"Diyorum ki, onlara oyun oynayalım!"
Biraz sessiz kaldıktan sonra "Aklında nasıl bir şey var?" dedim.
Hemen karşımdaki sandalyeye oturup aklındaki planı anlatmaya başlamıştı.Plan güzeldi. Fakat biraz da tehlikesi vardı. Aman! Kimin hayatında tehlike yok ki? Sadece korkmayı sağlar.
"Kabul!" dedim hemen. Heyecanlıydım. Bir o kadar da korkuyordum.
Erkan gözleri parlamış bir şekilde bana bakarken bende gülümsedim.
Bir süre böyle durmuştuk. Tabi Erkan yüzünü düşürüp ifadesiz bir yüze geçene kadar."Yada vazgeçtim. Hadi başına bir iş gelirse?" diyerek oyunumuzu bozmaya çalıştı. Ancak itiraz yok! Bu ölüm kalım savaşıydı ve onlardan kurtulursam başka bir sıkıntım olmayacaktı.
Ellerimi masaya koyup birleştirdim. "Ama böyle yaparsan ben nasıl öyle adamların elinden kurtulacağım? Sen merak etme. Onlar bana zarar vermez!" diyerek korkusunu hafifletmrye çalıştım. Fakat verirlerdi. Hem de fazlasıyla!
"Belli yüzünün halinden!" diyerek yüzümü işaret ettiğinde inandırıcı bir konuşma yapamadığımı anlamıştım.
Yine de banane! Bu oyun oynanacaktı. Şimdi 48 saat gözaltında kalma olayı olduğu için iki gün sonra mafyanın yanına gidecektim.
"İyi o zaman. Beni nezarethaneye götür bari. İki gün oradayım." dediğimde benimle birlikte ayağa kalktı.
"Hayır ne nezareti? Seni gizlice eve götüreceğim. Burada kalamazsın. Zaten yeterince kalmadın mı?" diyerek kolumdan tuttu ve kapıdan çıkardı.İşlemleri hallettikten sonra benim aklıma evden nasıl çıktığım gelmişti. Doğru ya! Benim neden aklıma gelmedi? Onun nişanlısı vardı.
Tam yangın merdiveninden çıkıyorduk ki durdum. "Ben gelmiyorum." dedim. Erkan şaşırmıştı. Benim cümlemle gözlerini devirip "Ne oldu bir anda?" dedi.
"Nişanlı bir adamın evinde kalmam ben." diyerek ellerimi göğsümde birleştirdim.Kaşları çatılmıştı. "Neyden bahsediyorsun kızım sen?" dedi hemen.
Merdivenlerden inerek yanına ilerledim. "Kırmızı saçlı, kırmızı elbiseli, yüzük taktığın, kendine yakıştırdığın sayın nişanlından bahsediyorum. Anladın mı şimdi?"Erkan'dan
İşte korktuğum şey de tam olarak buydu. Ben onu sadece koruyabilirdim. Yakınlaşmamam gerekirdi. Kokusunu, sesini, gözlerinin haresini, saçının şeklini bile özlememen gerekirdi. Şimdi kendimi nişanlısına İHA et etmiş gibi hissediyordum. Haklıydı. Benim bir nişanlım vardı ama bunu nasıl öğrenmişti?
Onu belirli saatler dışında kimse görmezdi. Zaten o saat ve o günlerde de izinliydim. Fakat bu kız neden bu kadar sinirlenmiş ve öfke ile bakıyordu şu an bana? Sanki birazdan beni öldürecekti.
İlk önce sesimi düzeltip biraz uzaklaştım ondan. Bana hesap sormaması lazımdı. Eğer buna cevap verirsem bir dahakilerinde kendini benden üstün sanacaktı.
"Evet var ve bu seni ilgilendirir mi?" dedim yüzüne bakmadan aşağı inerek.
Arkamdan adım sesi gelmiyordu. Muhtemelen şok geçirmişti. Baksam mı? Ama şimdi bakarsam onu sevdiğimi falan düşünecek. Hayır hayır! Ümit veremem ona!
Duru'dan
Kısa bir şok, ufak bir kalp çarpıntısı, küçük bir sinir krizi geçiriyor olabilirdim. Fakat hala hayat devam ediyordu ve beni aşağı katta bekleyen 'Nişanlı' bir Komiser vardı. Ne yapacaktım? Nasıl davranmam lazım? Hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim şey onun bir sahibi olduğu ve ondan uzak durmam gerektiğiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUNAĞIM [Askıya Alındı]
Roman pour Adolescents8 Nisan'dan sonra yeni bölümler gelecektir.😊💙 Bir hırsız... Bir polis bir hırsıza aşık olabilir mi? Ya da o hırsız yaşadıklarını polise anlatabilir mi? Ya da bu kitabın sonu nasıl olacak? Ya da... Evet bu kitapta çok çelişki olacak. Çok fazla ya...