Bölüm şarkısı: G-Dragon Heart Breaker
Jimin biyoloji dersinden sonra beklememişti. Bir baktım ki Jungkook ile çeşmenin orada koyu bir sohbete dalmışlar. Onun başını geriye atarak gülüşü içimi acıttı. Jungkook'un söyledikleri o kadar da komik olamazdı.
Ona doğru bir adım attım, bir yandan da ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Ona haddini bildirecek ve güzel güzel kendi yoluna gitmesini sağlayacak bir şey. Derken bana doğru bakıp gülümsedi, yanındaki boş yere elini vurdu gel der gibi. O an nasıl konuşacağımı bile unuttum.
"Sen" dedim.
"Ben" dedi.
"Git" dedim.
"Gidip seni Namjoon'a bırakayım öyle mi? Olmaz öyle şey."
Jimin kıkırdadı. "Tahmin et ne oldu? Jungkook piyano çalabiliyormuş."
Sırt çantamdan yemeğimi çıkardım. "Biliyorum."
"O da bizim müzik grubumuza katılamaz mı?"
"Bende çalabilirim" dedim sandviçimden bir ısırık alırken.
Jimin "piyano çalabiliyor musun?" dedi.
"Çalmam gerekmez ki ufak bir orgum ve piyano örneklerim var. Notaları oradan programlayabilirim.
"Sonra da soğuk ve robot gibi bir ses çıksın" dedi Jungkook.
"Büyükannemin bodrumuna piyano mu indirelim şimdi?" dedim
Jimin bir şey aklına gelmiş gibi Jungkook'a dönerek "Lisa nerede?" diye sordu.
"Bilmiyorum."
Jimin kaşını gözünü oynatarak Jungkook'a "Dün gece beraber takılmışsınız, duydum" dedi.
Jungkook gözlerini kısarak bana baktı, kafasını salladı. "Kafede yemek yemek gece beraber takılmak anlamına gelmiyor. Bana kasabayı göstermek istedi, ben de neden olmasın dedim"
Gözlerimi kaçırdım. "Ben sormadım ki bana ne bakıyorsun?" dedim ben de. "Hem sen neden buradasın?"
"Onu ben çağırdım. Dördüncü derse beraber giriyoruz." Jungkook onun yanından eğilerek bana baktı. "Birlikte bir film çekeceksek normal de de birlikte zaman geçirmemizin iyi olacağını düşündüm. Ama istersen gidebilirim."
Sandviçimden ısırıyormuş gibi yapmaya çalışarak "Git" dedim. Lokma boğazıma dizilmişti sanki. Onun gitmesini gerçekten istemiyordum ama kalmasından da korkuyordum. O yanımızda olunca göğsüm daralıyor gibi hissediyordum. Sanki nefes alamıyormuşum gibi. O konuşurken sürekli dudaklarına bakmaktan, onlara dokunmak istemekten nefret ediyordum.
Jimin "Gitme" dedi.
İkisinin de bir tepki vermem için bana baktıklarını görebiliyordum. Ve yapabildiğim tek şey kaldırımdaki çatlakları saymak oldu.
"Sorun değil." Jungkook elindekileri toplayıp çantasına koydu. "Film dersinde görüşürüz Tae!" Binaya girmeden önce ufak bir el salladı ve gitti.
Jimin "Derdin ne senin?" diye sordu. Sesinin tonunu hiç sevmemiştim. Normalden daha keskin, yüksek çıkmıştı.
"Salağın teki."
"Ben salak olduğunu değil, sana gayet iyi davrandığını düşünüyorum."
Aslında bakıldığında haklıydı ama verecek bir cevabım olmadığı için gözlerimi kaçırıp karşıya doğru baktım ama Namjoon'un bize doğru geldiğini gördüm. Yanımıza gelip çantasını duvarın üzerine attı. "Naber?"
"Öğle yemeği tatili bitecek nerde kaldın?" diye sordu Jimin.
"Matematik hocası bırakmadı." Bana bakarak "Nasılsın Taehyung? O salağı terk mi ettin?" diye sordu.
"O en baştan benim sevgilim değildi ki," dedim.
Kaşlarını kaldırarak Jimin'e baktı, o da omuzlarını silkti. Namjoon ona doğru eğilerek sesini alçalttı. "Yoongi'nin eline şahane bir mal geçmiş. Arabada."
"Hadi Tae gidelim." Elimi tutarak kendine çekti. Geri çekildim.
"Ben.."
"Hadi ama." Eli elimi sıkıca tutuyordu.
"Hiçbir yere gitmek istemiyorum. Hem geç kalacağız."
Jimin gözlerini devirdi. "Neşemi kaçırıyorsun Tae."
Biz ana binanın yanından geçerken Namjoon etrafı kolaçan etti. Ayakkabılarımız çamurlu çimenlere batıyordu.
"Ne kadar sürecek bu?" diye sordum.
Bana cevap vereceğine Namjoon'un peşinden bir dizi çam ağacının arasına koşarak dalıverdi. Dalların arasından eğile büküle gidiyorduk.
Dudakları birbirine kenetlenmiş bir çiftin yanından geçtik. Birbirlerine ufak ufak dokunuyor, usulca gülüşüyorlardı. Nasıl bir his diye merak ettim.
Namjoon'un arabasına ulaştık. Arka koltuğa attım kendimi. O sıra Namjoon vakit kaybetmeden Jimin'in dizleri üzerinden uzanarak torpido gözünden yeşil rulosunu aldı. Jimin sırıtarak "Ooo, güzel görünüyor," dedi.
"Evet, hiç ağır gelmiyor." Piponun içine bir tutam attı.
"Çok iyi, çünkü Yoongi yine zırvalamya başlamıştı."
"Sen hâla onunla çıkıyor musun?" dedim. Midemde ne varsa hepsi ağzıma gelmişti. Neden bu çocuklarla takılmaya devam ediyordu?
"Dün gece odama gelmiş olabilir." Kocaman gülümsemesiyle Namjoon'un elinden pipoyu aldı.
Namjoon ona göz kırptı. "Geçen hafta sonu Suran'la takılmıştı, biliyor musun?"
Jimin dudağını ısırarak omuzlarını silkti. "Ne olmuş yani? Bana anlattı."
Jimin pipoyu burnumun dibine soktu. "Buyrunuz efendim."
"Yok ben al-" derken Namjoon sözümü keserek "Neden onunla bu kadar ilgileniyorsun?" dedi.
Jimin gözlerini devirerek, bana doğru pipoyu salladı. "İçecek misin, içmeyecek misin?" Pipoyu elinden aldım, soğuk metal parçanın elime değmesine izin verdim. Jimin ön koltuğa yerleşip camdan dışarı bakıyordu.
"Aa, bak Jungkook," dedi.
Bende park alanını inceleyerek "Nerede?" dedim.
"Arabasında, herhalde kestiriyor ya da onun gibi bir şey."
Jungkook'un arabası biraz ilerideydi, bize dönüktü. Koltuğunu arkaya yaslamıştı, kafası da biraz öne düşmüştü. Sanki bir şarkıya dalıp gitmiş gibiydi.
Jimin bana "Sence sigara içiyor mudur?" diye sordu.
"Tabii canım" dedi Namjoon. "O küçük popsunda annesinin uslu oğlu yazıyor, görmüyor musun?"
"Kapa çeneni. İyi birisi o !"
Namjoon kafasını salladı. Jimin dizime dokunarak "Hadi bebeğim, kullanmayacak mısın? Alırım bak," dedi.
Boğazım sıkılıyor, göğsüme büyük bir ağırlık çökmüş gibi hissediyordum. Tek yapmak istediğim o arabadan çıkmaktı. Kapının kilidini açmaya çalıştım ama bir türlü açılmıyordu. "Dışarı çıkacağım."
Namjoon kafasını sallayarak "Ah, kilitlemiş miydin?" dedi ve kilidi açtı.
Jimin "Ne oldu sana bir anda?" dedi.
"Nefes alamıyorum." Kapıyı ardına kadar açarak sırt çantamı omzuma attım.
Jimin "Sana sonra yetiştirim" dedi.
Kapıyı çarparak kapattım ve park edilmiş arabaların arasında yürümeye başladım. Serinlik yerini yavaş yavaş yağan yağmura bırakmıştı, beni daha çok üşütüyordu. Tam okula doğru koşmak üzereydim ki birisi beni bileğimden yakalayıp bir arabanın arkasına sürükledi.
Beni etrafımda döndürdü. "Dur, benim Jungkook."
Nefes alamıyordum, kaçmaya çalıştım ama kolumu daha sıkı tuttu.
"Beş adım ötede güvenliğin durduğunu görmüyor musun?" diye sordu.
Yaslandığı gümüş rengi büyük arabanın ön tarafına baktığımda, park yerinin girişinde mavi kıyafetler giymiş bir adam ve kadının durduğunu gördüm. Adam telsize bir şeyler söylüyor, kadın da bizim olduğumuz tarafa doğru geliyordu.
"Geliyor" diye fısıldadım.
"Kahretsin, bahçesi kapalı okullardan nefret ediyorum."
Eliyle benim elimi sıkıca kavrayıp beni arabanın önüne doğru çekti. Benim kadar çok değişik okullara midir diye düşündüm.
Arabanın üzerine yağmur damlaları damlıyordu. Jungkook'un yanağı benimkinden bir iki santim ötedeydi. Nefes alışverişini çok net hissediyordum. Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi çarparken "Şimdi ne yapacağız?" diye sordum.
Topuk sesleri hemen yanımızdan geçerken parmağını dudaklarına götürüp sus işareti yaptı. Güvenlik görevlisi kadın yavaşça hareket ediyor, arabaların arasına bakınıyordu. Tekrar Jungkook'a baktım. Kirpiklerine yağmur damlaları birikmişti, onları daha uzun gösteriyordu.
Ona bakışımı yakaladı. Yanımızda telsizin sesi duyuldu. "Buralar temiz" dedi kadın.
Jungkook yavaşça ayağa kalktı. Islak saçını düzelterek "Gitmişler" dedi.
Arabanın kapağına tutunarak ayağa kalktım.
"Gözyaşına mı ihtiyacın var?"
"Anlamadım."
"Çok net bir soru aslında." Çenemi hafifçe tutup gözlerimin içine baktı. Bu sırada şakağından elmacık kemiğine bir damla yağmur suyu aktı.
"Derse gitmem lazım."
"O zaman git dersine" dedi yumuşak bir sesle, elini çenemden indirerek. Dudaklarında zorla tuttuğu bir kahkahanın izi vardı.
Ama aslında derse gitmek istemiyordum. Ona bu kadar komik olan şeyin ne olduğunu sormak istiyordum. Lisa'yı gerçekten beğenip beğenmediğini, hiç sigara içip içmediğini. Herhangi bir şey sormak istiyordum aslında.
"Arabada ne dinliyordun?"
Gülümsemesi kayboldu, omuzlarını silkti. "Büyük ihtimalle senin sevmeyeceğin bir şey."
"Söylesene"
"Benden daha çok nefret edesin diye mi?"
"Etmiyor- neyse boşver." Omzumu ona çarparak geçtim, okula doğru yürüdüm ama ardımdan gelmedi.
"G-Dragon'un Heart Breaker şarkısını" diye ardımdan seslendi.
Yüzümdeki aptal sırıtışı görmediğine çok sevinmiştim. Kendimi ne zaman iyi hissetsem o şarkıyı çalardım. Müzik çalarımda en çok dinlediğim ikinci parçaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I can not lose you | taekook
Fanfic"Büyükannemin evine taşınmaksa annemin en berbat fikriydi."