Yoongi gözlerini kırpıştırarak Hoseok'un gelip yatağın içine girmesini izledi. Kaskatı kesilmişti, ne yapacağını veya ne söyleyeceğini bilmiyordu.Hoseok yan dönüp Yoongi'yi kolları arasına aldığında Yoongi biriyle birlikte uyumayalı ne kadar uzun süre olduğunu fark etti. En son Jungkook onu böyle kolları arasına hapsederdi ve eh, onunla da işler pek de iyi gitmemişti.
Üstelik onu her düşündüğünde aklına Hoseok'un iddia ettiği Jimin ile arasındaki ilişki geliyordu ve bu hem onun kalbini acıtıyor hem de sinirlendiriyordu.
Hoseok'un nefesleri düzene girdiğinde Yoongi yavaşça ona doğru döndü ve iki santim ötesinde uyuyan adamı uyandırmamaya çalışarak elini eşofmanının cebine doğru uzattı. Düşük bir ihtimal de olsa, belki anahtarları yanında taşıyor olabilirdi.
Ancak Yoongi'nin eli boş kalmıştı. Hoseok anahtarları yanında getirmemişti ve şimdi Yoongi'yi daha sıkı kavramıştı. Onu uyandırmadan yataktan çıkmanın mümkünatı yoktu. Zaten çıksa da nereye kadar gidebilirdi ki, zincirler kapıya kadar bile ulaşmıyordu.
Yoongi Hoseok'un göğsüne doğru derin bir nefes verdi ve yine pes etti. Gözlerini sinirle yumarken tam olarak neye sinirlendiğini bilmiyordu fakat bir önemi yoktu. O zaten doğuştan hayata sinirli bir adamdı.
///
Hoseok gözlerini kırpıştırarak açtığında, Yoongi'yi kolları arasında mışıl mışıl uyurken görmek neredeyse kalbini durduruyordu.
Yoongi'nin başı Hoseok'un kolunun üzerindeydi, elleri ise ikisinin arasında kalmıştı. Hoseok onu uyandırmadan parmaklarıyla saçlarını taradı, uzanıp dudaklarını Yoongi'nin alnına değdirdi.
Tüy kadar hafif bir öpücüktü ve Yoongi'yi uyandırmazdı. Hoseok onun ne kadar ağır bir uykuya sahip olduğunu biliyordu.
Bir süre daha onun düzenli nefes alış verişlerini dinledi, gözlerini küçük yüzünde defalarca dolaştırdı ve kendini tutamayarak iki parmağının tersiyle yumuşacık olan yanağını okşadı. Yoongi'yle birlikte olmak, cennetin en lüks köşesinden yer kapmak gibiydi. Onun dudaklarının arasından dökülecek herhangi bir çift söz, gününü berbat da edebilirdi, güzelleştirebilirdi de.
Onun gülümsemesi içinde çiçekler açtırır, hayatı boyunca hiç tatmadığı o duyguları içine doldururdu ve öyle bir an gelirdi ki, o an ölmek isterdi. Sadece gördüğü son manzara onun gülüşü olsun diye, evet, ölebilirdi.
Tüm bunlar Hoseok Yoongi'yi her gördüğünde hissettiği şeylerin yalnızca bir kısmıydı. Öyle bir kısmı daha vardı ki, kelimeler anlatmaya yetmez, hislerin yanında sönük kalırdı.
Yoongi kıpırdanmaya başladığında Hoseok elini çekti ve uyanışını izledi. İlk kez bu kadar yakından ve ilk kez bu denli yoğun hissederek.
Yoongi onu dibinde gördüğünde gözlerini kırpıştırıp kaşlarını çatsa da, dün geceyi hatırladığında çatılı kaşları düzeldi ve yataktan doğruldu. Artık Hoseok'la temas etmiyorlardı ve bu, bir adamı hüzne boğarken, diğerini rahatlattı.
"Tuvalete gitmem gerek."
///
Yoongi bardaktaki suyu tamamen bitirdikten sonra masaya bıraktı. Çok az bir şey yemiş olmasına rağmen canı hiçbir şey çekmiyordu, iştahı yoktu.
"Ekmek dilimlerin duruyor Yoongi."
"Canım istemiyor."
Hoseok kafasını kaldırmadan bakışlarını Yoongi'ye yönlendirdiğinde Yoongi gözlerini hemen çekmek istese de tüm bedeni ürperirken yapamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence // Yoonseok
Фанфик"Seni hiçbir zaman yalnız bırakmayacağımı biliyorsun, değil mi Yoongi?" {300818-270719} [Kısa hikaye]