Yine geç bir saat ve yine saat nedir bilmez ben. Özleyen var mı?
Medya: Fleurie-Breathe
○○Unutmak istedi. Sonra da unutamayacağını anlayarak pes etti.
"Sen bu kadar düşünceli bir adam değilsin." dedi Sıla. "Gidip kendi halinde yaşamaya devam etsene. Umursaman gereken askerlerinden başka bir şey değil."
Eser kafasını salladı. Evet, kendini bildi bileli bu kadar düşünceli bir adam olmamıştı ama Sıla da umursaması gereken biriydi. Onu öylece kenara atmak basit olsa bile, hatta onunla aylarca konuşmasa bile, sonu hep onun yanında bitiyordu. Kaçmaya gerek duymadı.
"Gidip o şerefsizin yanında çalışmana anlam veremiyorum." dedi Eser. Sıla ona anlatmıştı. Gizli gizli yaparsa yakalanacağını biliyordu. Eser yeterince zeki bir adamdı. Onu takip etmesi için peşine adam takabilirdi, hatta bunu kendisi bile yapabilirdi. Sonunda öğrenirdi ve o zaman böyle sakin kalmazdı. Evde kırılmayan eşya, kalbinde mızrak saplanmayan yer ve en önemlisi ruhunda yaşayan bir parça olmazdı.
"Yapmam gerekiyordu ve yaptım." diye diretti Sıla. İşin içinde kardeşi olmasa o adamı kendi de çekip vururdu. Karakola baskın yapanların o adamın emrinde olduğundan neredeyse emindi. Neyse ki Eser'e sadece ofiste çalışacağını söylemişti. Eksik anlattığı hikayenin devamı içini kor alevlere sarıyordu ama kendisini engellemesi için bunu yapmak zorundaydı. Nefesi ciğerine batsa bile dayanmak zorunda olduğunu biliyordu. Bu kadar erken yenilemezdi.
"Ben sana istediğin parayı-"
"Eser."
Sıla'nın keski sesi onu durdururken adam "Ne halin varsa gör." demişti. Huysuzluğu üzerinde bir örümcek gibi geziyordu. Öfkesi aldığı nefesle doğru orantılı artıyordu. Çayından bir yudum, sigarasından bir nefes aldı. Sıla'ya bakıp onun kırılan yüz ifadesine bile tahammül edemedi. Canan'ın aklına gelen yüzünü bir fotoğraf çerçevesi gibi kırıp attı.
İyi ki delirmiyorum bu kadınların arasında, dedi içinden. İyi ki.
Sıla yorgunluğunu gözlerinden gizleyemedi. Kafasını oturduğu koltuğa yaslayıp gözlerini yumdu. "Eve gitmem lazım." diye mırıldandı. Yerinden kıpırdamaya bile hali yoktu ama yatıp uyuması için evine gitmesi lazımdı. Eser'le aralarındaki gerginlik şehir elektriğinin beden bulmuş haliydi sanki.
Eser ona dönüp baktıktan sonra sakinleşmesi gerektiğini düşündü. Yaklaşık üç saniye sonra bunu yapamayacağını anlayarak da "Git." dedi. Bir yanı korkuyordu. Git derken onun gitmesinden ve geri gelmemesinden korkuyordu. Aralarına giren şeylerin birer uçuruma dönüşmesinden ve yeniden kavuşmalarının ölümle sonuçlanmasından...
Sıla yerinden kalktı. Sonra cebinde titreyen telefona evden çıkınca bakmayı düşündü. "İyi geceler." dedi. Eser'in onu geçirmesine gerek kalmayacak bir hızla evden, sonra da takip edilemeyecek hızla binadan çıktı. Arabasına oturup soluklanırken kaçan uykusuna küfür etmeyi de unutmadı. Sonra çıkarıp mesajı okudu.
Gelen Mesaj
Numara: İşe çağrılıyorsun ama evinde yoksun.Numarayı Fırat diye kaydettikten sonra parmaklarını kullandı.
Gönderilen Mesaj
Fırat:Yedi dakikaya oradayım.Arabayı çalıştırdıktan tam yedi dakika sonra oturduğu binanın önüne gelmişti. İçindeki ses bu saatte iş mi olur dese de, biliyordu ki Fırat'ın gündüz vakti işi olması biraz zordu.
Arabayı park edip indikten sonra mont almayan aklına kızdı Sıla. Sonra binanın önünde duran aracın içinde birini görünce Fırat olduğunu düşünerek oraya ilerledi. Ön koltuğa oturup kapıyı kapattıktan sonra sıcak arabayla titremesi azaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARABARUT
ActionSanmayın ki insanlar bir tek istemediklerine vurulur. An gelir ki insan, elindeki silahı kendine doğrultur ve alnından vurulur. 15.06.2017 00.26