Çok garipti.Hoseok'un arkasından ağır ağır ilerlerken Yoongi'nin ilk düşünebildiği şey buydu.
Garip.
Önce onu kaçırmış, ardından kemeriyle sırtında ve ruhunda yaralar açmış, fiziksel yaralarını sarıp kafasını karıştırmayı başardıktan sonra ise bodrumdan çıkarmaya karar vermişti.
Ona saldırabileceğinden korkmuyor muydu? Yoongi'ye sırtını dönebilecek kadar nasıl güvenebilirdi?
Bu gibi düşünceler Yoongi'nin beyninde cirit atsa da aslında içten içe Yoongi de biliyordu; kendini savunabileceği bir silah olmadan başarılı olamazdı. Şu anda vücudu kendini zar zor taşıyabiliyordu ve Hoseok'tan bir posta daha dayak yemek, istediği son şey bile değildi.
Tahta merdivenlerin ucundaki kapıyı ittirip koridora çıktıklarında Yoongi istemsizce evi inceledi. Duvarlar sarımsı bir renge boyanmış, sol taraftaki duvarı gri, küçük ve sevimli bir kitaplıkla yuvarlak, kenarları oymalı bir ayna süslerken; sağ taraftakinde sadece aralıklarla asılmış iki tablo vardı.
Yine de hoş bir uyum yakalanmıştı, ne göz yoracak kadar kalabalık; ne de göz zevkini bozacak kadar çıplak.
"Saat 10'a geliyor. Kahvaltı hazırlamıştım. Umarım çay soğumamıştır."
Hoseok koridorun sağına doğru ilerleyip mutfağa girdiğinde, Yoongi yutkunarak sol tarafa baktı. Dış kapı orada olabilir miydi?
"Yoongi, ne bekliyorsun? Gel hadi."
Mutfaktan kafasını uzatıp ona beklentiyle bakan Hoseok'a dönerek yürümeye başladı. Eğer dış kapı oradaysa bile, şu an yapamazdı. Biraz, çok az zamana ihtiyacı vardı sadece.
"Geç, otur." diyerek karşısındaki sandalyeyi gösterdi Hoseok.
Fincanlara çay koymuş, Yoongi'nin en sevdiği şeyi, yumurta rulosunu yapmıştı. Yoongi sorgular bir biçimde ona baktığında dudakları kıvrıldı.
Çok fazla gülüyor. Sinir bozucu.
"Kahvaltıda bunu yemeye bayıldığını biliyorum. Tıpkı diğer her şey gibi."
Tıpkı diğer her şey gibi.
Bu adam kaç yıldır onu takip ediyordu Tanrı aşkına?
Ve nasıl olmuştu da Yoongi hiç fark edememişti?
Çatal bıçağını eline aldığında gözleri bir anlığına bıçağa takıldı. Her an ileri doğru uzanabilir ve bıçağı Hoseok'un boynuna saplayabilirdi. Böylece her şey son bulur ve...
"Karnın aç sanıyordum? Niye yemiyorsun?"
Onun söylediklerini destekler gibi midesi guruldadığında utançla kafasını biraz daha eğdi Yoongi.
Hayır, o birini öldüremezdi. Bu, karşısında yaptığı yemeği yemesini bekleyen dengesiz adam olsa bile.
İlk lokmadan sonra, diğerleri daha kolay boğazından geçer olmuştu. Belki de bunun en önemli sebebi; Hoseok'un onu incelemeyi bırakıp kendi önündeki yemeğe odaklanmasıydı.
Ancak Yoongi'nin aklında dolanan o kadar çok soru vardı ki, ağzını kapalı tutmak git gide zorlaşıyordu. En sonunda ise daha fazla tutamamış, boğazını temizleyerek bıçağını tabağına bırakmıştı.
Hoseok meraklı bakışlarını ona yönlendirdiğinde yutkundu ve bordo renkli mutfak dolaplarını inceleyerek konuştu.
"İsmin...Hosung muydu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limerence // Yoonseok
Fanfiction"Seni hiçbir zaman yalnız bırakmayacağımı biliyorsun, değil mi Yoongi?" {300818-270719} [Kısa hikaye]