Bölüm 3

528 77 36
                                    

"Ben de anlatayım ister misin, küçük bey?"

Utanarak ailemi , kısa ve basit hayatımı anlattıktan sonra dediği ilk şey bu olmuştu. Hayır diyemezdim ki.

"Ee, şey , neden olmasın?"

Yanaklarım ısınırken bakışlarımı önümdeki boş tabağa indirdim. Ellerini masada birleştirdi. "Aslında , hayatım tamamen basitti. Soylu bir aileden geliyordum , okul ev arasında zaman tüketiyordum." Gözlerim gözlerini buldu, birkaç saniye sessizlikten sonra gülümseyip devam etti. "Dört yıl önceki darbede ya da katliam mı demeliyim, hayatım farklı bir yere yöneldi." Yemek yerken izlediğim fotoğraflara kaydı bakışları. "Öğrenciydim henüz, kanım kaynardı yani. Kampüste ayaklanma oldu derken , öğrenciler, siviller, askerler katledildi. Bölümüm gazetecilikti. Bu olaylar hakkında düşündüğüm ve yaşanan ne varsa yazdım. Haliyle adım listelere alındı."

Ne anlattığını çok iyi biliyordum. O zamanlar annem tek kelime söylemez, konuşmama da izin vermezdi. Korkardım sürekli.

Hâlâ fotoğraflara bakıtordı. Sanki burada değildim de kendi kendins konuşuyordu.

"Sonra evimize geldiler, ailemi benden kopardılar. "

Dedikleriyle bir şarkısının sözleri aklıma geldi. Duygularımla karışık gayri ihtiyari bir mırıldanma çıktı dudaklarımdan. "Hey mama..."

Bana dönüp gülümsedi. "Hey mama..." Benimle birlikte mırıldandı. Artık vücudu bana dönüktü. "Sesin çok yumuşak Jimin."

Ellerimi bacaklarımın arasına sıkıştırıp ileri geri sallandım. Üzerimde hâlâ tulumum vardı. Arada askısı omuzlarımdan kaysa da , hemen çekiştiriyordum.

"Böylelikle, duygularımı melodilere döktüm. Atlatmam kısa sürmedi tabii ki. Ancak ünüm bir şekilde tüm ülkeye yayıldı."

Birkaç saniye daha öyle durdum ve hemen boş tabakları alıp kalktım. O da masadaki boşları alıp yanıma geldiğinde bırakmasını söylemek için geç kalmıştım. "Kaç yaşındaydın Jimin?" Tezgâha yaslanıp yüzümü izlemeye başladı. Bulaşıkları yıkamaya başladığımda gömleğinin kollarını katlayıp ellerimdeki köpüklü tabağı aldı. Vücudumdaki titremeyi nasıl göz ardı etmeliydim?

"Yirmi, yirmi yaşımdayım."

Elindeki tabağın üzerindeki köpüklerden kurtulup , elimdeki diğer tabağı alıp yıkamaya başladı. "Dört yaş büyüğüm senden. Ama sıkıntı etme yaşı, rahat ol bana karşı. Evdeki herkes gibi."

"Peki."

Birkaç parçadan sonra bulaşıktan kurtulmuştuk. Dolaptaki havlulardan birini ona uzattım, diğerini de kendim kullanıp yerine bıraktım.

"İyi geceler mi demeliyim?"

Sorduğu soruya ne demem gerektiğini bilemedim. Onun bu kadar ince düşünceli olması çekinmeme neden oluyordu.

"Nasıl isterseniz."

Karşımda , ellerini arkasında birleştirmiş şekilde duruyordu. Gözleri hep gözlerimdeydi. Belki, etrafında hep büyüklerin olmasından dolayı , neredeyse kendi yaşında birisini görmek onu mutlu etmişti ama yine de fazla yakındı.

"Müziklerimi beğenir miydin?"

Hemen başımı sallayarak onayladım. Beğenmezmez olur muyum? O mükemmel ses ve melodiler duyduğum en güzel şeylerdi.

"Daha iyi olabilir bence."

Ellerimi kaldırdım ve iki yana sallamaya başladım. "Hayır , hayur. Olduğunuz gibi iyisiniz. Tarzınız güzel."

Dediğimle yerinde biraz mutluluk zıplaması gerçekleştirdi. Suratım onu tanıdıkça farklı ifadelere bürünüyordu. Bazen şaşkınlıkla gözlerim ve dudaklarım açılıyor , bazen anlamaya çalışırcasına kaşlarımı çatıp dudaklarımı büzüyordum. Ama bazen de onun gülümsemesiyle birlikte gülümsüyordum.

"Jimin, seninle yakın olacağımıza eminim. Bazen bana bu konuda yardım edersin, değil mi?"
 
  Müzikten ben ne anlardım ki? Yakın olmak da neydi öyle?

"Benim görevim bahçeye dayalı."

Hemen yanıma gelip , koluma girdi. "Bahçeyle birlikte ilgileniriz, hem sıkılmazsın. Başka yapacak olmayacaktır ki, benim yanıma gelirsin."

Kolumu öyle sıkı sarmışken ne diyebilirdim?

"Peki."

Yüzünü, yüzüme doğru eğdi. "Zorlama mı yaptım? Özür dilerim..."  Hemen geri çekilip ,  kolumu bıraktı. Yüzündeki üzüntüyü çok rahat görüyordum. Gözleri dolmuştu. "Özür dilerim, zorlamak istemedim."

  Büyük olasılıkla çok kırılgandı. Ailesini kaybetmesiydi belki de sorun. Benim yaşımdayken yaşadıkları kolay şeyler olmamıştı. Arkadaş edinmekten çekiniyor bile olabilirdi. Bu sefer ben onun koluna girdim. Rahatlamalıydı. Fazla gergindi. "Hayır, çok sevinirim. Sıkılmak istemem burada."

 
Az önceki ifadesi hemen dağıldı , elini kolundaki bileğime koyup okşamaya başladı. Çocuk gibiydi. Aramızdaki yaş farkı hiç yok gibi davranıyordu.

  Merdivenlere geldiğimizde kolumu yavaşça çektim. "Benim odam şu tarafta." Hemen karşıdaki koridoru göstererek söyledim.

  "Artık akşam yemeklerini seninle yesek olur mu?"

  Sadece şu cümleyi söylerken bile o kadar çekingendi ki... "Olur tabi. Çok isterim."

  Havada yumruğunu salladı ve bana sarıldı. Bir anda olmuştu. Anın şaşkınlığıyla karşılık veremedim. Hemen ayrılıp teşekkürler etti. İyi geceler dileyip merdivenleri çıktı.

  Beklediğim sanatçı böyle enerjik, çocuksu ve kibar birisi değildi. Daha sert birisi olur diye düşünürdüm. Gülümseyerek odama girdim. Belki de burada çok üzülmezdim.





 Belki de burada çok üzülmezdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gardener ☆ JihopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin