Ağzıma gelen iğrenç tat ile onların yanından ayrıldım. Hamile falan olamazdım, değil mi? Yok canım ya! Olamam! Su ile ağzımı çalkalayıp geri yanlarına gittim.
Yun Hee: Ooo, sonunda teşvik ettiniz Da Eun Hanım!
Ben: Of bir git Yuna ya! Midem bulanıyor zaten.
Jimin: Yediğin bir şey dokunmuş olmasın?
Ben: Ola-
Mi Cha: Hamile kesin!
Yun Hee: Bence de yaa!
Ben: Saçmalamayın!
Mi Cha: Ne saçmalaması ya? Hamilesindir diye şey ediyoruz şurada!
Ben: Hmhm, kesin hamileyim. Şizofren misiniz? Değilim diyorum.
Yun Hee: Tamam yha.
Dedi ve sırıttılar. Gözlerimi devirdim ve geçip oturdum. Halsizdim, hem de çok. Bu durum bayağı canımı sıktı. Jihyun koşarak yanıma geldi, tabii arkasından yalpalayarak Sun hee'de. Elindeki çiçeği bana uzatırken, yan gözle Sun hee'yi süzüyordu. Gülümseyerek çiçeği aldım ve Sun hee'ye baktım. Dizini ovuşturuyordu.
Jihyun: Anne, biz biraz gezeceğiz. Fazla uzaklaşmayız. Tamam mı?
Ben: Tamam bebeğim, sakın kaybolmayın bir yerlere. Güzel güzel oynayın.
Yazardan;;
Jihyun, annesine gülümsedi ve Sun hee'ye doğru ilerledi. Vampirler çabuk gelişirlerdi ve oldukça zeki oluyorlardı.
Jihyun, Sun hee'yi kucağına almak istedi ama Sun hee ona göre ağırdı. Pes edip eğildi ve;
Jihyun: Heeey. Atla sırtıma.
Sun hee: Belinin ağrımasını istemiyorum.
Jihyun: Saçmalamayı bırak ve sırtımdaki yerini al!
Artık onlar eskisi gibi konuşmuyorlardı. Konuşmaları düzgünleşmişti. Jihyun'ın düzgün konuşması onu daha erkeksi kılıyordu. Sonuçta Jimin gibi bir babası vardı. Sun Hee, Jihyun'un sırtına atladı. Jihyun düşecek gibi oldu ama düşmedi. Yalpalaya yalpalaya yürümeye başladı. Sun Hee onun bu hâline sessizce kıkırdadı. İçinde garip bir his oluştu Sun Hee'nin. Önceden hissetmemişti böyle bir duyguyu. Adlandırmaya, anlamaya çalıştı. Fakat bir türlü bulamıyordu. Canını sıkan bu yabancı hissi söküp atmak istedi bir anlığına. Kalbinin atışlarını hissettikçe rahatsız oluyordu.
Sun Hee: Duydun mu?
Jihyun: Neyi?
Sun Hee: Hiç... Yok bir şey.Derin bir oh çekti. Jihyun yorulmuştu.
Jihyun: Sun Hee?
Sun Hee: Hm?
Jihyun: Yoruldum.
Sun hee: Ah, şey... Hemen iniyorum.Jihyun eğildi Sun Hee için. Sun Hee'de minik ayakları yere basmasına rağmen elini çekemedi Jihyun'dan. Jihyun ona kısa bir bakış attığın da hemencecik çekti minik ellerini. Karnına sakladığı yiyecekleri çıkarttı ortaya.
Sun Hee: Acıkırız diye almıştım...
Jihyun Sun Hee'ye gülümsedi ve yere oturdu.
Jihyun: Acıktım.
Dediğin de Sun Hee'de kocaman bir gülümseme sundu ve karşısına oturdu. Aldığı yiyeceklerden bir kaçını ortaya koydu. Jihyun'da hemen karidesli cipsi kapıp açtı. Sun Hee onu gülerek izliyordu. Yerken yanakları daha bir tombik oluyordu Jihyun'ın. Onun bu hâli Sun Hee'yi ağır bir şekilde etkiliyordu. Kediye benziyordu Jihyun. Jihyun zor olsa da karidesli cipsten gözlerini çekip Sun Hee'ye bakıyordu. Gülerken kısılan gözleri Sun Hee'yi daha şirin yapıyordu.
Jihyun: Korodoslo cops kodor lozzotlo goronoyorson. Olomdo olso sono do yordom.
Jihyun ağzı dolu olduğu için konuşmamıştı. Sun Hee'de minik bir kahkaha bıraktı Jihyun ile bulunduğu sessiz ormana. Ne kadar minik olsa da bu kahkahası yankılanmıştı. Önünden geçen siyah şey gülüşünü soldurmuştu. İstemsizce titremeye başladı. Gözlerindeki korku hissedilecek cinstendi. Jihyun sorarcasına yüzüne baktı. Gözlerini siyah cismin geçtiği yerden çekip Jihyun'a baktı.
Sun Hee: Hava kararmaya başladı. Gitsek iyi olur. Karanlıktan korkuyorum.
Yalandı. Sun Hee karanlığı severdi. Jihyun'da onun için karanlıkta. Ne kadar kaçmak istese de karanlık onu içine çekiyordu. Metalmişçesine karanlığa çekiliyordu Sun Hee.
Jihyun: Pekâlâ.
Dedi ve ayaklandı. Batmış ağzını elinin tersi ile sildikten sonra eğildi. Sun Hee binmek istemiyordu sırtına.
Sun Hee: Binmesem? Sen benim elimi tut. Böylece güven de olduğumu hissederim.
Jihyun: Olur.
Dedi ve elini tutması için Sun Hee'ye uzattı. Sun Hee kaygılı gülümsemesiyle Jihyun'ın elini tuttu fakat elini geri çekti. Şaşkınlıkla ağzı aralanıyordu. Az önce içinde patlayan şeyin ne olduğunu merak etmişti. Duygu patlaması? Jihyun'da da aynı şey olmuştu. Bozuntuya vermeden tekrar elini uzattı. Ve Sun Hee onu elini tekrar tuttu. Hava daha çok kararıyordu. Kurtların ulumaları Sun Hee'nin kafasının içinde yankılanıyordu. Hâlâ tedirgindi. O siyah cismi görmekten korkuyordu. Yürümeye devam ederken önlerine boz, büyük ve iri yarı bir kurt çıktı. Hırlayarak ikisine yaklaşıyordu. Sun Hee'nin korkudan titreyen bacaklarına çenesi de eşlik etmeye başladı. Sessizce fısıldadı Jihyun'a;;
Sun Hee: Korkuyorum...
Kurt direk atağa geçmişti. Jihyun hiç beklemeden Sun Hee'ye arkaya doğru itip kurtun üzerine atıldı. Sun Hee bakmak istemiyordu. Gözlerini kapatmış, sesleri duymamak için elleriyle kulaklarına baskı uyguluyordu. Yere çökmüştü ve dua ediyordu.
O sırada Da Eun endişelenmeye başlamıştı. Tırnaklarını yerken Jimin'e döndü.
Da Eun: Jimin, korkuyorum.
Jimin: Neden hayatım?
Da Eun: Sun Hee ve Jihyun 4 saatten beri yoklar. Onlara bir şey olursa ne yaparım?..
Jimin: Ben ve Jungkook aramaya gideriz. Endişe etme.
Da Eun: Ben de gelsem olmaz mı?
Jimin: Olmaz. Sen burada kal ve sakin ol. Tamam mı güzelim?
Da Eun: Tamam...
Dedi titreyen sesiyle. Jimin ve Jungkook yola çıkmışlardı bile. Vampirlerin kulakları iyi duyardı. İnleme seslerini işitmişlerdi. Hızla inlemenin geldiği yere gittiler. Sun Hee'nin yere çöküp sessizce ağladığını gördüler. Kurtun üstündeki Jihyun'un gözlerini kan bürümüştü. Vampir olmanın verdiği iç güdüyle saldırmıştı. Ağız çevresindeki kanları sildi.
Yazar 827438473837 yıl sonra geri döndü. Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Aşkım / Park Jimin
Fanfictiondenizden döndükten sonra, hepimiz yalnızdık.birbirimizle hiç iletişim kuramadık,sanki bir konuda söz birliği etmişiz gibi.Birbirimizin varlığını kanıtlayan sadece sokaklara çizilmiş grafitiler,parıl parıl ışık saçan benzinlik ve eski bir binadan gel...