Birlikte aynı odada bir haftamızı doldurmuştuk. Sanırım, ona alışmıştım. Yalnızdım o gelene kadar. Düşüncelerimle aylarca baş başa kalmıştım. Yanımdaki yatakta yatan herkes ölüyordu.
Ama Tanrı benim ölmeme izin vermiyordu. Ölümüme üzülecek hiç kimse yoktu. Beni yaşama bağlayacak bir şey yoktu.
"Hey, Mete? Dalgınsın?" Yatağıma otururken ona alışmam kadar doğal bir şey olmadığını farkettim.
"Sadece... düşünüyordum."
"Ne düşünüyordun?" Diyerek yatağıma uzandı ve eline bir kitap aldı. İyileşeceğine inanıyordu. Ondaki yaşam sevinci beni mutlu ediyordu.
Onu yeni tanımama rağmen onun hakkında birçok bilgi edinmiştim. Mesela o solmak üzere olan bir çiçekken, yeşermek için bulunduğu saksıya sımsıkı sarılıyordu.
"Kaybettiğim yaşama sevincimi." Bakışlarını bana çevirdi. Yaşamaya çalıştığı o saksıdan bir avuç toprak uzatır gibiydi. Ama benim tüm yapraklarım dökülmüştü. Geriye tek bir yaprağım kalmıştı. Bu yaşamama yeter miydi?
"Sana yaşama sevincimden biraz vermemi ister misin?"
Böyle bir şey olabilir miydi? "Nasıl?" Diye sordum.
Ve yaşam dolu dudaklarını, yaşamaya susayan dudaklarıma bastırdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/157886198-288-k292092.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mágoa.
Contoilk kim ölürse, diğeri cenazede elbise giyecekti. [boy×boy] -Tamamlandı başlama: 7ağustos2018 bitiş: 7ağustos2018