New Jersey, ABD, 2,5 yıl önce.
İki genç beden...
İki arkadaş...
İki farklı koca hayat...
Hayata dair umutları olan gencecik iki adam...Yaklaşık bir buçuk yıldır bedenleri makinelere bağlı haldeydiler.
Oğlunun elini tutan orta yaşlardaki adam yorgundu. Uykusuzluktan ya da yemek yemeyi unutmuş olmaktan değildi bu yorgunluk, geçen bir buçuk yılın getirisiydi. İçerisinde acıyı, hüznü, kederi, umudu ve umutsuzluğu birlikte barındırıyordu.
Hasta bakıcı Martha Gibbs adamı izlerken hüzünlüydü. Tam beş yıldır bu meslekteydi ve son bir buçuk yıldır ise komada olan bu iki gencin bakımıyla o ilgilenmişti. Geçen bu kadar zamandan sonra ailelerinin üzüntüsünü paylaşmamak elde değildi.
Tam beş ay önce hastalardan biri pes etmişti ancak beyin ölümü gerçekleşmesine rağmen babası oğlundan bir türlü vazgeçmemiş, sanki bir gün tekrar sesini duyabilecekmiş gibi bedenini hayatta tutmaya devam etmişti. Ancak bitkisel hayattan ne yazık ki geri dönüş yoktu ve sonunda adam gerçeği kabullenmiş, oğlunun gitmesine izin vermişti. Her şey bugün sona erecekti.
Diğer genç için de farklı bir son olmadığını biliyordu Martha. Koma hali en fazla bir yıl sürerdi. Daha fazlası tekrar hayata tutunmasına imkan vermezdi. Eninde sonunda onun ailesi de böyle bir karar vermek zorunda kalacaktı.
Cam kapı küçük bir 'bip' sesi ile açıldı ve Doktor Harper içeri girdi. Bir eli cebinde, diğer elinde ise gerekli evraklar vardı.
"Onlar için elimizden geleni yaptık." Dedi ifadesiz bir yüzle hareketsiz yatan iki genç bedene bakarak. Beden... Onlar artık sadece bir bedendi.
Doktorların neredeyse hepsinin aynı duygusuz ifadeye sahip olduklarını fark etmişti Martha çalıştığı süre boyunca. Mesleğinin başındayken bu durumu acımasızca bulurken artık olması gerekenin bu olduğunu biliyordu. Hislerle hareket edildiği taktirde bir insanı kesip biçip, ardından dikebilmek nasıl mümkün olurdu ki?
"Elinizden geleni yaptığınızı biliyorum." Dedi adam. "Şimdi ben de olması gerekeni yapmaya hazırım."
Doktor Harper imzalanması gereken belgeleri uzattı ve adam sanki yavaş davranırsa her an kararından vazgeçecekmiş gibi bir çırpıda imzaladı.
Genç adamın bedenini hayatta tutan makinenin fişi çekildiğinde odaya tam bir ölüm sessizliği hakimdi. Babası akan bir damla yaşın ardından gözlerini yumdu ve hasta bakıcı Martha kendi dolan gözlerini gizlemek için kafasını sol tarafa çevirdi.
İşte tam o anda artık herkesin ümidini kestiği o şey oldu. Diğer hastanın sol işaret parmağı kıpırdadı!
Martha şaşkınlıkla gözlerini kırptı. Parmak tekrar yavaşça titredi. Yanlış görmemişti
"Doktor Harper!" Diye heyecanla seslendi arkası dönük olan doktora, "Bay Foster parmağını kıpırdattı!"
İstanbul, günümüz
Kafamı açmamı sağlayan kısa duş sonrası aşağı indiğimde annemi elinde çekiçle mutfak döşemelerinde uğraşırken buldum. Beni uyandıran sesin kaynağı belli olmuştu.
"Bu döşemeler iyice eskidi." Diye söylendi yerinden kalmış olan bir köşeye daha çivi çakarken. "Salonun hali de buradan farksız değildi."
Bence evi olduğundan karanlık gösteren bu eski moda koyu ahşap döşemeler çoktan ömrünü doldurmuş ve değiştirilmesi gerekiyordu ancak iki katlı bir evi yeni parkelerle kaplatmak bir hayli maliyetliydi ve annem bunu olabildiğince erteliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBETTİĞİM ADAM
General FictionBir aşk nasıl harcanır? Bir ömür nasıl heba olur? Geçmişe gömülen bir aşk, yıllar öncesinden gelen bir tutku ve değişen hayatlar. Yarım kalan her aşk gün mutlaka intikamını alır.