Antalya'da çok sıcak bir sabahtı, gökyüzü pırıl pırıldı uykudan terlemiş olarak uyansa da kalkmak istemedi hiç. Uykusu çok tatlı geldi yine bu sabah, bir kez daha çalışmak ve bu kadar erken uyanmak zorunda olması yüzünden hayıflandı. Zorda olsa kalktı terden yapış yapış olmuş vücudu kısa bir duş alarak temizledi, annesinin yıkayıp ütülediği, mis gibi kokan kıyafetlerini giydi.Kardeşleri şu an uyuyordu, hatta evdeki herkes uyuyordu ve gittikten çok sonra uyanacaklardı. Dönüp uyumakta olan kardeşlerine baktı. Ali, Murat'ın küçüğüydü sırt üstü yatmış, ağzı açık hatta bir miktar ağız suyu yanağına akmış bir vaziyette uyuyordu. biraz bana benziyor diye geçirdi içinden hırçın ve inatçıydı Ali ama kafası zehir gibi çalışıyordu Murat'ında tek umudu buydu bu zekasını başka türlü kullanmaya çalışmazsa bana benzemez okuyup adam olur kimsenin ağız kokusunu çekmek zorunda kalmaz diye düşündü. Hakan en küçükleriydi henüz okula bile gitmiyordu daha naif ve kırılgandı korunmaya muhtaç olarak görüyordu onu Murat. Gözünden sakınmaz ne istese yapardı ama karşılığında ondanda beklentileri vardı hayallerindeki Hakan epeyce büyük adam olacaktı hepimizi asıl o kurtaracak diye haykırıyordu içi ama şimdilik onu koruyup kollamak Murat'ın işiydi. Hatta geçenlerde komşunun oğlu Fırat -ki Hakan'dan iki yaş büyüktü- onu ittirdi diye Murat, Fırat'ı dövmüştü. Bunun fazla savunmacı olduğunu biliyordu ama içinden kimsenin onu incitmemesi gerektiğini düşünüyordu.
Murat, onyedi yaşındaydı, sarı bukleli saçları önüne doğru inatçı bir şekilde düşerdi arkaya yatırmak istese de saçının inadı Murat'ın inadını kırardı. Yeşil gözlerinin içinde gri hareler çok güzel görünürdü. Yaşıtlarına göre daha uzun boylu ve dikkat çekici derecede iriydi kimse onyedi yaşında olduğuna inanmazdı. Sanayide bir kaportacıda çalışıyordu okulun ona göre olmadığını hayatın verilen derslerle değil yaşanılarak öğrenileceğini düşünüyordu. Kavgacı ve hırçındı ailesi için ölebilir (babasından sopayla dayak yemiş olsa bile saygıda hiç kusur etmezdi) arkadaşları için her şeyi yapabilirdi. Acıma duygusu bazılarımızdan daha fazlaydı aç bir köpek için cebimdeki son parayla kızarmış tavuk alıp doyurmuşluğu vardı mesela. Bir de çocukların elinde oyuncak olmuş bir kediyi kurtarabilmek için sayılarına aldırmadan kavgaya girişip bir dişi kırılsa da o kediyi kurtarmıştı. Antalya'nın varsak ilçesinde oturuyor her sabah saat 6da uyanıp otobüse koşturuyor sanayinin yolunu tutuyordu. Bu yolculuk bu şekilde altı aydır sürüp gidiyordu.
Otobüse son anda yetişebildi bu sabah. Hemen etrafına bakındı her sabah aynı insanlar binerdi otobüse, birde bir kız vardı göremedi onu bu sabah. Yirmiüç-yirmidört yaşlarında mahzun, kafası önünde hiç etrafına bakmadan oturan esmer güzel bir bayandı içi titrerdi Murat'ın onu görünce Aşktan değildi tabiki içinin titremesi, kızın mahzunluğu yüzündeki hüznü bir başka incitirdi Murat'ı. Neden bu sabah yoktu çok merak etmişti. Yeni binen yaşlıca bir teyzeye yerini verip arka taraflara geçti. Binmemesine neden olabilecek olasılıkları düşündü belki işten ayrılmıştı artık çalışmayacaktı, belki kendisi veya bir yakını rahatsızlanmıştı belki memlekine dönmüştü yada bu sabah uyuyakalıp otobüsü kaçırmıştı. Olasılıkların fazlalığından sıkıldı zaten bu konuyu düşünmek onu incitmişti. Sonra kendini düşündü gidip dükkanı açacak çayı koyacaktı etrafı toplayıp silip süpürecekti. ustası ve Arif ondan çok sonra gelirlerdi. O zamana kadar bütün işleri bitirmiş olması bekleyen araçlarda kendisinin yapabilecek olduğu tüm işleride bitirmesi gerekiyordu.
Durağına gelince indi koşar adımlarla yürüyüp kilitleri açtı. Neyse ki Murat çok pratik ve hızlı biriydi yapması gerekenleri kısa zamanda bitirip Yoldan geçen simitçiden iki simit alıp çayını koydu oturup yerken saçı önüne düştü, şimdi ustası gelecek ve saçları istediği uzunluk sınırını geçtiği için ona kızıp azarlayacaktı. Bu durum canını sıkıyordu çocuk gibi azarlanmaktan sıkılmıştı. Zaten yapısı gereği çok sinirliydi kendisine bir iş öğretiyor olmasından dolayı saygıda kusur etmemeye çalışsa da bazen ustasının yakasına yapışmamak için kendini zor tutuyordu. Ustasıysa aksi gibi hep iğneleyici konuşan hatta bazı zamanlar nerede ne söylemesi gerektiğini bilmeyen, kendince yaptığı kurallara uyulmadığında aşağılayan, hatta hakaret eden bir kişiliği vardı. Çekilmez bir insandı Arif'in ona üç yıldır nasıl katlanabildiğine şaşırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçekler Bile Seninle Büyür
RomanceHayatlarımız farklı olsada hep aynı duygu için atardı kalp ve hep çiçeklerimizi açtıran bize hava olan su olan hatta toprak olup kök salmamızı sağlayan bir başka kalbe vurulurdu er yada geç...