Bölüm 11

282 40 2
                                    

Kulağımın arkasındaki parmaklarının hareketi durunca, elini avuçlarım arasına aldım. "Uyudun mu?" 

"Hayır."

Sırtımı yasladığım göğsüyle aramızda  sanki büyük bir boşluk vardı. Açık camdan gelen rüzgâr titremem için yeterliydi. Kendimi biraz daha ona yasladım, sıcaklık tüm vücuduma dağılmıştı.

"Neden durdun o zaman? Okşasana..."

Güldü ve parmaklarını tamamen çekti vücudumdan. Yataktan inip, cama doğru yürüdü, bu süre boyunca çıplak ayaklarının zeminde çıkarttığı sesi dinledim. Rüzgârın son parçalarının odaya girmek için direnişinin ardından, Hoseok'un kapattığı pencerenin tıkırtısı bütün odayı doldurdu.

"Kalk bakalım. Akşama doğru herkes gelir."

  Homurdanıp başımı örtünün altına soktum. "Okşamıyorsun ki!"

Örtüyü sıkan parmaklarımı tuttu ve çekiştirdi. "Mızıkçılık yok, kalk artık."  Yüzümü ne kadar saklamaya çalışsam da, başarısızdım. O Jung Hoseok, Tanrı aşkına. Her şeyde iyiydi! 

Yatakta biraz esnedim, tembellik oldukça güzel bir aktiviteydi  ama yapılmama izin verildiğinde.

"Ne yapacağız?"  Çoraplarımı giyerken soru dudaklarımdan bir anda kaçmıştı. Ne yapacağız? Bu yolun sonu ne?  Şimdiden etrafta duyulmaya başladığından emindim. Tekrar ediyorum, o Jung Hoseok!  

Yatağın köşesine doğru itti bedenimi, kendimi abartıyla yere fırlattığımda güldü,  çarşafı düzenleyip tekrar eski halime gelmeme yardımcı oldu. Yanıma oturup ellerimi, kendi sıcacık ellerinin arasına aldı. "Bir şey yapmayacağız. Neyiz biz kraliyete ait  bir sarayın uşakları mı?" Parmaklarıma öpücükler bırakıp, başını omuzuma yasladı. Hala ellerimi sımsıkı tutuyordu. "Biz yaşayacağız, onlar alışacak." 

En kötüsünü söylemiyordu. En kötü asılırdık. Korkmamı istemiyordu belki de.

"Alışamayacaklar, biliyorsun." Gözlerimi kapatıp sabır diledim. İyi düşün, iyi olsun. 

"Alışacaklar Jimin. Sen ve ben alıştıracağız. Her insan kötü değil."  Boynuma küçük bir öpücük bıraktı.  Her detayı kendisine aşık olmama yeterliydi. Beni seviyordu. Bunu bana da hissettiriyordu.

Öpücüğünün ardından iyice mayışmıştım. Mırıldanarak onu onayladım. Kötü şeyleri düşünmemeye çalışacak, son nefesime kadar pişman olmadan yaşayacaktım.

Enerjik bir şekilde ayaklandı. Ellerimi çekiştirdi. "Hadi, gezelim biraz." Başımı sallayıp, ayağa kalktım. O dolaba ilerlerken, yalnızca peşinden çıplak ayaklarını takip ettim. Miniciklerdi. Dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı, şu an elimi tutuyordu. Biz birbirimizi seviyorduk.

"Bak bunları giyelim, hava yeterince sıcak çünkü..."

Onu dinlemediğim için yanıtlamadım. İzledim. İzlemekle yetindim. Buraya gelirken hiçbir hevesim yoktu. Yalnızca işe yarar bir evlat olmak istiyordum. Şimdi ise, çok büyük bir amaca bağlanmıştım.

"Hadi giyinelim, al bunları, sen beni dinliyor musun?"
  Gözlerimi hemen kaçırdım. Deli gibi gülme, bağırma isteğimi içime içime atma çabasındaydım şu an.

"Pişt! Bana bak," ince parmakları çenemi kavradı. "bir şey mi oldu?" Baş parmağı sol yanağımı hafif hafif okşarken ne olabilirdi ki? Huzurdan başka ne olabilirdi?

Kıkırtıma engel olamadım. Hemen ardından da deli gibi gülmeye başladım. "Jung Hoseok benim sevdiğim!" Odada bir o yana bir bu yana yürümeme hem de gülüp,  zıplamama engel olamadım. O da bu durumdan hoşnut görünüyordu. Eliyle kocaman açtığı ağzını kapatmış, kahkahalarla beni izliyordu.

Koşarak kollarımı boynuna sardım, hemen ardından da o. Gülmemizi durduramadık. Kahkahalar içinde odada tepiniyorduk.






Uzun zaman aradan sonra yazmak zor oldu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Uzun zaman aradan sonra yazmak zor oldu... affedin beni🙏

Gardener ☆ JihopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin