Bu saatte bölüm atmak hiç alışkanlığım değildir ama içimden geldi sşldkfşldskglşfdg
İyi okumalarrr ♥
***
Arabayı aldığım yere park ettiğimde arkama yaslanıp kısa bir süreliğine gözlerimi kapattım. Sonunda uyku göz kapaklarıma uğramaya tenezzül etmişti ve bunda Anıl'la konuşup rahatlamamın payı olduğunu biliyordum.
Kafasından aşağı döktüğüm sıcak çikolata aklıma geldiğinde yüzüme aptal bir gülümseme oluşurken başımı iki yana salladım. Son zamanlardaki düşüncelerim kafamı karıştırıyordu ve ben buna izin vermek istemiyordum.
Ona kapılmaktan korkuyordum.
Arabadan inip arkamdan kapıları kilitledikten sonra gördüğüm manzarayla gözlerim kocaman açıldığında kendi kendime mırıldandım.
"İşte şimdi gerçekten sıçtın Alya."
Evin ışıkları açılmıştı ve daha da kötüsü... Babamın arabası kapının önündeydi.
Tereddütle elimdeki anahtara bakarken bundan kaçışım olmadığını biliyordum. Er ya da geç o eve girecektim. Erken olması benim açımdan daha iyi olurdu çünkü göz kapaklarımın git gide ağırlaştığını hissediyordum.
Kapıyı anahtarla açtığım anda bana doğru yaklaşan adım seslerini işitmiştim. Annem koşarak yanıma gelip bana sarılırken babam küçümseyici bakışlarıyla beni süzüyordu.
"İyi misin? Çok korkuttun bizi..." Annem elleriyle yüzümü kavrayıp sulanmış mavi gözlerini gözlerime diktiğinde yüreğimde ufak da olsa bir pişmanlık hissetmiştim. Bu pişmanlık hissi babamın sesini duyana kadar sürmüştü.
"Neredeydin sen?" Sorusunu duymazdan gelerek elimdeki anahtarlığı anahtarlığa astıktan sonra Anıl'ın verdiği ceketi üzerimden çıkardım.
Bana hesap sormaya hakkı yoktu. Annem ne olursa olsun o senin baban diyordu ama bu umrumda bile değildi. Babalar kızlarının kahramanı olurdu, ilk kalp ağrısı değil.
"Cevap vermeyecek misin? Ne kadar endişelendik, haberin var mı senin?"
"Endişelenmiş olsan nasıl olduğumu sorardın, nerede olduğumu değil." Yüzüne bile bakmadan odama girecekken koluma dolanan parmakları beni durdurmuştu.
"Hesap vermeden hiçbir yere gitmiyorsun küçük hanım." Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp gergince ısırırken derin derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum.
Niyetim ona saygısızlık etmek değildi ama fazla üzerime geliyordu ve sinirlendiğimde ağzımdan çıkan kelimeleri kontrol edemiyordum.
"Karın bu saatte buraya gelmene bir şey demedi mi baba?" Sorduğum soru tek kaşının havaya kalkmasına neden olurken suratındaki ifade tamamen değişmişti. Şirince gülümsedim.
"Ben de öyle düşünmüştüm. Onu daha fazla kızdırmadan gitsen iyi olacak. Biz başımızın çaresine bakarız, sana ihtiyacımız yok." Babamın bakışları birden anneme dönerken kolumdaki elini çekmişti.
"Kızımın aklına bunları sen sokuyorsun."
"S-sen... Ne diyorsun?"
"Daha onu koruyamıyorsun bile. Ne biçim annesin sen? Ya başına bir şey gelseydi?" Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken Annemin gözünden akan yaşlarla sabrımın son damlasını da tüketmiştim.
Komidinin önünde duran ilaç poşetini alıp babama doğru fırlattığımda artık bilincimi çoktan yitirmiştim.
"Sen nasıl tüm suçu ona atarsın?" İkisi de şaşkın bir ifadeyle bana bakarken yumruklarımı sıkarak bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PAMUK PRENS | Texting
Short StoryHerkesin karanlık bir geçmişi olabilirdi, hem de herkesin. Ama onunki pembe bir geçmişti. Düştün elime PAMUK PRENS! Alya: Elimde çok güzel fotoğrafların var Anıl. Alya: Ve sen onları kimseye atmamam için bana yalvaracaksın.