anılar.

827 54 7
                                    

Mrs.Weasley'in tüm çabalarına rağmen, Grimmauld meydanı 12 numara hala karanlık ve soğuktu. Yemek yapıyor, odaları defalarca temizliyor, duvarlara yeni fotoğraflar asıyordu, ama bir faydası yoktu. Ev hala insanın içini karartacak haldeydi. Siriusun kendisi bile evin içinde gezinmekten hoşlanmıyordu. Merdivenlerle yukarı çıkmıyordu, bunun yerine, kanepede uyuyordu. En yakını Remus bile ısrar etmiyor, eski hatıralarından kaçtığını düşünüyordu.

Sonunda Remus, yukarıyı temizleyip daha yaşanılır hale getirmeyi teklif etti. Belki işeyarar bir şey de bulabilirlerdi. Sirius tek bir şartla kabul etti-kimse kardeşinin odasına girmeyecekti. Nymphodora Tonks arkasından izlerken, Remus yukarı çıktı. Adam hala bundan emin olmasa da, Sirius Tonksun Blacklere ait her şeyi yok etmesine onay verdi. 

Sonunda Tonks ve Lupin kıkırdayarak beraber Siriusun gençlik odasına girdiler. Girer girmez kahkahaya boğuldular; odanın duvarları çıplak ve ya motor üzerinde olan muggle kız resimleriyle doluydu. 

"Sanırım bunlar sadece annesini rahatsız etmek içindi," Remus duvarlardan Sirius ve bir zamanlar çok iyi tanıdığı arkadaşlarının yüzlerini bulutlu gözlerle izledi.

"Onu suçlamıyorum. O kadını sinirlendirmek için ben de her şeyi yapardım." diyerek, Tonks gözlerini devirdi.

Güldüler. Tonks Remusu hafifçe itti, elinde eski fotolardan birini hala saklayan Remu eski yatağın üzerine düştü.

Tonks Remusun yanına oturdu. "Bunlar da kim? Yani Lily Potterın yanındakiler."

"Büyücü dünyasındaki herkes Lily'i nasıl anında tanıyor hala anlamıyorum." dedi Remus, Tonksun genç cadıyı hiç görmediğini biliyordu. "Bunlar yoldaşlığın bazı üyeleri, okul zamanı olmalı. Gerçi Siriusun bunu hala saklamasına şaşırdım." Üzgünce eski arkadaşlarının yüzlerine baktı tek tek. O günü yeniden yaşamak istiyormuş gibi. Tüm o yıllarını.

"5. sınıftı. Marynin saçlarıyla dalga geçiyorduk, gerçekten, neden o renge boyamak zorundaydı ki" burukça gülümsedi. Marynin fotoğrafını işaretledi, yüzünü okşadı, sonra diğerlerine baktı. "Dorcas Meadowes. Konuşmayı en çok sevdiğim insanlardandı. Lily, zaten biliyorsun. Sondaki ise Marls. Marlene Mckinnon."

"Onu bir keresinde görmüştüm,"Tonks dikkatle baktı. "Sende bir deste fotoğrafı vardı, dimi?"

Remus gülümsedi. "Çok meraklısın, dimi?" Yalandan kızdı, gerçi kalbi aynı şeyleri söylemiyordu. "Onla olan tüm fotoğraflarımızı Sirius istemişti. O ikisi, gerçekten de, aralarındaki şey çok özeldi. Öldüğünde Sirius bir daha toparlanamayacak bir şekilde yıkıldı. En yakın arkadaşımız gözlerimizin önünde ölüyor gibiydi, ama ne ben ne de Çatalak, elimizden bir şey gelmiyordu. Jamesin de çocukluk arkadaşıydı, o da çok üzülmüştü."

"Kimdi o kız?" Tonks cevabından korkuyormuş gibi sordu.

"Siriusun o kadar derin aşık olduğunu gördüğüm ilk insandı. Yanyanayken Siriusun gözü ondan başkasına dönmezdi. Her kadının bir erkek tarafından bakılmak isteyeceği gibi bakardı ona. Sanki başkasının bakmasından korkuyormuş gibiydi," gülümsedi,"Ve Marlene, kesinlikle Siriusa her şeyiyle aşıktı. Duygularından gurur duysalarda, bir birilerine ne kadar ihtiyacı olduklarını kendilerine bile itiraf edemezlerdi. Biz farketmiştik gerçi ama, bize itiraf etmeleri bir az zaman aldı. Hala çekiniyor 'arkadaş ama arkadaştan öte arkadaşız' diyorlardı." O anı bir daha hatırlarmış gibi burukça gülümseyip kafasını iki yana salladı. "Savaş başlamadan önce-ki biz yine bilsek de bilmiyormuş gibi yapıyorduk-aşklarını itiraf ettiler. Etrafımızdakilerin tek tek ölüyor olması, onları ikna etmiş gibiydi. Sirius hala kendini suçluyor. Belki de çıkmasalardı, Ölümyiyenler kızı hedef olarak görmezlerdi diye düşünüyor."

"Onu korumak için daha fazlasını yapmalıydım" Kapı aralığından Siriusun sesi geldi. Odaya giremiyordu-girerse, geçmişe sürüklenecekmiş gibi hissediyordu. "Biliyorum Aylak, yapabileceğim bi şey olmadığınıdüşünüyorsunuz ama, bunun hakkında düşünmek için 12 sene zamanım oldu. Marlene'i 12 sene boyunca durmadan düşündüm." sesi boğuk geliyordu, boğazındaki yumruları sıkıyor gibiydi. 

Remus ağzını açıp tereddütle kapattı, belki de tartışmaya değmeyeceğini düşünüyordu. "Kendini suçlamanı istemezdi, Sirius."

"Yaramaz McKedicik hakkında konuşuyoruz Aylak, emin misin?" Sirius kıkırdadı. "Bana bir keresinde-şaka bile olsa- eğer ölürse ömrümün her gününü ona adamalı olduğumu söylemişti. Hatta bi dövmesini yaptırırsam mezarında daha rahat olacağını, acı ve keder içinde tek ölmemin başkasıyla evlenmemden daha iyi olacağını dedi..." dalmış gözüküyordu.

Remus kahkaha attı, odadaki gerginlik az da olsa kırıldı. "Evet, onun söyleyeceği şeylere benziyor. Ama böyle düşünmüyordu, bundan eminim."

"Tabi ki böyle düşünmüyordu. Fakat yine de, hayatıma nasıl devam edebilirdim ki? Dünyanın en muhteşem kadınına sahiptim, başkasını isteyebilir miydim?"

Sessizlik çöktü. Tonks orda olmaması gerektiğini biliyordu, fakat yine de sessizliği bölmek istedi. "Çok güzelmiş, neden daha önce ondan bahsetmedin?"

Remusun gözlerini üzerinde hissetti, fakat Sirius sorun etmedi. 

"Acıtıyor. Sadece onun hakkında düşünmek acıtıyor.Biliyor musun, doğum günümde ona evlilik teklif edecektim. Ona güzel bir sürpriz olacağını düşünmüştüm. Ama o öldü, ben de hapsedildim. Şimdi düşünüyorum da, keşke hislerimi ona daha fazla gösterebilseymişim. O zamanlar p-pek iyi değildim bu konuda."

"O biliyordu zaten," Remus dedi, "Sen söylemesen bile, onu her şeyinle sevdiğini biliyordu. Siz ikiniz bir biriniz için yaratılmış gibiydiniz."

Sirius kafasını iki yana salladı. Gözleri ellerine gitti, gözyaşlarını serbest bıraktı. "Ona söylemem gerekirdi. Aşkımı ona tamamen gösteremeden gitmemeliydi." Odadan çıktı.

Remus kapıya yönelirken, Tonksa döndü. "Marlene hakkında konuşurken hep böyle oluyor. Gidip bir baksam iyi olacak."

Gittikten sonra, Tonks fotoğrafı bir daha eline aldı. Daha geleceklerinin önlerinde olduğunu düşünerek gülümseyen, şimdi hepsi birer ölü olanlar. Ve şimdi Tonksun tek istediği, Savaştan önce, tüm sevgisini eksiksizce, doğacak çocuğunun babasına, hayatının aşkına gösterebilmekti.


Hurts Like Hell☆Blackinnon One-ShotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin