Bölüm 14 "Sorunlarla Yüzleşmek"

8.7K 2.2K 67
                                    

BÖLÜM 14 "Sorunlarla Yüzleşmek"

Pencereden dışarı bakıp ormana gitme kararını alırken ki ruh halimi göz önüne alırsak galiba pek mantıklı bir karar değildi. Hayır, hayır. Kesinlikle mantıklı bir karar değildi. Fakat geri dönemezdim. Buraya kadar emin bir şekilde gelip sonra topuklarımı kıçıma vura vura kaçamazdım. Kaçmazdım.

Aslında bu tipik korku filmlerindeki baş karakterlerin, ölmeden önce ki son gururlu anlarına benziyordu. Daha sonrası zaten belli... Bir filmin içinde olmadığımı var sayarsam eğer, hayatta kalabilirdim sanırım? Kimi kandırıyorum!

Ormanın girişinde ki kadın ile karşı karşıyaydım. Verdiğim kararın pişmanlığı ile her an geri kaçmak için yanıp tutuşuyordum. Hayaller gerçek olmayabilirdi ama ormanlar ve içerisindeki canlılar gerçekti. Gündüz vakti bile olsa korkunçtu benim için.

Ayılar, kaplanlar ve timsahlar... Bir pençe atsalar, ağızlarını açsalar anında ölmüş sayılırdım. Tamam, belki ormanda saydıklarımın hepsi olmayabilirdi ve biraz abartmış olabilirdim. Sadece biraz, daha fazlası değil. Zaten burası başı boş bir orman değildi, yani en son bildiğim değildi. Daha çok bir koruydu. Hem etrafta evler vardı, o derece büyük hayvanlar burada bulunmazdı.

Umarım.

Derin bir nefes aldım ve kadına doğru bir adım ilerledim. "Kimsin sen?"

Bir cevap gelmedi. Gelmesi de beklediğim bir şey değildi ama umut fakirin ekmeğidir demişler değil mi?

"Neden peşimdesin?"

Yine bir cevap yoktu. Sormak istediğim soruları, kendi kendime soruyor gibiydim. Zaten bir nevi de öyleydi.

"Neden görüyorum seni ve geçen günkü adamı? Kimsiniz siz, nesiniz? Neyin peşindesiniz?"

Kadın sorularımın hiçbirini umursamadan yavaşça arkasını dönüp ormana doğru ilerlerken şaşkınlıkla olduğum yerde kaldım. Nasıl yani?

Kafayı sıyırdığımı biliyordum ama bu derece olduğunu bilmiyordum. Yüzümü sinirle ovuşturdum. Arkasından bağırdım. "Sana sesleniyorum!"

Sonra yaptığımın farkında vardım: Kendi kendime bağırınıp duruyordum. Tebrik ederim beynim seni, bunları canlandırmak büyük uğraş gerektirir. Sen bu işi iyi kaptın, helal sana!

Başımı iki yana salladım. Artık buna bir çözüm bulmam gerekiyordu. Görüntülerin her gün gelip yok olmasına izin veriyordum ama bugün vermeyecektim. Sonuna kadar gidecektim.

Korkuyor muydum? Hem de her bir hücreme kadar ama geri adım atmayacaktım. Bu yüzden kadının arkasından bende ormana girdim.

Seyrek ağaçlar arasında yürürken önümde süzülen kadının arkasında ilerliyordum. Beynimin sağlam kaldığına inandığım bir bölümü bana geri dönmem için bağırırken kaybettiğim ve ağırlıkta olan diğer kısım ise devam etmemi söylüyordu. Sonuçta ağır gelen kısmın dediğini yapmak gerekirdi, değil mi?

Yoksa gerekmez miydi?

Tartışmaya açık bir konuydu ama tartışacak zamanım yoktu. Üzerine gitmem gereken sorunlarım vardı.

***

Belki de saatlerdir yürümüştüm kadının ardından. Bir kere olsun durmamış ve arkasına dönüp bakmamıştı. Hala yürümeye, daha doğrusu süzülmeye devam ediyordu. Ne büyük ormandı bu böyle. Koruların bu kadar büyük olduğundan haberim yoktu.

Bir iç çekerek arka cebimde duran telefonumu elime aldım. İlk dikkatimi çeken şey saatin akşam altı olmasıydı. Bir diğer dikkat çekici şey ise telefonumun şarjının yüzde dört kalmış olmasıydı. Cidden mi?

YEDİ SANİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin