Ertesi sabah yukarı kattan gelen bağrışmalarla uyandım. Sanki annemle büyükannem mutfaktan hiç çıkmamışlardı. Yatağımın üzerindeki küçük camdan sızan ışık, günün daha yeni aydınlandığını yani saatin çok erken olduğunu söylüyordu. Vücudumun üzerinde sanki tonlarca yük vardı, her yanım ağrıyordu.
Şöyle bir gerinip merdivenleri çıktım. Gözlerimi devirerek "Neler oluyor?" diye sordum.
Annem kafasını iki yana sallayıp elindeki şişeyi çöpe attı. "Ah yok bir şey Taehyung, günaydın." Bir şey demeden masaya oturdum.
Bütün günü eşyalarımı yerleştirerek ve gitarım için yaptığım pedalla uğraşarak harcadım. Eğer yeterince iyi olursa onu internette satabilirdim. Ama bizi büyükannemin evinden çıkarmaya yetmezdi ve annemin bir başka adama da bağlı olmasını istemiyordum. Bazı erkek arkadaşları iyi adamlardı, bir tanesi bana bir gitar bile almıştı hatta ama diğerleri paralarının bizim hayatımız üzerinde söz sahibi olmalarını sağladığını düşünürlerdi.Maalesef büyükannem yüzünden bir şeye yoğunlaşmak çok zordu. Tam işime yoğunlaşmışken topuklarının sesi merdivenlerde duyuldu.
"Ne yapıyorsun? Tam bir tamirci dükkânı gibi olmuş burası."
"Pek sayılmaz." diyerek işime devam ettim.
Tam arkasını dönüp merdivenlerden çıkıyordu ki az kalsın Jimin ile çarpışacaklardı. Jimin özür diledi ama büyükannem başını sallayarak yürümeye devam etti.
"Hey, annen kapıyı açtı, geleceğini sanıyordum."
"Gerçekten gitmek istediğinden emin olamadım."
Önümde yürüdü, kaşlarını çattı. "Seni davet etmiştim, değil mi?"
"Emin olamadım ondan."
"Ciddiydim." dedi gözlerime bakarak. Sonra devam etti.
"Bizi Yoongi diye bir çocuk götürecek. Onunla birkaç hafta önce alışveriş merkezinde karşılaştım. Çok yakışıklı ya, vee yanında bir arkadaşını getiriyor."
Gerilmiştim. İsteyeceğim son şey birkaç yabancı çocuğun bizi götürmesiydi. "Sadece ikimiz oluruz diye düşünmüştüm."
Gülümseyişi biraz azaldı. "Babam şehir dışında hafta sonu, arabayı da aldı." Koluma girdi.
"Hadi, Yoongi yarım saate burda olur, sana bateri takımımı göstermek istiyorum."
Kolumu parmaklarından kurtardım. "Bilmiyorum."
"Lütfen?" Alt dudağını sarkıtıp gözleri kocaman kocaman baktı.
Bu gerçek bir arkadaş edinmek için bir şanstı. Gerçek yaşayan bir arkadaş.....
Büyükannem Jimin' in evini görse heralde kalp krizi geçirirdi. Oturma odasının ve mutfağın her yerinde kağıtlar, hayvan türleri ile kaplı kıyafetler vardı. Merdivenlerden çıkarken siyah beyaz tüylü bir kediyi ezmekten son anda kurtuldum.
Jimin kediyi kucağına bebek alır gibi aldı ve başını okşadı. Beni merdivenlere doğru çıkardı. " Bateri takımım çatıda."
Çatı katı dolap gibiydi, üçgen bir tavanı vardı. Tam ortasında siyah renkli bir bateri takımı vardı.
Jimin baterinin başına oturdu. Kedisi de hızlıca önüme atladı. Ayaklarıma sokulup sırtını sürtüyordu.
Jimin "Vay, seni sevdi. Benden başka kimseyle ilgilenmez."
Hayvanları severdim. Kediyi kucağıma alıp sevmeye başladım gerçekten şirindi tıpkı sahibi gibi.
Başını sallayarak çubuklarıyla bir iki vuruş denemesi yaptı. "Hazır mıyız?"
Başımı salladığımda solo bir melodi vurmaya başladı. Bateriye çok yaratıcı bir yaklaşımı vardı ama iyi manada.
Jimin elindeki sopaları yere fırlatıp alnını sildi. "Ne düşünüyorsun?"
"Biraz sertti ama gayet iyiydin."
"Söylediklerinin gerçek olduğunu düşünüyorum. Beni keklemeyeceğini biliyorum."
...
Yoongi' yi beklemek için kapıya çıkmadan önce kedisine yemeğini ve suyunu vermişti. Hava biraz sıcak olsa da ara ara yüzüme esen rüzgar iyi hissetiyordu.
Kaldırıma oturup beklemeye başladık. Jimin beyaz tenine uyumlu siyah saçlarını geriye atarak bana döndü "Sen de Daeyona' a gidiyorsun değil mi?"
"Galiba annemin söylediği okulun adı oydu." Şimdi bir şey sorma sırası bendeydi. "Kaçıncı sınıftasın?"
"Üçüncü."
"Sen?"
"Aynı."Siyah bir araba caddede gürledi. İçimden bir his bu arabanın Yoongi' ye ait olduğunu söyledi. Tam böyle düşünürken, araba evin önünde tekerleklerini kaydırarak durdu. Böyle şovlardan hiç hoşlanmazdım.
Jimin kolumu sıkıştırdı. "Geldiler!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I can not lose you | taekook
Fanfiction"Büyükannemin evine taşınmaksa annemin en berbat fikriydi."