Her sabah gibi bu sabahda istemeye istemeye kalktı yataktan. Banyoya gidip elini yüzünü yıkadı, odasına dönüp aceleyle üstünü giydi. O kadar acele ediyordu ki ayakkabılarını bile hem koşuyor hem giymeye çalışıyordu.
Durağa gelir gelmez otobüsü geldi. Binince gördüğü şey onu çok şaşırttı çünkü neredeyse onbeş gündür otobüse binmeyen o mahzun kız bugün otobüsteydi. Murat onu sağ salim gördüğüne sevindi. Yine başı önde insanın içini burkan masumluğuyla oturuyordu. Murat rahatlamış gibi bir soluk bıraktı. Sonrada boş koltukların hiç birine oturmayıp (nasıl olsa kendinden büyük birine yer verecekti) arka taraflara geçti. Kız ineceği durağa yaklaşırken arkaya doğru ilerlediği sırada otobüs ani bir fren yaptı. Kız dengesini kaybedince Murat onu kolundan tutup destekledi. Kız Murat'a bakıp,
- Teşekkür ederim dedi.
Murat başını onu selamlar gibi salladı. Hiç bir şey diyememişti ama sesinin çok tatlı olduğunu düşündü. Kız durağında inince otobüs hareket edene kadar arkasından baktı. Kendi durağına gelince inip koşar adımlarla dükkana gitti. Hızlıca açıp içeri girdi. Günlük rutin işlerini bitirip çayla simite geçince aklına Arif geldi on gündür işe gelmiyordu. Kendini çok yalnız hissediyor ve çok özlüyordu. Dün de Arif'in babası gelmiş oğlunu sormuştu.
- On gündür eve gelmiyor haberiniz var mı? dediğinde Murat olayın ciddiyetini iyice kavramıştı
- İşe de gelmiyor on gündür amca hiç haberimiz yok.
Çocuğuyla şimdiye kadar hiç ilgilenmemiş bir babanın bile meraklanıp gelmiş olması Murat'ı korkutmuştu. Arif'in neden ortadan kaybolduğunu neden kimseye haber vermediğini iyice merak etmeye başlamıştı. Ustayla kavga bile etse işi bırakmayan birinin neden işe gelmediğini anlayamıyordu. Evine bile uğramamıştı. Bir ay önce bir sabah indiği o son model arabayı ve içindekiler geldi birden aklına kim olabilirdi o adamlar. Arif'in söylediklerini düşündü "artık kimse bize bir şey yapamayacak" demişti. O adamlara mı güveniyordu nerde bulabilirdi o adamları. Boşuna kafa yoruyordu isimlerini bilmediği gibi yüzlerini de hatırlamıyordu. Sonra bir ayrıntı hatırladı üç gün önce demişti Arif üç gün önce tanıştık. O sıra sanayinin arka sokağındaki komşu dükkanın işi düşmüştü yardım istemişti Arif'ten konuştukları günden üç gün önceydi, orda tanışmış olmalıydı onlarla bir yardımı olur muydu bilmiyordu ama muhakkak gitmeli konuşup sormalıydı.
Ustasının gelmesine daha zaman vardı hemen kepengi indirdi kilidi taktı koşar adımlarla arka sokaktaki kaportacıya gitti. Allahtan açıktı, çalışanlar hep birlikte tekerleklerin üzerine konulmuş tahta parçalarından yapılmış derme çatma bir masanın etrafında toplanmış kahvaltı ediyorlardı. Murat onların bu görüntüsünü bir an kıskandı, kendi iş yerinde böyle bir şey yapılamazdı malesef. Birden düşüncelerine bir son verip boğazını temizler gibi bir ses çıkardı. Hepsi birden dönüp ona baktılar, Murat bütün ciddiyetini takınarak ve yüzünü sertleştirerek
- Afiyet olsun arkadaşlar adım Murat arka sokaktaki kaportacıda çalışıyorum.
İçlerinden yaşça büyük olan esmer eğri burunlu bir adam lafını kesip
- İşçiye ihtiyacımız yok olduğun yerden memnun olmaya bak hadi başka kapıya dedi
Murat bu sözleri hazmetmeye çalışarak derin bir nefes aldı bu adamlardan bir şey öğrenmesinin mümkün olmadığını düşündü zaten onun derdini dinleyecekmiş gibide durmuyorlardı ama Arif olsaydı onun için her şeyi yapardı oda sabırlı olmalıydı.
- Benim işe ihtiyacım yok zaten
Aynı adam yine aynı şeyi yaptı lafını böldü ve
- Sen laftan anlamaz mısın? Gözün kör mü? Kahvaltı ediyoruz ne derdin varsa sonra gel seni avutacak vaktimiz yok dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçekler Bile Seninle Büyür
RomantikHayatlarımız farklı olsada hep aynı duygu için atardı kalp ve hep çiçeklerimizi açtıran bize hava olan su olan hatta toprak olup kök salmamızı sağlayan bir başka kalbe vurulurdu er yada geç...