"Sen de mi kansersin?" Elimi geri çekerken az önce güneş saçan gülümsemesinin yerini, kara gölgeler kaplamıştı.
"Evet. Ama kurtulacağım." Başını yastığa tekrar attı ve tavanı izlemeye devam etti.
"Ne zamandır burada yatıyorsun?" Sorduğu soruyla buraya ilk geldiğim günü hatırladım. Onun yattığı yataktan bir sürü insan gelip gitmişti ama ben hâlâ buradaydım.
"1,5 yıl oldu." Önümdeki duvarı izlemeye başladım.
"Saçların..." Dedi. Sustu. Gülümsedim. Gülümsemedi. "Benimkiler de senin saçların gibi azalacak öyle değil mi?"
"Eğer kurtulacağını düşünüyorsan bunun bir önemi olmamalı."
"Haklısın."
Cevap vermedim. Sustum. Belki de ölmek istemeyecek birine diyecek bir şey bulamadığım için sustum. Yaşama sıkı sıkı bağlanmak istediği için sustum.
Ama kendi yüreğimi susturamadım. Çünkü o yatağa kim yatarsa yatsın birkaç ay sonra Tanrı'nın yanına gidiyordu. Yine de bunu ona söyleyip yaşama hevesini kırmak istemedim.
Gülümsedim. Şeytanın benden çaldığı yaşama hevesini onda gördüğüm için gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mágoa.
Short Storyilk kim ölürse, diğeri cenazede elbise giyecekti. [boy×boy] -Tamamlandı başlama: 7ağustos2018 bitiş: 7ağustos2018