Sirius, James ve Peter elleri kolları şekerleme dolu bir şekilde dükkandan çıktıklarında Remus onları asık bir surat ifadesiyle takip ediyordu. Konuştuklarının aksine şekerlemelerin parasını yine kendisi ödediği için değildi mutsuzluğu. Günler öncesinde telefon sapığından gelen mesaj aklını kurcalıyordu. O ana kadar kim olduğunu fazla önemsememişti fakat eğer sırrını biliyorsa... İşte bu fazlasıyla sorundu onun için. Yıllarca sakladığı bir şeyin aniden gün yüzüne çıkması onu arkadaşlarının gözünde nasıl bir yer edineceği konusunda endişelendiriyordu. Tek korkusu bu değildi aslında. Eğer öğrencilerin aileleri bu durumu öğrenirse okuldan atılması için ellerinden geleni esirgemezlerdi. Sonuçta kurt adamların nasıl bir nama sahip olduğunu herkes biliyordu.
"Remus iyi misin?"
Peter'ın Üç Süpürge'ye girmeden önce sorduğu soru sayesinde diğerlerinin ilgisi ona yönelmişti.
"Pek değil."
"Eğer şekerlemelerin parası için üzülüyorsan-"
"Bu daha farklı bir şey Sirius."
Boş masalardan birine oturduklarında derin bir nefes verdi Remus. James kendileri için Kaymak Birası almaya gittiğinde grup sessizce şekerlemelerini yiyordu.
"Anlat bakalım Aylak."
James yavaşça bardağı arkadaşının önüne ittirdi.
"Birisi... Birisi benim küçük tüylü sorunumu biliyor."
"Evet James bunu bütün okula yaymıştı."
Üçlü kısa bir kahkaha attı.
"Bu öyle bir şey değil. Bakın... Birkaç aydır sapığın biri bilinmeyen olarak mesaj attı."
Remus'un dediği şeyle Sirius'un içeceği boğazına kaçtı. Peter ve James ise heyecandan içeceklerini unutmuştu.
"Monoton hayatına renk katman güzel dostum."
James sertçe ona göz deviren arkadaşının omzuna vurdu.
"Ve birkaç gün önce bana sırrımı bildiğini söyledi. Herkesin düşündüğü aksine tavşan olmadığını..."
"Bunun Sümsükus olma ihtimali-"
"O değil James."
"Buna emin olamazsın. Sonuçta adı bilinmeyen ise-"
"Snape değil James! O değil çünkü... Çünkü mesaj atan kişi beni seviyor."
"Herkes rol yapabilir. Özellikle o saçı yağlı herif."
"Sadece bana güven tamam mı? O Snape değil."
"Peki kim olduğu hakkında bir fikrin var mı?"
O zamana kadar susmuş olan Sirius gergince parmaklarıyla masada ritim tutuyordu.
"Hayır Sirius. Eninde sonunda vazgeçer diye düşünüp kafamı yormadım. Sınavlarım bir sapıktan daha önemli."
"Ve benden de..."
"Ne dedin?"
Sirius'un mırıldandığı şeyi anlamamış gibi yapsada gayet net anlamıştı.
"Diyorum ki belki blöf yapıyordur. Senin kurt adam olduğunu söylemedi değil mi?"
"Saçmalama! Karşımdaki kim bilmiyorum ama kesinlikle blöf yapmıyor."
"Pekala o zaman planımız şu..."
James kendisine göre harika ama gerçekte hiç şansı olmayan planını anlatırken Remus'un tek çaresi dinlemek olmuştu. Kendisinin bir çözümü yoktu bu yüzden James'e şans vermekten başka çaresi yoktu.
"Şimdi telefonunu bana ver ve okula dön."
"Ne? Hayır! Seni tek başına bırakamam. Özellikle Sirius ile. İşi daha fazla batır-"
"Rem. Rem. Rem. Benim sevgili dostum."
James bilmiş bir edayla kafasını sağa sola salladı.
"Lütfen bu arkadaşına güven. Planım gayet güzel işleyecek. Sen git ve dinlen Aylak. Arkadaşına güven lütfen. Hem Sirius sana eşlik eder."
Ne kadar istemesede Sirius ile birlikte okula doğru gittiler.
"Canını sıkma Remus. James bir yolunu bulacaktır. Her zaman bulur."
Remus umutsuzca kafasını salladığında Sirius kolunu omzuna atıp onu kendine çekti. James ve Peter arkalarından el sallarken ikili Hogwarts yoluna çoktan girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fall in Love // Wolfstar
FanficAynadaki yansımasına baktı genç çocuk. En çok istediği şey neydi? Başarı, şöhret, zenginlik... Hayır, hiçbiri değildi. Ne istediğini bilmiyordu. Ta ki ayna ona daha kendisine bile itiraf edemediği şeyi gösterene kadar.