Yoongi gözlerini yavaş yavaş aralarken oturduğu zeminin soğukluğu onun kafasını karıştırmıştı.
Neredeydi? Ve neden her tarafı tutulmuş gibi ağrıyordu?
Ellerini hareket ettirmeyi dendiğinde sırtında sıkı bir halatla bağlandığını fark etti ve önceki gece olanlar aklına tek tek doluştuğu an gözlerinin sonuna kadar açılmasına neden oldu.
Karanlık bir yerdeydi, elleri ve ayakları bağlı, sırtı soğuk duvara yaslanmıştı ve kıçı uyuşmuştu.
Etraf zifiri karanlık olduğundan hiçbir şey göremiyordu. Bu kadar karanlığa gelemezdi, bu yüzden bağırdı.
"Hey! Kimse yok mu?! Yardım edin!"
Bileklerini birbirine sürterek ipi gevşetmeye çalışsa da yaptığı tek şey canını yakmak olmuştu.
Ön taraftan bir ses geldi, kapı kilitleri tek tek açılıyordu ve bu ses Yoongi'nin gerilmesine neden oldu.
Kaçırılmış ve bir manyak tarafından bodruma kilitlenmişti.
Hoseok kapıyı açıp koridordaki ışığın birazını içeri taşıdığında Yoongi'nin gözleri kamaştı. Elini duvarda biraz gezdirip ışığı yaktığındaysa Yoongi etrafa bakamaz olmuştu.
"Uyanmışsın! Tam da sıcacık bir çorba yapmıştım yemek için. Bekle, sana da getireyim biraz."
Hoseok tahta merdivenlerden yukarı çıktı ve birkaç dakikanın ardından elinde bir tepsiyle geri döndü. Tepside bir kâse çorba, iki dilim ekmek ve bir kaşık vardı.
Yoongi kısık gözlerle etrafı incelediğinde bodrumun oldukça boş olduğunu fark etti. Bir köşeye leğen koyulmuştu -Yoongi o leğenin burada ne işi olduğunu düşünmek dahi istemiyordu- ve diğer tarafta battaniyelerle bir yatak hazırlanmıştı.
Tüm bu olanlar rüya hatta kâbus gibiydi ama aynı zamanda çok gerçekçiydi de.
Hoseok elindeki tepsiyi Yoongi'nin önüne koyup kendisi de hemen yanına oturduğunda Yoongi etrafa bakmayı kesmiş, ona bakıyordu.
Hoseok'un kalbi hızlandı, midesi düğüm düğüm oldu. Yoongi ona bakıyordu! Daha önceki gibi gözleri boş bakışla üzerinden kayıp gitmiyordu, onu görüyordu.
Gülümsedi ve eline kaşığı alıp sıcak çorbaya daldırdı. Çorbayı Yoongi'ye uzatmadan önce soğuması için biraz üfledi.
"Bunu neden yaptın?" diye cılız bir ses yükseldiğinde Yoongi'ye baktı. Ah, en sevdiği insan şimdi üzgün gözüküyordu. Neden üzgündü ki? Sonuçta artık birliktelerdi, aralarında hiçbir engel kalmamıştı. Ona kavuştuğu için mutlu olması gerekmez miydi?
"Neyi birtanem?" derken kaşığı tutan eli yorulmuş, kâsenin içine geri bırakmıştı.
"Bana birtanem falan deme! Neden beni kaçırdın diye soruyorum! Ne istiyorsun benden?!"
Yoongi'nin korkmuş ve anlamsız bakan gözlerinde kaybolmaktan son anda dönen Hoseok suratındaki gülüşü bozmadı.
"Seni ait olduğun yere getirdim, evimize. Bunu bizim için yaptım. Aşkımız için."
"Siktirtme lan şimdi aşkını!" diye patlayan Yoongi önündeki tepsiyi bağlı ayaklarıyla tekmeleyip savurdu. Kâsedeki çorbanın bir kısmı Hoseok'un üstüne gelirken, kâse yerde yuvarlanarak çatladı.
Yoongi'nin derin derin inip kalkan göğsüyle eş olarak ağır bir sessizlik çöktüğünde Hoseok'un gülüşü çoktan kaybolmuştu.
"O çorbayı sana yapmıştım. Ellerimle yedirecektim. Neden şimdi devirdin ki?" diye mırıldanırken küçük bir çocuğu andırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence // Yoonseok
Fiksi Penggemar"Seni hiçbir zaman yalnız bırakmayacağımı biliyorsun, değil mi Yoongi?" {300818-270719} [Kısa hikaye]