Ji Hoon: Buyrun?
Min Sung: Biraz geç kaldım. Kusura bakmayın. Sınıfım burasıymış.
Ji Hoon: Tamam boş bulduğun yere otur.
Yan sırada iki sıra öne otururken bana bakıp göz kırptı. Sanki ondan nefret ettiğimi bilmiyor gibi. Mi Cha'nın beni dürtmesiyle önüme döndüm.
Mi Cha: İyi misin?
Soohyun: Hıhı evet ya iyiyim ben.
Jungkook: Terledin birden. Bi şey mi oldu?
Soohyun: Yok ya olmadı.
Zilin çalmasıyla yanımıza gelip oturdu. Tanışmıyormuşuz gibi elini uzatıp,
Min Sung: Selam ben Sung.
Soohyun: Bilmiyoduk ya çok saol.
Jungkook: Siz tanışıyor musunuz?
Min Sung: Hayır. Ben tanımıyorum. Belki birine benzetmişsinizdir.
Soohyun: Hıhı kesin öyledir. Gitsene sen ya neden geldin şimdi?
Min Sung: Neden böylesin? Bir şey mi yaptım?
Soohyun: Hiç bi şey yapmadın sen çok masumsun. Şimdi siktir git.
Min Sung: Gelen de kabahat. *arkasını dönüp sırasına gider*
Tae: Niye öyle dedin ki şimdi?
Soohyun: Bilmiyorum. Gözüm tutmadı bunu.
Jimin: Tanıyor musun?
Soohyun: Ha? Yok tanımıyorum.
Jimin: Peki.
Onlar önüne döndükten sonra,
Mi Cha: Soohyun iyi misin? İstersen sınıfımızı değiştirelim.
Soohyun: Gerek yok. Korkmuyorum ben ondan.
Mi Cha: Yanına falan gelirse hemen uzaklaş tamam mı? Hatta ben senin yanından hiç ayrılmam. Her zaman birlikte dolaşırsak o gelince de beraber karşı ko-
Soohyun: Mi Cha, tamam sakin ol .
Mi Cha: Napim ya.
Soohyun: Seni çok seviyorum. Beni hiç bırakma olur mu?
Yaklaşıp bana sarıldı.
Mi Cha: Saçmalama. Ben seni nasıl bırakırım.
Gülümserken içeriye öğretmen olduğunu düşündüğüm birisi girdi.
Chang Sun: Selam arkadaşlar. Ben sizin tarih öğretmeninizim.
Biraz daha konuştuktan sonra ilk gün olduğu için serbest bıraktı. Tae'nin seslenmesiyle oraya baktım.
Tae: Soohyun?
Soohyun: Efendim?
Tae: Hiç konuşmuyosun.
Soohyun: Moralim bozuk biraz.
Jimin: Neden?
Soohyun: Boşverin ya önemli bi şey değil.
Jimin: Peki.
Teneffüs zili çalınca bahçeye çıkıp biraz temiz hava almak istedim.
Soohyun: Mi Cha, ben dışarı gidiyorum.
Mi Cha: Bekle ben de seninle gelicem.
Soohyun: Hayır. Gerek yok.
Mi Cha: Gelicem dedim ama.
Soohyun: Mi cha, lütfen.
Mi Cha: Bak ama dikkatli ol tamam mı?
Soohyun: Merak etme.
Dışarı çıkıp biraz dolaştıktan sonra herhangi bir banka oturdum. Gözlerimi kapatıp geçmişi düşünmeye başladım. Boş, bomboş.. Sanki hiç mutlu olamamışım gibi. Gözlerimi açıp gökyüzüne baktım. Parmaklarımı oraya uzatıp sesli bir şekilde düşünüyordum,
Soohyun: İşim gücüm budur benim, gökyüzünü boyarım her sabah, hepiniz uykudayken. Sonra uyanır bakarsınız ki masmavi.
Birisinin yanıma oturmasıyla gözümden yanağıma süzülecek olan yaşları silip oraya döndüm.
Joo Seo: Ne güzel sözler bunlar,
Ben ona bakarken, o yukarı doğru bakıyordu.
Soohyun: Pardon?
Joo Seo: Edebiyata ilgin var sanırım.
Soohyun: Yani, çok severim.
Joo Seo: Ama göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için, dünyayı dolaşmamız gerekmez.
Soohyun: Nasıl yani?
Joo Seo: Yani senin zannınca dertlerine bürünmüş bir gök, herkese mavi görünür.
Soohyun: Sanırım sizin de edebiyata ilginiz var?
Joo Seo: Yeryüzünün öğretmeni olmak için, gökyüzünün öğrencisi olmak gerekir. *elini uzatır* Ben edebiyat öğretmeni Joo Seo.
Soohyun: Ben de Soohyun.
Joo Seo: Galiba bir teneffüslük konuşma bu kadardı. Seni dinlemek isterim Soohyun. Zeki ve bilgili birisine benziyosun.
Soohyun: Teşekkürler. O zaman ben sınıfıma gideyim.
Joo Seo: Görüşürüz.
Nedense içimi rahatlamış hissediyordum. Sözlerle, şiirlerle konuşmak her şeyi anlatıyor aslında. Kendi derdini söylemeden, sende bir şey olduğunu anlıyorlar. Düşüne düşüne sınıfa geldim. Sıraya oturduğumda,
Mi Cha: Biraz daha iyi misin?
Soohyun: Evet çok iyi geldi.
Biz konuşurken kapı açıldı ve sınıfa hoca girdi. Bi dakka bu edebiyat öğretmeni. Çok mutlu olmuştum. Ona daha yakın olabilir, daha fazla konuşabilirdim. Belki daha iyi hissederdim kendimi.
Joo Seo: Selam arkadaşlar. Ben edebiyat öğretmeniniz Joo Seo. Fazla uzatmak istemiyorum. Bir çoğunuzun edebiyat dersini sevmediğini de biliyorum. Ama biraz daha öğrenme çabalarına girmek size bu dersi daha çok sevdirecektir. *Soohyun'a döner* Belki de bazılarınız zaten seviyordur. Neyse dediğim gibi uzatmak istemiyorum. Sanırsam yarın da dersimiz var o zaman bi giriş yapabiliriz. Şimdi serbestsiniz.
Konuşmasını yaptıktan sonra Jimin bana döndü,
Jimin: Seni mi kastetti?
Soohyun: Yani galiba.
Jimin: Tanışıyor musunuz?
Soohyun: Bahçede karşılaşmıştık. Biraz sohbet ettik öyle.
Jimin: Anladım da edebiyat sever misin?
Soohyun: Evet çok severim. Özellikle şiirleri ve sözleri.
Tae: Kendin yazıyor musun?
Soohyun: Günlük gibi bir şey var evde ona yazıyodum birkaç tane.
Tae: Vay söylersin artık bize.
Soohyun: Bilmiyorum. Kimseye söylemedim şimdiye kadar. Sadece aşağıda hoca duymuştu bi tanesini.
Tae: Peki sen bilirsin.
(Bölümü üzün tutmaya çalıştım. Lütfen oy verir misiniz?)