"Hey, Seo. Şu aptal fırçayı bırak da gel. Bunu görmen lâzım."
Oflayarak atölyenin masasından kalktım, fırçayı bıraktım ve üzerimde beyaz resim önlüğüm ile odadan çıktım.
"Ne oldu Bora? Tam da en güzel yerini boyuyor-"
Karşımdaki manzarayla olduğum yerde kalakaldım. Kalbim binlerce parçaya ayrılıp içime ateş düşerken nefesim kesildi.
Wong Yukhei gülümseyerek arkadaşım Haneul ile el ele tutuşuyordu. Bir şeyler söyleyip gülüştüler, ardından Yukhei, her zaman sarılmak istediğim güçlü kollarıyla kıza sıkıca sarılıp yüzünü saçlarına gömdü.
Haneul ile geçen seneden beri arkadaştık, Yukhei'den hoşlandığımı biliyordu. Hatta sırf o öğrensin diye etrafa yaymasını söyleyen de bendim. Bunun olduğuna inanamıyordum.
Yanımdaki Bora elini omzuma koyduğunda etraftaki kişileri de gördüm ve birisiyle göz göze geldim. Mark bir bana bir de Yukhei ile olan olaya baktı, kaşları çatıldı. Dudaklarını araladı ama bir şey demedi.
Başımı eğdim, elimi kısa saçlarıma daldırdım ve sessizce atölyeye girip kapıyı arkamdan kapadım. Kimse fark etmeden.
Mark hariç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
➱ INSTAGRAM SERIES ⋆ 1 marklee: gerçekten aptal eyfel kulesi kılıklıdan mı hoşlanıyorsun? yüzünü görebildiğine emin misin sen? marklee: yah, park seoneul. marklee: çocuk senin iki katın! parkseo yazıyor... parkseo: herkesin iki katı. parkseo: ve dos...