Merhabalar.İstediğim son şey annem beni okuldan alırken Jimin'in de orada olmasıydı. Okuldan sonra psikologla randevum vardı ve annemin Jimin'in yanında bundan bahsetmesini istemiyordum. Daeyon Lisesi'nin önündeki cadde büyük bir havaalanın yolcu indirme peronuna benziyordu. Kornalar çalıyor, motorlar hırıldıyordu. Annemin soluk yeşil renkli arabası caddede bir iki bina ötedeydi. Jimin beni görmeden arabaya sıvışabilirim diye hızlıca koştum.
''Tae, beklesene!''
Nerde bende o şans. Jimin'e bakmak için arkama dönerken omuzlarım düşmüştü. Namjoon'un koluna girmiş bana doğru geliyordu. "Gideceğin yere bırakalım mı?"
"Yok, sağol."
Namjoon sokağa başıyla işaret ederek "Erkek arkadaşın hep kızları mı bırakıyor evlerine?" dedi.
Omzumun üzerinden bakıp " Neden bahsediyorsun?" dedim.
Jimin kulağıma "Siyah Hyundai" diye fısıldadı. Sonra duyulabilecek bir sesle "Onu Lisa'yı park yerinden arabasına alırken gördük" dedi.
Gözlerim bizim yanımızdan geçen parlak siyah arabaya takıldı. Yolcu koltuğunda oturan Lisa'nın saçlarını tanıyabilmiştim."Her iddiasına varım babasının arabasıdır." Namjoon sırıtıyordu. "Senin yerine onun canını okumamı ister misin? Tekerlerini söndüreyim?"
"Neden böyle bir şey isteyeyim ki?"
Annem ardımdan üç kere korna çaldı. Bu aceleci ince sesi her yerde tanırdım. "Annem gelmiş. Gitmeliyim."Yolda büyükannemin adımı çağıran sesi yankılandı. "Randevuya geç kalıyoruz, on dakikaya orada olmalıyız!" Annem onu da getirmese olmazdı sanki!
Jimin "Ne randevusu?" diye sordu. İç geçirdim. Çıkar yol yoktu. "Doktora gidiyoruz." Gözleri fal taşı gibi oldu. "Neyin var?"
"Şey var bir şeyler."
Anlamış gibi başını salladı.
"Tamam, şu mesele. Ben de oraya gitmekten nefret ediyorum."...
Sonunda sıkıcı psikolog randevum bitmişti. Kendimi arabaya attım, camdan dışarıya bakmaya başladım. Jimin dışarıda bir yerlerde eğleniyordu herhalde. Jungkook ile Lisa neler yapıyordu kim bilir. Onlar da öpüşüyordu belki, belki daha fazlası. Jungkook'u öpmek nasıl olur diye merak ediyordum. Hayır, yok. Sil at o düşünceyi aklından.
Ben kendi kendime saçmalarken annem "Açlıktan ölüyorum, arkadaşım buralarda bir kafeyi tavsiye etti. Oraya gidebiliriz, bir bakalım." dedi....
Büyükannemin keskin bakışları kafe Mars'taki her yeri santim santim inceledi. Garson kız bize yerlerimizi gösterene kadar buranın uygunsuz birilerinin işlettiği bir mekan olduğu kararına varmıştı bile. Hepi topu sadece masalarda servis yoktu ve her masada tatlandırıcı bulunmuyordu.
Garson kız bize metal sandalyeli bir masada yer gösterdi. Büyükannem kızı şöyle bir süzdükten sonra sandalyeye oturdu.Elimdeki menüden başımı kaldırmama tanıdığım bir kahkaha sebep oldu. Kafamı kaldırınca Jungkook ile göz göze geldik bir anda. Olamaz dedim, başka bir yer yok gibi! Onunla Lisa hemen önümüzdeki masaya oturmuş, milkshake içiyorlardı.
Lisa omzunun üzerinden bana bir bakış atarak "Merhaba Taehyung," dedi.
Nefesim tükenmişti sanki, bütün dikkatimi önümdeki menüye vermeye çalıştım.Annem fısıltıyla "Kim bu kız diye sordu?"
Ağzımın içinden "Okuldan birisi." diye mırıldandım.
"En azından bir merhaba de oğlum."
Dişlerimi sıktım. "Hayır.""Mavi renkli duvarlar restoranlarda değil ancak çocuk odalarında olur." dedi büyükannem. "Hem neden herkesin çer çöpünü duvarlara asmışlar ki? Yemek yerken görmek isteyeceğim son şey."
Lisa büyükanneme bakmak için şöyle bir arkasını döndü. Sırtı bize dönük olsada güldüğünü fark edebiliyordum. Jungkook da bana baktı, dudaklarında belli etmemeye çalıştığı bir gülümseme vardı. Yine menüye eğdim başımı."Menüde sadece bunlar mı var? Sanki çocuğa yazdırmışlar inanamıyorum." Büyükannem sağını solunu çevirip durdu. "Korece bile değil bunlar."
Lisa kendini tutamayıp bir kahkaha fırlatarak başını kollarına gömdü. Jungkook ona sus diyerek gözlerini elleriyle kapattı. Herkes büyükanneme bakıyordu.
"Anne, biraz daha alçak sesle konuşur musun?" Annem dirseğiyle büyükannemi dürttü.Jungkook masadan kalkarak hesabı ödemek için bir kağıt para bıraktı. Lisa büyükannemi daha ilginç bulmuş olacak ki kalkmaya hiç acele etmedi.
Jungkook "Görüşürüz Taehyung" dedi.
Oturduğum sandalyeye iyice gömülmüştüm, ertesi gün ne olsa da okula gitmesem diye düşünüp duruyordum....
Kısa bir bölüm oldu üzgünüm ama diğer bölümleri bekletmeden yazıp yayınlamayı düşünüyorum.
Ve bugün her ayrıntısına taptığım, sesinde huzur bulduğum parlak gülüşlü o güçlü çocuğun doğum günü.
Küçük yaşta sektöre girip çocukluğundan vazgeçen, yaşadığı onca zorluğa rağmen pes etmeyen, koskocaman bir kalbe sahip olan küçük kookiemizin doğum günü. Bizi sevdiğin kadar seni seviyorum Jeon Jeongguk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I can not lose you | taekook
Fiksi Penggemar"Büyükannemin evine taşınmaksa annemin en berbat fikriydi."