otuz bir (vkook özel)

865 75 51
                                    


Orta büyüklükteki odanın camına çarpan dalın ve dışarıda hakimlik kurmuş rüzgarın güçlü sesi, odadaki televizyonun sesine karışıyordu.

Etrafta tatlı bir koku vardı. Televizyonu izleyen kişi bu kokuyu aldığında gözlerini genişletti ve gülümsemesine engel olamadı. "Sürpriz derken bana en sevdiğim çöreklerden alacağını düşünmemiştim Jungkook. Sen cidden harikasın~"

Bir süredir mutfakta tabak çanak işleriyle uğraşan Jungkook, en sonunda büyük bir tabağın içindeki rengarenk çöreklerle birlikte salona geçti ve kendisine mutlulukla bakan Taehyung'a kocaman gülümsedi.

"Hasta olduğun zamanlarda çorbadan başka bir şey yiyemiyordun. Bende çörekleri ne kadar sevdiğini bildiğimden sana bunları aldım."

Taehyung ne dese bilemiyordu. Jungkook'la tanıştığı günden beri onun bu ilgisine aşıktı. "Biliyorsun, her istediğimi bu kadar önemsemene gerek yok~" dedi Taehyung mahcup bir şekilde.

Jungkook tebessüm etti ve Taehyung'un elini kendi avcuyla birleştirdi. "Ben sevdiğimi mutlu etmek isteyen biriyim. Bunu bana çok görmezsin, değil mi?"

Bu sözden sonra ikisi de kızarmıştı ve Taehyung, kalp atışlarını düzeltmesi umuduyla gözlerini hızla Jungkook'dan çekip çöreklerden birini yemeye koyulmaya karar vermişti.

Ama Jungkook sessizlikten hoşlanmazdı. Bu yüzden avcunun içindeki eli okşarken sordu. "Jimin'le konuştun mu?"

"Konuştum, yakında bu olayların biteceğini söyledi." dedi Taehyung mutlulukla. "Ayrıca Jin ve Yoongi'de birbirlerine gün geçtikçe daha çok bağlanıyorlar. Aralarındaki aşk musallatı çözebilecek kadar güçlü."

Jungkook kafasını salladı ve yanağını Taehyung'un omzuna yaslayıp mırıldandı. "Umarım onun dediği gibi yakında biter. Çünkü seninle sırf bu konuyu konuşmaktan sıkıldım."

"Ne demek bu şimdi?" Taehyung şaşkınca Jungkook'a baktı ve kendisine tatlı tatlı bakan gözleri gördü.

"Biliyorsun..." dedi Jungkook, Taehyung'a daha çok yanaşırken. "Bu olaylar kişisel hayatımızı çok daralttı. Yani... senle benim, bizim hayatımızı..."

Ardından Jungkook, utangaç bakışlarını Taehyung'a yöneltti. "Seni seviyorum hyung. Bu yüzden konuşabilecek daha çok şeyimiz olmasını istiyorum. Bunu senle tanıştığımız günden beri düşünüyorum. Jin'e yardım etmek istemen çok güzel bir şey ama sanırım benim de senin yardımına ihtiyacım var."

Taehyung irileşmiş gözleriyle Jungkook'a baktı. Onun ilk defa bu kadar ciddi konuştuğunu görmüştü. İkisi bir süredir çok yakınlaşmış olsalar da Taehyung, ona hak ettiği ilgiyi vermediğini fark ediyordu.

Tanışmalarından bu yana belki yıllar geçmemiş olabilirdi ama şimdiden ikisi de birbirlerinin her şeylerini biliyorlardı. Aslında Taehyung böylesine iyi kalpli bir insanı hak ettiğinden bile emin değildi. Jungkook, ona zorunlu olmadığı halde oldukça iyi bakmış ve onun şimdiki sağlıklı haline gelmesi için elinden geleni yapmıştı.

Halbuki onları tanıştıran tek şey Jungkook'un, Jin'in istediği telefon numarasını çözme girişimiydi. Şimdi ise ilişkilerinde oldukça ilerleme kaydetmişlerdi ve Taehyung sonunda gerçek aşkı bulmuştu.

"Jungkook." dedi önündeki gözlere bakarken. "Seni öpebilir miyim?"

Küçük olan itiraz etmedi, kim sevdiğinden gelen böyle bir teklifi geri çevirebilirdi ki? Uysal bir çocuk gibi kafasını salladı ve gözlerini kapattı.

Taehyung dudaklarını önündeki dudaklarla birleştirirken aklında dönüp duran düşüncelerine bir türlü son veremiyordu. Jungkook haklıydı, o ruhlar sadece Yoongi'nin değil ona yardım edenlerin de hayatlarını sıkıntıya sokmuştu. Bu işin bir an önce bitmesi gerekiyordu ve bunun için herkesin birlikte iş birliği yapması lazımdı.

Düşünecek çok şey olsa da Taehyung bu mükemmel anı bozamazdı. Bu yüzden düşüncelerini bir yere kaldırarak sadece Jungkook'a odaklandı. Onu seviyordu. Bütün bu kötü olayların içinde Jungkook, Taehyung'u rahatlatıyor ve ona yalnız olmadığını hatırlatıyordu. Bu yüzden Taehyung her zaman ne kadar şanslı olduğunu düşünürdü.

Dudaklar ayrıldığında Jungkook utangaç bir gülümsemeyle Taehyung'a baktı. "İlk öpücüğümüz için sence de biraz geç kalmadık mı?"

"Evet ama diğerleri bu kadar geç olmayacak~" dedi Taehyung tebessüm ederken. O sırada ise bu büyülü anı bozmaya fırsat kolluyormuşçasına çalan telefon, ikilinin masadaki cihaza bakmasına neden oldu.

Ekranda 'Polis Namjoon' yazısını gören Taehyung, hiç beklemeden telefonu aldı ve kulağına dayadı. "Namjoon hyung?"

Hattın öteki tarafından ses cızırtılı geliyordu ve yolda giden bir arabanın sarsıntıları duyuluyordu. Namjoon en sonunda derin bir nefes aldı ve polis olmanın getirdiği emin sesiyle konuştu. "Taehyung, derhal buraya, Yoongi'nin evine gelmeniz lazım. Çok kötü şeyler oluyor. Şuan ben, Jin ve Jimin yoldayız. Hoseok da bizi orada bekliyor."

Taehyung tam olarak ne olduğunu anlamadığı için Jungkook'la birlikte birbirlerine şaşkınca bakıyorlardı. "Tam olarak anlamadım Namjoon hyung. Çok kötü şeyler derken neler oluyor?"

"Ruhlar..." Namjoon'un sesi gittikçe kısılıyordu. "Onlar çıldırmış. Yoongi ilk defa yardım istemek için bize haber yolladı, demek ki çok kötü şeyler oluyor. Fırtına çıktı, rüzgar şiddetlendi ve gök gürlüyor. Sanırım bu işi bitirmek için daha fazla geç kalmamamız lazım. Lütfen hemen gelin, bizimle evin uzağındaki büyük ağacın altında buluşun. Jin'i tek başına gitmesinin tehlikeli olduğunu söyleyerek zar zor tutuyorum..."

"Olamaz..." Jungkook da telefona kulağını yasladığı için her şeyi duymuştu. Hemen ayağa kalktı ve Taehyung'da telefonu kapatıp onu arkasından takip etti. Jungkook endişeyle ona bakarken sordu. "Yoongi'ye bir şey olmamıştır, değil mi?"

"Bilmiyorum." dedi Taehyung üzüntüyle. "Ama şuan Jin'in mahvolduğuna eminim. Yoongi'yi kurtarmasında yardım etmeliyiz. Umuyorum ki bu musallatı tamamen çözer..."

Diğer bölüm final brolarım. Nedensizce üzüldüm :') Ama finalden sonra her çift için özel olarak extra bölüm gelecek 💕

Umarım bölümü beğenmişsinizdir~

Can You Come? // YoonJinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin