5彡

1K 88 5
                                    

Boynumdaki atkıyı beremin yanına,masanın köşesine koyarken çekingence sandalyeye yerleştim.O da karşımdaki yerini hızla almıştı.Önüme yerleştirdiği kahveyi parmaklarımın arasına alıp,biraz ısınmaya çalıştım.İçerisi oldukça sıcaktı ama yinede biraz titriyordum.

"Şey,umm.." hafifçe öksürdüğünde bakışlarımı ona çevirdim.

"Ben Luke." dedi gülümseyerek elini bana uzatırken. "Luke Hemmings."

Bende sıcak bir tavırla onun elini sıktım ve hemen ardından ufak elimi onun devasa -bana göre devasa- elinin arasından çektim.

"Senin adın ne?" dedi.Bir anda boş bıraktığım elini ne yapacağını bilmez bir şekilde ensesine götürdü.

Yutkunarak,başımı bir kaç saniyeliğine önüme eğdim.

"Üzgünüm,ben-"

Dudağımın iç kısmını ısırmaya başlamışken bir anda onun önünde tuttuğu küçük sipariş defterini ve pilot kalemini ele geçirdim.Sonrada üzerine;

* Alaska Owen *

yazdım.Defteri ona doğru çevirdiğimde biraz şaşırmış görünüyordu ama bu sadece bir-iki saniyeliğine sürmüştü.Hemen ardından yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi.

"Vay canına!" dedi. "Alaska..Bir şey söyliyim mi?" bakışları kağıttan kayıp,irislerimi bulduğunda gözlerinin maviliği bir an için beni büyülemişti. "Bu isme bayıldım."

Onun bu tatlı iltifatı istemsiz bir şekilde gülümsememe neden oldu.Luke..Bende bu ismi sevmiştim.Eğer konuşsaydım bu ismi söylemesi kolay olabilirdi.

"Madem konuşmuyorsun." dedi tatlı bir sesle. "O zaman,umarım dinlemeyi seviyorsundur."

Başımı onaylarcasına salladım ve çekingen bir tavırla gülümsemeye devam ettim.

Yerinde biraz doğrulmuştu. "Uh,belkide kendimi tanıtmalıyım." biraz duraksadı.Sonra da etrafına bakındı. "Burada çalışıyorum." bakışları tekrar beni bulduğunda başını öne eğip,sessizce güldü. "Ah,bu biraz tuhaf geldi." dedi.

Neyin tuhaf geldiğini tahmin etmek o kadar da zor değildi.Konuşmuyordum.Bunu tuhaf bulması normaldi.

"Şey,en baştan başlayalım,olur mu?" diye sordu tekrardan yerinde doğrulurken.Sonra da ellerini önünde birleştirdi ve gözlerini kıstı.

'Tatlı görünüyor.' diye düşündüm.

"Şey,adım Luke.Bir hafta kadar önce burada bir işe başladım.Aslında pizzacıda çalışmak gibi bir hayalim yoktu ama biraz para kazanmam gerekiyordu ve bende ilk bulduğum fırsatı değerlendirmek istedim.Ufak bir dairede kalıyorum ve üst komşum tamamen tırlatmış." eliyle deli işareti yaptığında gözlerinide irileştirmişti.Komik göründüğünü kabul etmeliydim.

"Evinde yedi tane kedi besliyor.Ve inanabiliyor musun hepsine ayrı ayrı isim vermiş ve onları torunlarım diyerek seviyor." başımı öne eğerek,plastik kahve kupasının etrafındaki parmaklarımı oynattım.Gülümsememe engel olamamıştım.Yedi tane kedi cidden fazla değil miydi?

"Genelde yürüyüş yapmaktan ve beyzbol maçı izlemekten hoşlanırım.En sevdiğim renk mavi sanırım,yani pek emin değilim." diye devam etti gülerek.

"Pizza yemeyi seviyorum,çünkü burada bedavaya yiyebiliyorsun." ellerini havaya kaldırıp,üzerindeki önlüğü gösterdi. "Pizzacıda çalışmanın faydaları."

Bu sefer kendimi tutamayıp,dişlerimi göstererek ona bir gülümseme sunmuştum.O da benimle birlikte güldüğünde utançla başımı öne eğdim ve sessiz gülüşüme devam ettim.

"Bu arada.." elimdeki defteri işaret etti. "Sen hangi rengi seviyorsun?"

Kalemi elime alırken,hafifçe gülümsedim.

* Mercan rengi *

Yazıyı okuyup,bana gözleri kısık bir bakış attığında dudaklarındaki gülümseme genişledi.

"Mercan rengi.Hmm..Kırmızı ya da pembe dersin sanmıştım." dedi gülerek.Omuzlarımı silktim.

"Hey,Luke! Ara biteli beş dakika oluyor.Patron sinirlendiğinde ikimizide kahve makinesinde öğütebilir,biliyorsun."

Tezgahın arkasındaki kızın Luke'a seslenmesiyle ikimizde sıçramıştık.Kısa,kırmızı saçlarını beyaz bir şapkayla düzeltmeye çalışan kıza kısa bir süreliğine baktım ve elindeki tepsiyle siyah bir kapının içerisinden geçmesini izledim.

"Ah,sanırım gitmeliyim." saatine hayal kırıklığıyla bakarken,ona 'sorun değil' anlamında bir omuz silkme hareketi yaptım.Ardından da ayağa kalktık.Ben ceketimi giyerek,ilerlemeye başlamışken benim için kapıyı açtı ve birlikte dışarı çıkmamıza izin verdi.Yolun karşısındaki evimin kapısına ulaştığımızda ikimizde duraksamıştık.

"Umm.." ellerini cebine soktu. "Genelde bu çevrede yürüyüş yapıyorum." dedi yola ve bana bir kaç saniye arayla bakarken. "Belki,yani,yarın akşam benimle yürümek istersin."

Ne yani? Beni bir daha mı görmek istiyordu?

Yutkunarak ona şaşkın bakışlarımı sundum.Piercingini dişlerinin arasından çıkartarak sevimli bir şekilde gülümsedi.

"Ben saçmalamaya devam ederim ve sende benim bu hâlime tekrar gülersin.Gülümsemeni bir daha görmek istiyorum."

Vücudumdaki bütün kanın sadece yanaklarımda toplandığını hissetmemle,kızarmamı saklamaya çalışarak başımı öne eğmem bir olmuştu.

Benden bir-iki adım geriye doğru uzaklaşırken gülüyordu.

"Seni 7 gibi alırım,tamam mı?" diyerek ısrar ettiğinde ona odaklandım.Hâlâ daha her hangi bir tepki vermemiştim.

"Hadi ama,evet de!" diyerek seslendiğinde çoktan karşı kaldırıma çıkmıştı. "Başını sallar mısın,lütfen?" dedi.

Onun görebileceği bir şekilde başımı salladığımda tüm dişlerini ortaya sererek sırıtmıştı.

"Sakın bir yere kaçayım deme." dedi işaret parmağını bana uzatırken.

Bana attığı son bakıştan sonra içeriye girdi ve gülümsemesini hiç bozmadan görebileceğim bir mesafeye geçti.Onu daha fazla izlememeye karar vererek evin kapısını açtım.Sonra da sırtımdaki ceketi çıkartmadan bir kaç saniyeliğine duvara yaslandım.

Onunla yürüyüş yapmamı istemişti.Üstelik bunun için ısrar bile etmişti.

Benimle vakit geçirmek istiyordu.

Walls | l.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin