Üzerimdeki siyah spor şortum, kırmızı tişörtüm ve elimde voleybol topuyla beden dersindeydik. Sınıftaki kızlarla aramızda maç yapıyorduk ve açık ara farkla yeniliyorduk.
Topu birkaç kez sektirdim ve güzel bir servisle filenin diğer tarafına yolladım. Topu kurtarıp bize yolladıklarında pasörler karşılayamadı ve top yere düştü.
Maçı kaybettiğimizde yine de karşı takımdakilere sarıldım, ardından tribünlere geçerek spor çantamın içindeki telefonumu aldım.
10 dakika önceden kalma, Mark Lee'den mesajlar vardı. Gözlerim sahanın diğer ucunda, basketbol oynayan kişiye takıldı. Yay kaşları çatık, elindeki topu sektiren Mark terden sırılsıklamdı. Koyu kahverengi saçları alnına yapışmış, üzerindeki kolsuz koyu yeşil tişörtün sırtı ıslanmıştı. Elindeki topu zıplayarak attığında top, fileye deliksiz girdi.
Onunla beden derslerimiz aynıydı ama yalnızca geçen sene konuşmuştuk. Fildişi boyası yerine koca perdeyi eflatun boyadığı için.
Yerime oturdum ve mesajları açtım.
marklee: herkes senin yukhei'den hoşlandığını biliyorken nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?
marklee: ergen kitaplarındaki gibi popüler, yukhei'ye âşık kız çetesi seni dövmez mi?
marklee: ayrıca,
marklee: bir şey daha var,
marklee: bir daha beden dersinde şort giyme.
Sapık. Gözlerimi devirip çenemin biraz aşağısındaki kısa saçlarımı geriye attım, ardından telefonumu bırakıp arkadaşlarımın yanına koşarak gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
➱ INSTAGRAM SERIES ⋆ 1 marklee: gerçekten aptal eyfel kulesi kılıklıdan mı hoşlanıyorsun? yüzünü görebildiğine emin misin sen? marklee: yah, park seoneul. marklee: çocuk senin iki katın! parkseo yazıyor... parkseo: herkesin iki katı. parkseo: ve dos...