaki 1.90 boylarında, esmer, yeşil gözlü, esmerliğine tezat güneşten midir bilinmez açık kumral saçlı çocuk bana ilk defa dedirtti ki "Kalbime bir kelebek kondu. Siyah bir kelebek. Bana umut oldu, bana yaşama sevinci verdi. Bir saniye de olsa zaman dursun  istedim. Onu daha fazla görebilmek için."

Gözlerimi zor da olsa ondan aldım. Uzun süre nefes almadığımı şu an derin bir nefes aldığımda hissettim. Nefesimi kestin be çocuk.

Güneş de benim gibi tam bir Karam hastasıdır. Özellikle o çocuğun kasasının olduğu yerin arkasından market arabası aldım. Son kez sırtına bakabildim. Abur cuburların bulunduğu bölüme doğru ilerledim. İlk önce arabaya 10 tane Karam attım. Bakmayın öyle bu bize anca yeter.

Sonunda araba ağzına kadar dolmuştu. Son kez bir paket daha cipsi attıktan sonra onun kasasına doğru ilerledim. Göz göze geldik. Size yemin ederim gözleri harika, harika ötesi. Gözlerimi uslucana isim kartına indirdim. Suratımda silemediğim bir gülümseme oluştu.

İsmi Mert'miş. Mert Altınay.

02.08.2018❤
23.24💎

Sıcak Çikolatam GibisinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin