"Merhaba Jimin, beni özledin mi?"
Hayat beklenmedik şeylerden ibaretti. Her zaman, her dakika bunu bileyerek yaşıyordu. Nasıl seneler önce o kazayı beklenmedik bir şekilde yaşadıysa şu anda aynı beklenmedik hissini yaşıyordu. Hazır olmama hissi, ne yapacağını bilememe hissiyle savaşıyordu içinde. O zamanlar ruhsal bir çöküşün içinden kaçarak kurtulmuşken, şimdi karşısında duran büyük gerçekten kaçamayacağını biliyordu. Jungkook. Lanet kazanın yaşandığı günde, o lanet pistte o arabanın içinde olan yakın arkadaşı. Hayatını kararttığı, yüzüne bile bakamadan onu bırakıp çekip gittiği arkadaşı.
Bir süre şok olmuş bir vaziyette dikildi açık kapının gerisinde, sonra yavaşça gözlerini yumup yutkundu. Gördüğünün sadece bir hayal olmasını istedi, gözlerini açınca ortadan kaybolmasını bekledi. Ama bir özlem çekip aldı o isteği, kalbinin üstünde bir sızlama baş gösterdi. Daha gözlerini açamadan kabul etti o hisleri, çünkü biliyordu ki bunun dönüşü yoktu.
Gözlerini yavaş bir şekilde açınca Jungkook'un hala sandalyesinde ona baktığını farketti ve dizlerinin üstüne çöküp saatlerce ağlamak istedi oracıkta. O saniyelerde düşünceler başına hücum etmişken arkadan bir ses duyuldu.
"Jungkook?"
Jimin tepki vermemeye devam ederken Jungkook duyduğu sesle bozguna uğradı, kalp ritmi öyle hızlı çarpmaya başladı ki elini hafifçe göğsüne bastırmak zorunda kaldı. Fısıltıdan farksız bir şekilde Jimin'in arkasında duran çocuğa seslendi.
"Yoongi Hyung?"
Suratı yavaş yavaş buruştu ağlamaya hazır gibi, özlem duygusu onu da sarmaya başladı. Zaten aylardır ondan uzak kıvranıyorken, karşısında gördüğü bedenle bütün vücudu sızladı. Jimin'in arkasında duran Yoongi Jimin'i yavaşça omuzundan ittirip kenara çekilmesini sağladı, küçük adımlarla Jungkook'un önüne ilerledi. Durdu. Suratı Jungkook gibi yavaşça buruştu, dolan gözleriyle başını başka bir yere çevirmek istedi ama çocuğun gözlerinden gözlerini çekmeye kıyamadı. İçine sığmayan hisler onu bitirirken, eğdiği başıyla yaşların akmaması için parmaklarını gözlerine bastırdı, yavaşça tekerlekli sandalyede oturan çocuğun önüne kendini dizlerinin üstüne bıraktı.
Aylardır acısını çektiği duygu şimdi vücudunda gezerken bir kere daha düştü. Başını hasretini çektiği dizlere bıraktı, yavaşça tuttuğu nefesini verdi. Evini bulmuştu, hayatının anlamı gelmişti. Soğukluk yoktu içinde artık, üşümüyordu. Sıcacık hissediyordu, yüzyıllarca yaşamak istiyordu yaslandığı dizlerde. Zihnine hücum eden geçmişin kesitleri onu olduğu yerde küçücük kılarken, bitmemiş acılarına ağlıyordu.
Dizlerinde ağlayan çocuğa bakarak ağlamamak için kendini tutmaya çalışan çocuk ise kendine kızıyordu. Onları bu hale getiren kendisiydi, olmaması gereken olaylar yüzünden bu haldelerdi. Suçluydu, o gün ki üzgün hali yüzünden yaptığı tek bir hata, düşündüğü kendinden vazgeçme hissi hepsinin bitişi olmuştu. Sadece kendisi suçlu değildi, biliyordu fakat en büyük suç onundu. İçinde biriktirdiği suçluluk hissinin altından bugüne kadar kalkamamıştı, o hislerin daha fazla üstüne düşmemesi için elinden geleni yapıp kendini burada bulmuştu. Büyük ilerlemeler kaydetmişti, yeni hayatına kalbi başka yerdeyken adım atmak istemiyordu. Bir şeyleri düzeltme umuduyla buradaydı ve dizlerinde ağlayan çocukla bunu başaracağını hissediyordu.
Ellerini çekingen bir şekilde dizlerinin üstünde duran koyu saçlara uzattı. Özlediği tutamlar parmak uçlarına çok yakındı, cesaretini yitirmeden o tutamları hissetmek istiyordu. İki elini de yavaşça yumuşak tutamlara yasladı, ellerinin altındaki beden bu dokunuşla titredi. Jungkook bir kez daha gözlerini kapadı parmakları tutamları okşarken, hıçkırarak ağlamak istedi. İkisi de ortamdan uzaklaşmış bir şekilde öylece durmaya devam ettiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Racer || Vmin
Fanfic"Sirenleri hissedebiliyorum, kırmızı ışıklar yanıyor, dönüyor. Şimdi geri dönemem. Yani sıkı dur. Işıklar bizi nereye götürüyor bilmiyorum. Ruhunu göster, bilmeliyim. Emin olduğum içindeki o güzelliği. Araba hızlı gidiyor, parmaklar camda. Gel, di...