Ateş şehrinden yüzüğüm ile çıkmıştım. Arabaya bindiğimizde ağzımı bile açmadım. Eve geldiğimizde odaya çıktım. Onur beni tekrar kucağa alacakken "siktir git Onur bana sakın dokunma!" Diye bağırdım. Fazla üstüme gelmedi ve o da peşimden çıktı. Elbisemi bilerek önünde çıkardım. Ona şunu ispatlamak istiyordum 'bakabilirsin ama dokunamazsın'. Şu anda iç çamaşırımla kalmıştım. Beni bir müddet yatakta yatarken elini sırtına koyarak izledi. Dünkü kıyafetlerimi giyemezdim. Onları gelen çalışan yıkamıştı. Ve şu anda ıslak olduklarına emindim. Onur bu durumu anlamış olacak ki yataktan kalkıp, bana siyah bir tişört verdi. Üzerime geçirdim. Tişört uzun olduğundan elbise görevi görmüştü. Yanına yattım ve bana yine sımsıkı sarıldı. Tam Onur uykuya dalarken konuşmaya başladım.
- onur
- hım Nehir yine ne var?
- benim uykum yok.
- istiyorsan farklı şeyler yapabiliriz
Dedi ve kafasını 2 saniye kaldırıp bana sırıttı.
- saçmalama!
- eee nehir napalım o zaman.
- mesela sorgu gecesi
Dedim. heyecanlı ses tonumla
- tamam sor
- bana ne zaman aşık olduğunu sandın.
- önce şunu söyleyeyim ben aşık olduğumu sanmadım direk aşık oldum ve ben seni kaçırınca aşık oldum. Gururuna sertliğine bakışlarına...
Devam ederken sözünü kestim.
- tamam kes sormadım say
Dedim. Çünkü ben bu adamdan nefret ederken o beni aşkına inandırmaya çalışıyordu. Çok geçmeden kolları arasında uyuya kaldım.***
Sabah uyandım yarın evlenecektim. Ne kadar güzel değil mi?(!) Yanımda hala bana sıkıca sarılan onuru gördüm. Dün yaşadıklarım umarım gerçek değildi. Kolumdaki dövmeye baktım. Kahretsinki hala ateş sembolü duruyordu. Yavaşça bana sarılan onurun kolunu çektim ve yataktan kalktım. Yarın bu adam ile evlenemezdim. Dolabın kapağındaki aynaya baktım. Kızarıklıklar hala gitmemişti. Ama ben bu ateş dövmesi ile yaşayamazdım.
Aklıma gelen fikir ile odanın kapısına doğru yürüdüm ve sessizce kapıyı açıp merdivenlerden aşağıya indim. Mutfağa doğru ilerledim ve elime bıçak aldım. Ben bu dövme ile yaşayamazdım. Hayır yaşayamazdım. Tezgaha oturdum ve bıçağı koluma çizilen dövmeye sürtmeye başladım. Derimin içine işlenen bu sembolden kurtulmalıydım. Kolumu kesmek zorunda kalsam bile bu sembolü çıkartmalıydım. Bıçağı derimi yolarcasına sertçe sürtmeye başlamıştım. Derim soyulmuş ve kanamaya başlamıştı. Dövmeyi neredeyse çıkarmama az kalmıştı. Ben daha çok bıçağı derime sürterken merdivenden esneyerek inen onurun sesini duydum. "Günaydın sevgilim kahvaltı mı hazırlıyorsun?" der demez tezgahda ki kanı gördü ve koşarak yanıma geldi.
"Nehir kendine gel sen artık bir ateşsin o salak dövmeyi çıkarsan da bu böyle kalacak o bıçağı bana ver!" Dedi. Ona sinirle bakıp "bu salak döğme bende kaldıkça yaşayamam ben iğneyim onur, ben iğneyim." Dedim. Bağırıyordum. Bıçağı boynuma dayadım ve "ölmem ne kadar umrunda." Dedim. Bana ciddiyetle bakıp "peşinden ben de ölecek kadar." Dedi. Ona kafamı piskopat gibi sırıtarak sallarken "hayır hayır Onur ne ben ne sen şimdi öleceğiz. Çünkü seni ben öldüreceğim anladın mı?" Diye bağırırken, onur bu arada elimdeki bıçağı aldı ve bana yaklaşıp koluma baktı. "Çok derin değil ben yine sargı kutusunu getiriyorum." Dedi. Bu kutu ne kadar çok işe yaramıştı.
Ben onu beklerken evi size anlatıyım. Mutfak gri renklerde ve her şey çok modern. Burası ne kadar dağlık bir yer olsada ev cidden modern. Mutfak ve salon bitişik. Salon ise krem rengi koltuklarla huzur dolu bir oda ama bu evde bir gram bile huzurlu zamanım olmamıştı.
Ben bunları düşünürken Onur yanıma geldi ve koluma pansuman yapıp sargı ile sardı. Biliyordum dövme hala oradaydı. Onu çıkaramadan onur müdahale etmişti. Ben tezgahtan indim ve tezgahtaki kanlarımı bir kuru peçete ile sildim. Onur ise tezgaha yaslanmış beni izliyordu. "Hadi kahvaltı hazırlayalım sevgilim." Dedi. Karnım acıkmıştı ama yemek yemekte içimden gelmiyordu. Onura dönüp "sen hazırla ben birazdan gelirim." Dedim. Ve cevap vermeden mutfaktan çıktım. Aslında yanında pek bulunmak istemediğimden çıkmıştım. Ama Salondaki küçük bir içki koleksiyonu gördüm ve fikrimi değiştirdim. Şu anda en çok ihtiyacım olan şey içkiydi. Kafayı dağıtmalı ve güzel kafa haline bürünmeliydim. Onur kahvaltı hazırlarken çaktırmadan bir viski aldım ve yukarı çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mum Işığı
Teen FictionBu şehre sığamayan biri ve onun gibi düşünen bir çete... Çetenin sevdikleri olduğu düşmanları ve bu çetelerin nefret dolu savaşları... Bu nefret aşka dönüşebilir mi? Bence okumanız gereken kitapların en başı olmalı. Bu kadar iddalıyım çünkü yazd...