Güneş daha tepelerin üzerinden yükselmeye başlamamışken Gryffindor binası derin bir uykunun esiri altındaydı. Yalnız... Bir kişi hariç.
Remus dakikalardır kırmızı tonlarının hakim olduğu odada sırtını yatağının başlığına dayamış bir şekilde oturuyordu. Dinlenmesi gerekiyordu fakat bir türlü uyku tutmamıştı. Aklı kurt adama dönüşmeden önceki mesajda takılı kalmıştı. James'in attığı mesaj...
Seslice iç geçirdi ve solundaki yatağa baktı. Uzun saçlı arkadaşı izledi. Bir süredir uyuma numarası yaptığını bildiği halde onu bozmadı. Arkadaşlarını rahatsız etmemeye çalışarak yataktan indi. Pijamasının çıkarıp Gryffindor cüppesini giysi. Gömleğini pantolonuna sıkıştırırken sandığının üzerinde duran telefonunu alıp yatakhaneden çıktı.
Dakikalardır nereye gittiğini bilmeden okulun içinde dolaşıyordu. En sonunda kendini büyük bir holde buldu. Eliyle duvardan destek alıp sırtını duvara yasladığında karşısındaki aynadan Sirius'un sağında durduğunu gördü. Ağzından ufak bir çığlık kaçarken hızla sağına döndü. Aynanın aksine yanında kimse durmuyordu."Bu da ne?"
Ağır adımlarla aynaya doğru yaklaştı. Şimdi sadece kendisini görüyordu. Arkasına kısa bir bakış attıktan sonra ellerini aynanın çerçevesindeki kabartmalarda gezdirdi. En üstteki tozlanmış yeri cüppesinin koluyla sildi. Sessizce yazan cümleyi okudu.
"Erised stra ehru oyt ube cafru oyt on wohsi... Bu... Kesinlikle Latince değil."
Sanki daha fazla yardımcı olacak gibi gözlerini kısarak bir daha okudu.
"Demek ki Remus Lupin'in bile bilmediği bir şey varmış."
Kendi söylediği cümlesine hafifçe güldü ve omuz silkti. Son kez aynaya bakıp gidecekken yeniden Sirius'u görmesiyle ağzından sesli bir küfür savurdu.
"Sirius?!"
Arkasını döndüğünde koca bir hiçle karşılaştı.
"Sanırım deliriyorum."
Kafasını ellerinin arasına aldı ve aynaya geri baktı. Sirius bu sefer kendisine el sallıyordu.
"Sirius eğer sensen... Şaka kaldıracak havamda değilim."
Sirius konuşmak yerine ona daha çok yaklaşmış ve yanağını öpmüştü. Aynada gördüğü birkaç saniyelik görüntü bir an için karnında kelebeklerin uçuşmasını sağlamıştı.
Remus artık etrafına bakmaktan vazgeçmiş ve aynanın karşısına oturmuştu. Sirius ise yanına... Arada sırada tensel dokunuşları olsada Remus bunu hissetmiyordu. Bir süre sonra seslice nefes verdiğinde bacağına uzanmış olan Sirius'un yansıması doğruldu."Biliyor musun? Aynanın ne demek istediğini sanırım anladım. Tersten okuyunca..."
Bu aynaya baktığında Sirius'u göreceği aklının ucundan bile geçmezdi. Görmek isteyeceği ilk şey dolunay altında özgürce dolaşan bir Remus Lupin olurdu herhalde. Belki zengin olmak. Ya da şöhret?.. Ayna ise ona daha kendisine bile itiraf edemediği şeyi göstermişti.
Aynadan uzun saçlı arkadaşına baktı. İşte o zaman anlamıştı bastırdığı duygularını. Aslında Medusa ile birlikte takılırken bile aklında Sirius vardı. Sadece bunu söylemek zordu. Asıl zor olan ise bunu Sirius'a söylemek olacaktı. Sonuçta bunu kendisine söylemesi bile aylarını almıştı.
Güneş ışınları aynaya gelmeye başlayınca oturduğu yerden kalktı ve cüppesindeki tozları temizledi. Son kez aynadaki Sirius'a baktı ve gülümsedi. Geldiği gibi sessizce gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fall in Love // Wolfstar
Hayran KurguAynadaki yansımasına baktı genç çocuk. En çok istediği şey neydi? Başarı, şöhret, zenginlik... Hayır, hiçbiri değildi. Ne istediğini bilmiyordu. Ta ki ayna ona daha kendisine bile itiraf edemediği şeyi gösterene kadar.