Kendimi dışarıya attım. Bu olanlar da neydi böyle? Benim İpek'ime nasıl böyle söyleyebilirlerdi? Benim dünya güzelim... Yoksa?
"Hayır, yalan söylüyorlar. Yaşıyor."
Kendime bunu sürekli hatırlatıyordum. Nasıl da kabullenmişlerdi hemen!
Önümden, bize benzeyen bir çift, hızlı adımlarla geçiyordu. Gözlerim onlara çevrilmişti.
"Hava ne kadar da soğuk! Eve çabucak gidelim." diyordu kadın olan.
Hava soğuk muydu? Hissetmiyordum.
O kadar içim yanıyordu ki, dışarının soğuğu pek bir şey ifade etmiyordu.
Birden aklıma mektubu geldi. İpek'im bana yalan söylemezdi.Bir kenara oturup cebimdeki mektubu çıkardım ve okumaya başladım.
Aşkım,
Sen bu mektubu okurken belki de ben çok uzaklarda olacağım. Her an her dakika beni düşündüğünü biliyorum. Hissedebiliyorum. Aşk dolu yüreğinde bir yerim olduğu için o kadar şanslıydım ki! Senin için her şeyi yapabilirim. Bu mektubu senden sakladım. Çünkü benim hasta olduğumu bilmeni istemedim. Seni üzmek istemedim! O yüzden zaten senin olan şeyi sana vermek istiyorum. Kalbimi al, sevgilim. O zaten senindi. Ben hayatta olsam da olmasam da kalbim hep sende atıyor olacak. Kalbim seninle yaşlanacak. Bak yine tuttum sözümü. Hayallerimiz ben yanında olamasam da gerçek olacak. Seni çok seviyorum Rüzgar. Ne kadar olduğunu tahmin bile edemezsin. Eğer kendini benim gözümden görebilseydin kendine tekrar tekrar aşık olurdun. Bu satırları yazmak benim için hiç kolay değil. Seni bırakmak... Düşüncesi bile kalbimi sıkıştırmaya yetiyor. Ama sana üç tane hediye bırakıyorum. Kalbim, mektup ve çocuğumuz. Lütfen ona çok iyi bak. Hani öldü demişlerdi ya. Ölmemiş! Onun izini buldum ama benim ömrüm yetmeyecek gibi. Ama sen bul onu. Asya'mızı bul Rüzgar. Biliyorum, sen öyle yufka yürekli ve merhametlisin ki... Seni tanıdığımda ne dedim biliyor musun? Bu adamdan baba olur. Hatta benim yerime anne de olur. Seni çok seviyorum aşkım. Lütfen kendine çok iyi bak. Kalbimi sana bırakıyorum. Beni hep yanında bil diye. Bak yine kurtulamadın benden. Neyse. Ne kadar vaktimin kaldığını bilmiyorum. Ve bu mektubu senden başka kimse okumasın lütfen. Asya'mızı bulduğunda ona annesinin onu çok sevdiğini söyle olur mu? Onu çok ama çok seviyorum. Yerime ninniler şöyle ona. Öp kokla... Ben yapamıyorum ama sen yerime yap olur mu? Sizi çok seviyorum. Hoşçakalın.İpek Sevinç
********************
Sokak kaldırımlarının birinde oturuyordum. Bu kadarını kaldıramıyordum. İçim çıkana kadar hıçkıra hıçkıra ağladım. Belki saatlerce... En sonunda hıçkırıklarım iç çekişlere dönüşünce derin derin nefesler aldım. İpek'im beni nasıl bir yükle bıraktığını biliyor muydu? Benden neredeyse her şeyi saklamıştı.Nefesim daralıyor, göğsüm yanıyordu. Sanki biri içime kor atmıştı. Ne kadar da yoğundu böyle? Düşündürmüyor, sakinleşmeme izin vermiyordu. Kendimi dizginlemeye çalışıyordum ama ne mümkün!
Öfkeli miydim, evet. Ama öfkem kimeydi? İpek'ime mi? Ama ben ona nasıl kızarım ki? Bunu düşünürken, güzel ama kırgın yüzü gözümün önünde belirmişti. Gülümsedim. O kadar ihtiyacım vardı ki onu görmeye... Çölde susuz kalmış bir bedevinin gördüğü seraptı sanki bu görüntü...
Ne zaman bilmeden kırsam, küstüm çiçeği gibi içine kapanır, ses etmezdi. Her şey yolundaymış gibi devam ederdi ama anlaşılırdı. Sesi titrerdi bir kere. Sağ elinin tersini burnunun altına koyardı ağlamasına engel olmak istercesine. Ama bir yandan da gözünün içine bakardı, onu incittiğini anlayıp da gönlünü alacak mıyım, diye. Gülümsemem daha da büyüdü. Narin bir çiçek gibiydi işte. İncinirdi.. Tek bir harekete bile. Çok korkardım onu kırmaktan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazgı
Novela JuvenilBir yalan, bir gerçek... Herkes doğru söylüyor ama hepsi yalan... Ne ailem var ortada, ne de beni gerçekten sevenler... Bu da yalan. Bir annem var... Ve yok... Başıma gelen bütün herşeyin sebebi doğruymuş gibi söylenen yalanlar değil mi zaten? Yağmu...