Bölüm 4

499 71 56
                                    

Bugün ilk iş günümdü. Ancak kahvaltıdan sonra tek yaptığım tohum getirilmesini beklemek olmuştu. Siparişler uzun süre gelmeyince sinirlenip mutfaktaki çalışanlara yardım etmeye başladım.

Çorbayı karıştırıyordum ve ocağın başında durmaktan terlemiştim. "Ee Jimin, nasıl sence burası?"

  Yemekte kimseyle tanışamadığımdan onlara nasıl hitap etmeliyim bilmiyordum. İsimlerini kullanmadan nasıl cümleler kurabilirsem , onlara yöneliyordum. "Aslında sakin bir yere benziyor. Gece rahat uyudum çünkü."

  Dediğim ile gülümseyip kuruladığı tabaklara döndü tekrar. Bu sırada evi Jung  Hoseok'un sesi doldurdu. "Selam güzel ev halkı."

  Ben anlamaz şekilde yanımdaki kadına bakmaya başladım. Gülüp bana döndü. "Kız arkadaşı ile buluşmuştu sabah. Randevu iyi geçmiş olmalı."  Ağzım kocaman açıldı, başımı salladım hemen ardından. "Haa, anladım."

  Çalışanlar tekrar işine döndüğünde,ben de çorbanın olduğunu düşünüp, aldım ocaktan. Masadaki diğer tencerenin yanında benim küçük çorba tencerem çok tatlı duruyordu. Gülümseyip, tabaklara yöneldim. "Sen başka şeyler yapabilirsin noona, ben bulaşıklara bakayım."

Yaptığım imcelikle gülümseyip teşekkür etti. İşleri çoktu. Her gün aynı şeyler bile olsa, bir zorluğu oluyor olmalıydı.

"Ah, Jimin. Hoseok seni çağırıyor."

Sesini duyduğum şoförle, elimdekileri bırakıp bir havlu kaptım. Beni çağırmasını beklemiyor değildim. O yüzden kuşkusuz salona gittim. Koltuklardan birine oturmuş, bekliyordu. Beni görünce hemen ayağa kalktı. "Hadi gel, siparişlerini getirdim."

Benim siparişlerimi o neden getirmişti? Yanına gittim ama koltuğa oturmadım. "Siz neden zahmet ettiniz?"

Elimi tutup koltuğa çekti. Mecburen oturdum. Paketleri uzatıp , tuttuğu elime bıraktı. "Hepsi istediklerinden."

Kafamı sallayarak onayladım onu. İtiraz etmezdim zaten. "Ben o zaman bahçeye çıkayım."

Dediğim şey çok yanlış bir şeymiş gibi suratı değişti. "Hayır, seninle oturmak istiyorum. Sonra da olur bahçe işleri." Koltukta bağdaş kurup tamamen bana döndü.  "Bugün bir kızla tanıştım. Önce sevemedim hareketlerini, ısınamadım. Sonra baktım ki ona böyle davran şöyle davran demişler, ondan yapmış. Hemen konuştum. Benimle istediği şekilde hareket edebileceğini söyledim. Bir anda rahatladı. Çok eğlenceli birisi."

Hızlı hızlı anlatıyor, benim dinleyip dinlemediğime bakmıyordu. Gülerek konuştukları konuları anlatmaya başladığında , iyice sıkılmıştım. Birbirimizle mi yakınlaşacaktık yoksa onun kızla yakınlaşmasını mı dinleyecektik.

İç çektim. Çok sesliydi, bir anda olduğu için engel de olamadım. Verdiğim sesli nefesle birlikte konuşmasını bitirdi. Gözlerimi kaçırdım utançla. Onun emrinde bir çalışandım alt tarafı, neydi bu cesaret.

"Özür dilerim."

İkimiz de aynı anda söyledik ve boş boş bakınıp sustuk. Onun özür dilemesine gerek yoktu. Ne yapacağımı bilemeden put gibi durmaya başladım. O da sanki yıllardır burada yaşayan o değilmiş gibi etrafı inceliyordu.

Ellerim paketlere ulaştı. Ayağa kalktım. Bu garip atmosferde konuşmak zordu çünkü. Önünde eğilip odama doğru koştum. En azından kafamı dağıtabilecektim.

  Hemen kıyafetlerimi değiştirip bahçeye uygun şeyler aramaya başladım. Bahçıvanlara özel kıyafetleri nereye koyduklarına bakınırken, yatağımın yanındaki boşluğa düşen çiçeğe baktım. Yeni miydi eski mi? Anlayabilmem için elime almam gerekiyordu. Hemen eğilip parmaklarıma değen yumuşak bitkiyi alıp, kokladım.  Yeniydi. Çünkü kuru bile değildi.

Bu ilk geldiğimde de var mıydı?

Bir süre düşünsem de, üzerinde çok durmadım. Hemen kıyafetleri alıp bahçeye çıkmalıydım.

Birkaç dakika daha aradıktan sonra , zaten gözümün önünde olan kıyafetleri bulup giydim. İki paketi alıp bahçeye çıktım. Diğer pakettekilerle sonra ilgilenebilirdim.

Şarkı mırıldanırken toprağa eğildim. Evin kapısının girişinin iki yanını da süslemek istiyordum. Biraz denk katmalıydı.

  Hemen bahçenin çok gölgede olmayacak köşesine çöktüm. Paketlerdeki fidanlardan ilki güldü. Dudaklarımda tebessümle , yağmurun zaten yebi yağdığı toprağı kazdım. Fidanı toprağa bırakıp bir öpücük kondurdum. Annem onları da bir bebek gibi sevmek gerektiğini söylerdi. Onlarla sürekli konuşurdu da.

Toprağı kapatmadan hemen önce açıyı ayarşadım ve can suyunu verdim. Onunla konuşa konuşa da toprağı kapatmaya başladım. "Acaba ne renk olacaksın? Bir annenin bebeğinin cinsiyetini öğrenmesi gibi bir şey bu. Heyecanlandım. Umarım Jung Hoseok'un seveceği bir şekilde büyürsün."

Üzerini patpatlayıp , bir metre kadar yana kayıp bir başka fidanı aldım. Aynı işlemleri ona da yaptım. Bir başkası , bir başkası derken gülleri dikmiştim. Onların büyüyüşünü görmek için sabırsızdım.

Gardener ☆ JihopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin